Dolar

34,9485

Euro

36,7943

Altın

2.997,37

Bist

10.020,99

'Çok gizlisi yok, ama yine de zarar veriyor'

“Yabancı hükümetler, sırlarını, veya hatta samimi muhakemelerini Amerikalı meslektaşlarıyla paylaşmadan önce, İnternet’ten okuyacakları korkusuyla, iki kez düşünecekler.'

15 Yıl Önce Güncellendi

2010-12-01 01:25:54

'Çok gizlisi yok, ama yine de zarar veriyor'
Jim Lobe* / TİMETURK
 
Wikileaks’in ortaya çıkardığı ABD'nin 250.000 kadar iç diplomatik yazışması “çok gizli” işaretli hiçbir belge içermiyor, yine de bunların yayılması, halihazırda büyük utanca yol açmasının yanı sıra, uzun vadede Washington’un dış ilişkilerine zarar verebilir.
 
Buradaki çoğu analist, ilk açıklanan 250 civarındaki belgenin – veya toplam belge sayısının sadece binde birinin – ABD dış politikasını yakından takip edenler için büyük sürprizler içermediğini ifade ettiler.
 
Pazartesi günü, "bu zamana kadar ortaya çıkan şeylerin çoğu bilgilendirme değil doğrulama yapıyor”, diye yazdı Dış İlişkiler Konseyi (CFR) başkanı ve iki Bush yönetiminde eski kıdemli bir diplomat olan Richard Haass, CFR’nin web sitesinde.
 
“Afganistan’daki yolsuzluğun alıp yürümüş olduğunu, belli Sünni Arap liderlerinin İran ve nükleer programı konusunda İsrail konusunda olduklarından daha endişeli olduklarını; diğer hükümetlere Guantanamo'da göz altına alınanları kabul ettirmenin zor olduğunu; Suriye hükümetinin aksine teminatlara rağmen Hizbullah’la yakın ilişkilerini sürdürdüğünü; veya İtalyan Başbakanı Silvio Berlusconi’nin sorgulanabilir karaktere sahip bir adam olduğunu ifade eden ABD diplomatik belgelerini okumak bizi pek şaşırtmadı”, diye yazdı.
 
Haass'ın meslektaşı, CFR başkan yardımcısı James Lindsay, ABD vatandaşlarının belgelerin pek çoğuyla ortaya çıkanların gösterdiği üzere Washington’un yabancı liderlere özel mesajlarının genellikle halka yaptığı açıklamalarından o kadar da farklı olmamasıyla avunabileceklerini ifade etti.
 
Pazartesi günü öğleden sonra Washington Post’un çevrim içi sohbet odasında "Şu anda, pek çok durumda ABD diplomatlarının özelde de halk önünde söyledikleri şeylerin aynısını söylediğinin kanıtına sahibiz,” diye yazdı. Yine de, yazışmaların bazılarının şüphesiz bir şekilde Washington’da “karın ağrısı”na sebep olduğunu kabul etti.
 
Bunlar arasında en önemli olanları, Washington’un gizlice Pakistan hükümetini füze malzemelerinin bazılarını – bugüne kadar belirgin bir başarı elde etmeksizin – ülkeden taşımaya ikna etmeyi denediğini ifade eden açıklama; Yemen Başkanı Ali Abdullah Salih'in bu yıl Ocak ayında parlamentoya, gerçekte ABD kontrolü altındaki pilotsuz uçakların yapmış olmasına karşın, güçlerinin Arap Yarımadasındaki El Kaide’ye karşı saldırılar yaptığı konusunda yalan söylediği itirafı; ve Katar’ın ABD’nin terör karşıtı çalışmalarında işbirliği yapmaması hakkında bir dizi şikayetti.
 
Buna ilave olarak, buradaki medyanın en çok dikkatini çeken açıklamalar, yani, bazı önde gelen ve aralarında Suudi Kralı Abdullah’ın da bulunduğu Sünni Arap liderlerinin, söylentiye göre, özelde kendi ABD temsilcilerine son yıllarda çeşitli zamanlarda, gerekirse İran’a karşı, İran’ı nükleer silah sahibi olmaktan alıkoymak için askeri saldırı yapılmasına yönelik başvuru yaptıkları, savaşa sebep olabilecek herhangi harekete karşı halklarını uyaran bu rejimlerde ciddi bir utanma duygusuna yol açabilir.
 
Bu liderlerin özeldeki duruşlarıyla halk karşısındaki duruşları arasındaki bu çelişki, Arap dünyasında önemli bir infiale – hatta bundan fazlasına – yol açabilir. Ağustos ayında burada yayınlanan 10 yaşındaki Arap Kamuoyu Yoklamasının son sayısına göre, cevap veren beş kişiden neredeyse dördü, İran’ın nükleer program yürütme hakkını desteklediklerini ve 10 kişiden neredeyse altısı, İran’ın nükleer silah edinmesinin Ortadoğu’da "daha olumlu” bir sonuca sebep olacağına inandıklarını ifade ettiler.
 
Araştırma, İran’ın programına olan desteğin en yüksek olduğu üç ülke olan Mısır, Fas ve Ürdün’ü, ve desteğin düşük olduğu Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) içine almaktaydı.
 
Pazartesi günü, foreignpolicy.com’daki web günlüğünde, George Washington Üniversitesinde Ortadoğu Uzmanı olan Marc Lynch, “Arap politikasında özel/kamu arasındaki bu büyük ayrım, Arap halkının nihayet kendisini dayattığı dikkate alınması gereken bir ana gitmeyecek mi?", diye sordu. “Yoksa Arap liderlerinin nihayet Arap kamuoyunu oyalamayı bırakarak kendi özel inançlarına göre davranmaya başlayacakları bir an mı olacak?"
 
Yazı, "Şimdiye kadar, merkez Arap medyasının çoğu Wikileaks açıklamalarını görmezden geliyor, veya genel hatlarıyla, yani belgeleri detay vermeden ne olduğu şeklinde veriyor gibi görünüyorlar”, diye devam ediyor. “Şu anda, politik kısıtlamalarına göre haberleri nasıl sunacaklarını bulmaya çalışırken Arap haber odalarında nasıl bazı güzel gergin sahneler yaşandığını hayal edebiliyorum."
 
Bu esnada, Washington’u 1991 Körfez Savası esnasında Riyad’da temsil eden emekli Büyükelçi Charles Freeman, Jr.’a göre, leaks’in kendisi de ABD diplomatları ile Arap liderleri arasındaki iletişimi çok daha zor hale getiriyor.
 
"Bölgedeki herhangi bir kişi bir Amerikan görevlisiyle yeniden samimi bir şekilde konuşabilene kadar uzun bir süre geçecek. IPS’e “Birisiyle güvenle konuşamıyorsan, onunla konuşmazsın,” diyen eski büyükelçi, Arap liderleri arasındaki bu aşikâr ikiyüzlülüğün ortaya çıkmasının İran’ın oradaki pozisyon ve prestijini artırabileceğini de ekledi.
 
Aslında, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un “bu tip bir ihlalin yeniden meydana gelmemesi için” güçlü önlemler alınması talimatını verdiği yönündeki açıklamasının temsilcilerinin çoğunun güvenini tazelemesini muhtemel görmeyen çoğu gözlemciye göre, en azından kısa vadede, ABD diplomatlarıyla iletişimde teyakkuzun dünyanın pek çok başşehrinde norm haline gelmesi muhtemel.
 
Bunun belgelerin içerdiği bir başka zarar verici açıklama ışığında özellikle doğru olması muhtemel: Dışişleri Bakanlığı görevlileri, 2008’den bu yana, normalde istihbarata mahsus bir görev olmasına karşın, yabancı görevliler ve Birleşmiş Milletler görevlilerine dair kredi kartı, sık uçuş, telefon numarası ve diğer kişisel bilgileri toplama emri almış durumdalar.
 
CFR’dan Haass, Washington’un kendi sırlarını koruyabileceğine dair kaybettiği güvenin aslında en son Wikileaks açıklamalarının “uzun vadeli” sonuçları arasında en zararlı olanı olabileceğini öne sürdü.
 
“Yabancı hükümetler, sırlarını, veya hatta samimi muhakemelerini Amerikalı meslektaşlarıyla paylaşmadan önce, İnternet’ten okuyacakları korkusuyla, iki kez düşünecekler. Amerikan diplomatları ise, düşüncelerini kâğıda aktarmayı artık o kadar istemeyecekler. “Bu ketumluk, politika yapıcılarını önemli bir bilgi kaynağından mahrum bırakacak, ve karar vermeyi, olması gerektiğine göre daha geçici ve daha az sistematik hale getirecek,” şeklinde gözlemini ifade etti.
 
*ABD dış politikasına dair Jim Lobe'un web günlüğü http://www.lobelog.com adresinden okunabilir.
 
Bu makale timeturk.com için tercüme edilmiştir.


SON VİDEO HABER

Suriyeliler gitti, atölyeler boş kaldı!

Haber Ara