Su Vakfı, Uludağ Üniversitesi (UÜ) ve Bursa Büyükşehir Belediyesinin, Bursa Ticaret ve Sanayi Odasının (BTSO) desteğiyle düzenlediği ''8. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu ve Fuarı'' törenle başladı.
Bakan Yıldız, sempozyumun açılış töreninde yaptığı konuşmada, dünyadaki gelişmelerin, Türkiye'deki politikaları etkileyecek kadar güçlü olduğuna dikkati çekerek, refahın, dünyadaki küreselleşme olgularının daha ön plana çıktığı bu dönemde enerjiyle alakalı dağılımın homojen olmamasının birtakım komplikasyonları olduğunu ifade etti.
Dünyayı kirletmedeki aktiviteler ve çabaların, temizlemekteki çabalardan çok daha fazla olduğunu vurgulayan Yıldız, şöyle konuştu:
''O zaman biz de şunu söylüyoruz; gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye, tabii ki sanayileşmesini, enerjiyle ilgili taleplerini ve arzını yapmaya devam edecek. Şu anki büyüme hızları itibariyle baktığımızda Çin'den sonraki en fazla büyüyen ülke, 31 tane OECD ülkesi arasında en fazla büyüyen ülke. O zaman bizim şunu söyleme hakkımız vardır diye düşünüyoruz. Lütfen dünyayı kirletenler, dünyayı temizlesinler. Dünyayı kirletenlerin ayrı, temizleyenlerin ayrı olduğu bir ortam çok adilane bir dağıtım olmuş olmaz. Hep beraber ortak akıl bunu söyler; 'Siz gelişirken, dünyayı kirlettiğiniz kadar ben gelişirken aynı zamanda temizliyor olmamalıyım.' Bu bizim milli menfaatlerimize de aykırı bir durumdur. Ama biz gelişmekte olan bir ülke olarak, değişen, büyüyen ve gelişen Türkiye'nin dünyaya olan mükellefiyetleri ne ise biz onu yapabilecek bir siyasi istikrara ve son derece stabil hale gelmiş bir iktidara da sahibiz. O yüzden biz onun altında kalmayız. Biz onları yapalım. Üzerimize düşen görev ne ise biz onu fazlasıyla yapmaya da hazırız. Ama bizden çok daha fazlasının istenmesinin adil olmadığını vurgulamak istiyorum.''
Yıldız, Türkiye'nin dünyada yaşanan büyüme hızından ortalama 3 kat daha hızla büyüdüğüne işaret ederek, global krizin etkisiyle halen yaklaşık 3 yıldır büyümeyen, donan, bir kısmının geriye gittiği ülkelerin bulunduğu, hatta devletlerin iflas etme noktasına geldiği bir ortamda Türkiye'nin özellikle 2010 yılında yüzde 8'ler civarında bir büyüme rakamını yakaladığını anlattı.
''ARZ GÜVENLİĞİYLE ALAKALI SIKINTI YOK''
Bunu karşılayabilecek olan enerjideki arz güvenliği yapısının sağlanması için yalnızca üretim kalemlerinde 5,5 milyar dolarlık bir yatırıma ihtiyaç olduğunu kaydeden Yıldız, şöyle devam etti:
''Türkiye'de arz güvenliğiyle alakalı bir sıkıntı yok. Bu manada bir sıkıntıdan bahsetmiyoruz. Ama konu yalnızca bununla sınırlı değil. Çünkü her karbondioksit emisyonlarıyla alakalı gecikilmiş kararların alınmasının maliyeti dünyaya 500 milyar dolar civarında, her yıl için. Bu tedbirlerin zamanında alınamamasının, hepimiz tarafından bedeli ödenecek bir rakam haline dönüşmüş olması tabii ki tarafımızdan kabul edilemez bir durum. Yalnızca bizim bilinçli olmamız yeterli değil. Bugün her hafta bir tane kömür santrali devreye alan ülke var. Türkiye'nin kurulu gücünün 1,5 katı kadar yalnızca kömür santrali inşaatı yapan özel sektör firmaları var dünyada. O yüzden bizler Gayri Safi Yurt İçi Hasılası'nın yaklaşık 2'ye katlandığı bir 2030 yılına doğru ilerliyoruz.''
Yıldız, bir yandan petrol ve doğalgaz ile alakalı rezervlerin tartışıldığı, ama hala en az 40-50 yıllardan bahsedilen bir birincil enerji kaynakları dünyasının bulunduğunu belirterek, bugün petrol ve doğalgaz daha çok pahalanmadan, bir sonraki hidrojen enerjisinin daha fizibıl olamadığını dile getirdi.
''SANAYİ ELEKTRİĞİNİ EN UCUZ KULLANANLAR LİSTESİNDEYİZ''
Türkiye'nin büyümesini sağlayacak olan özel sektör yatırımlarının, olabildiğince en ucuz şekilde temin edilmesinin yanında olduklarını vurgulayan Yıldız, şunları kaydetti:
''Siyaset adına söylemiyorum, ama rakamlar bize bunu gösteriyor; 2002 yılında AB üyesi ülkelerin en pahalı sanayi elektriğini kullanırken bugün en ucuz kullananlar listesindeyiz. Hatta AB ortalamasının daha altındayız. Şu anda gittikçe serbestleşen, liberalleşen bir enerji yapısıyla beraber, özel sektör aktörlerinin daha fazla pay aldığı yapıda rekabetin daha da arttığını görüyoruz... Bugün Türkiye'de organize sanayilerimizin ve sanayi enerjisi kullanan sanayicilerimizin yüzde 10, yüzde 15, hatta yüzde 20'ler civarında ulusal enerji tarifemizden daha uygun fiyatlarda aldıklarını biliyoruz. Bu Türkiye adına bir kazanımdır, sanayicimiz adına bir kazanımdır...''
Yıldız, Türkiye Cumhuriyetinin 100. yıl dönümü olan 2023 yılında bütün su kaynaklarının kullanıldığı, rüzgar kaynaklarının önemli bir bölümünün, jeotermal kaynakların hepsinin kullanıldığı bir ortam hedeflediklerini ifade ederek, ama bunların Türkiye'nin büyüme hızına yetecek arz güvenliğini sağlama konusunda yeterli olmadığını belirtti.
''HER BİRİNİN MASUM OLMADIĞINI SÖYLEMELİYİM''
Eksiğin diğer enerji kaynaklarından ikame edileceğini, ancak bütün yerli kaynakların kullanılacağını dile getiren Yıldız, suda bugün harekete geçirilebilir, enerji kaynağı olarak kullanılabilir su miktarının şu anki yararlanılanın 3 katı olduğunu bildirdi. Yıldız, şu bilgileri verdi:
''Diğer bir deyişle toplam su rezervlerimizin, 3'te 1'i şu anda işletmede. 3'te 1'i lisans aldı ve inşaat halinde, diğer 3'te 1'i de projelendirildi ve lisans alarak yatırım yapılmayı bekliyor. Bunların hepsini 13 yılda gerçekleştiririz inşallah. Ama dikkat edersiniz ki bugün bizim üretime sunduğumuz nükleer güç santralleri de dahil olmak üzere her bir enerji kaynağıyla alakalı bir kısım itirazlar var.
Bazı sivil toplam örgütlerimizin, bazen spekülatif, bazen manipülatif, bazen de iyi duygularla gerçekleştirdiği bu tepkilerin her birinin masum olmadığını söylemek isterim. Rüzgara kuşlar ölüyor diye karşı çıkanlar, suya yeşilin yanında akıyor diye karşı çıkanlar, nükleere turizme balta vuruyor diye karşı çıkanlar, jeotermale yer altı kaynaklarımızı bozuyorsunuz diye karşı çıkanlar, güneşe teknoloji getiriyorsunuz diye karşı çıkanların her birinin masum olmadığını söylemeliyim. Bunların bir kısmının siyasi nedenlerle yapıldığını rahatlıkla söyleyebilirim... Şu ana kadar övünerek bahsettiğimiz 15 bin megavat'ın üzerindeki su santrallarını yaparken farklı gerekçelerle yapmadık ki. Her birisinde coğrafya değişiyor, bırakın coğrafyayı öyle barajlarımız var ki Fırat ve Dicle havzasında Türkiye'nin haritası değişiyor...''
Yıldız, çevreyi de kültür varlıklarını da korumakla yükümlü olduklarını, 8 bin 500 yıllık tarihi olan yerlerin bulunduğunu, bunların hiçbirinden vazgeçmeyeceklerini vurgulayarak, şunları dile getirdi:
''Ama 'Enerjiden vazgeçin bunları yapmayın' derseniz ben bunu çok masum bulmam. Mersin Akkuyu'da nükleer güç santrali yapacağız, 'Turizme balta vurursunuz' dediler. Bugün dünyanın en fazla turist çeken şehri Paris'tir, 55 milyon. Türkiye'nin çektiği toplam turistin iki katını sırf Paris çekiyor. Hemen yakınlarında nükleer güç santrali var. Niçin, turist çeken Paris'e nükleer güç santrali zarar vermiyor da benim Türkiye'deki zarar veriyor. O zaman ben bunu çok iyi bir yaklaşım olarak algılamıyorum. Türkiye'ye aslına kurulmuş olan bir tuzak olarak buluyorum. Bu tür tuzaklara, Türkiye'nin idare edilmesine irade koyan yapı müsaade etmeyecektir. Ben her türlü görüş ve fikrin konuşulmasından yana olan birisiyim, hükümetimiz aynı şekilde bu tür özgürlüklere son derece önem vermektedir. Tabii ki bunlar konuşulacak, bunların konuşulmasını yadırgamam, ama bizler de omuzlarımızda hissettiğimiz sorumluluğun gereği bir yandan işimize bakacağız. Her şeye lüksümüz olabilir, bir şeye Enerji Bakanı olarak lüksüm yok, 'Her türlü işlemi yaptım, temiz enerji kullandım ama Türkiye'de 22 saat elektrik var, 2 saat elektrik yok. Kusura bakmayın' Bunu deme lüksüm yok benim...''
KARADENİZ'E VE AKDENİZ'E BİRER NÜKLEER SANTRAL
TBMM Genel Kurulu'nda yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı bütçe görüşmelerinden sonra kanunun mutlaka çıkacağına da değinen Yıldız, yatırımcıların fiyatlarla ilgili çok ciddi bir yükselme beklemediklerini, kendilerinin de o tarzda davranacaklarını söyledi.
Yıldız, hem yatırımcının para kazanabileceği hem de vatandaşın mağdur olmayacağı bir yapıyı sağlamaları gerektiğini ifade ederek, ''Biz yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızı önümüzdeki 4-5 yıl içinde ki devam ediyor yatırımlarımız. Rüzgarda şu anda bin 200 megavattayız. Lisanslarımızla birlikte inşallah 13 bin megavatı vermiş oluyoruz 2-3 ay içinde'' dedi. Yıldız şöyle devam etti:
''Hem Karadeniz'e hem de Akdeniz'e birer tane nükleer güçle alakalı inşallah santrali kurmuş olacağız. Medvedev, Duma'nın onayından sonra çok bekletmediler ve onayladılar. İnşallah aralık ayının 15'inde yaklaşık, 2 hafta içinde biz proje şirketinin kurulmasıyla alakalı Türkiye'de bir toplantı yapacağız. Ben de partnerimi Türkiye'ye bu manada Türkiye'ye davet ettim. İnşallah kuracağımız nükleer santraller ile beraber yalnızca enerjimiz değil, sanayimizin de lig atladığı bir tabloyu hep beraber görmüş olacağız.''
Sempozyum kapsamındaki ilk oturumu izleyen Bakan Yıldız, daha sonra fuarı açtı.