Su Vakfı, Uludağ Üniversitesi (UÜ) ve Bursa Büyükşehir Belediyesi ile Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) tarafından düzenlenen '8. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu ve Fuarı'nın açılışına katılan Bakan Yıldız, nükleer enerji ile ilgili değerlendirmeler yaptı.
Bakan Yıldız, hem yatırımcının para kazanabileceği hem de vatandaşın mağdur olmayacağı bir yapının sağlanması gerektiğine işaret etti. Yıldız, şunları söyledi: "Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımıza yönelik yatırımlarımız önümüzdeki 4-5 yıl içinde devam ediyor. Rüzgarda şu anda bin 200 megavattayız. Lisanslarımızla birlikte inşallah 13 bin megavatı vermiş oluyoruz 2-3 ay içinde. Hem Karadeniz'e hem de Akdeniz'e birer tane nükleer güçle alakalı inşallah santrali kurmuş olacağız. Medvedev, Duma'nın onayından sonra çok bekletmediler ve onayladılar. İnşallah aralık ayının 15'inde yaklaşık, 2 hafta içinde biz proje şirketinin kurulmasıyla alakalı Türkiye'de bir toplantı yapacağız. Ben de partnerimi bu manada Türkiye'ye davet ettim. İnşallah kuracağımız nükleer santraller ile beraber yalnızca enerjimiz değil, sanayimizin de lig atladığı bir tabloyu hep beraber görmüş olacağız."
Konuşmasında, dünyadaki gelişmelerin, Türkiye'deki politikaları etkileyecek kadar güçlü olduğuna işaret eden Bakan Yıldız, bu dönemde enerjiyle alakalı dağılımın homojen olmamasının birtakım komplikasyonları olduğunu ifade etti. Gelişmekte olan Türkiye'nin sanayileşmesini, enerjiyle ilgili taleplerini ve arzını yapmaya devam edeceğine dikkat çeken Bakan Yıldız, "Şu anki büyüme hızları itibariyle Çin'den sonra en fazla büyüyen ülke, 31 OECD ülkesi arasında en fazla büyüyen ülke Türkiye. Dünyayı kirletmedeki aktiviteler ve çabaların, temizlemedeki çabalardan çok daha fazla. Lütfen dünyayı kirletenler, temizlesinler. Dünyayı kirletenlerin ayrı, temizleyenlerin ayrı olduğu bir ortam çok adilane bir dağıtım olmuş olmaz. Hep beraber ortak akıl bunu söyler, 'Siz gelişirken, dünyayı kirlettiğiniz kadar ben gelişirken aynı zamanda temizliyor olmamalıyım.' Bu bizim milli menfaatlerimize de aykırı bir durumdur. Ama biz gelişmekte olan bir ülke olarak, değişen, büyüyen ve gelişen Türkiye'nin dünyaya olan mükellefiyetleri ne ise biz onu yapabilecek bir siyasi istikrara ve son derece stabil hale gelmiş bir iktidara da sahibiz."
TÜRKİYE'NİN BÜYÜME HIZI DÜNYA'DAN 3 KAT FAZLA
Türkiye'nin dünyaya oranla 3 kat daha hızla büyüdüğüne işaret eden Bakan Taner Yıldız, bunu karşılayabilecek enerjideki arz güvenliği yapısının sağlanması gerektiğinin altını çizdi. Bunun için yalnızca üretim kalemlerinde 5,5 milyar dolarlık bir yatırıma ihtiyaç olduğuna vurgu yapan Yıldız, şu görüşleri dile getirdi:
"Türkiye'de arz güvenliğiyle alakalı bir sıkıntı yok. Ama konu yalnızca bununla sınırlı değil. Çünkü her karbondioksit emisyonlarıyla alakalı gecikilmiş kararların alınmasının maliyeti dünyaya 500 milyar dolar civarında, her yıl için. Bu tedbirlerin zamanında alınamamasının, hepimiz tarafından bedeli ödenecek bir rakam haline dönüşmüş olması tabii ki tarafımızdan kabul edilemez bir durum. Bugün her hafta bir tane kömür santrali devreye alan ülke var. Türkiye'nin kurulu gücünün 1,5 katı kadar yalnızca kömür santrali inşaatı yapan özel sektör firmaları var dünyada. O yüzden bizler Gayri Safi Yurt İçi Hasılası'nın yaklaşık 2'ye katlandığı bir 2030 yılına doğru ilerliyoruz."
"SANAYİCİMİZ ELEKTRİĞİ UCUZA KULLANIYOR"
Türkiye'nin büyümesini sağlayacak özel sektörün, yatırımlarını en ucuz şekilde temin etmesi görüşünde olduklarını ifade eden Bakan Yıldız, şöyle devam etti: "2002 yılında AB üyesi ülkeler arasında en pahalı sanayi elektriğini kullanırken, bugün en ucuz kullananlar listesindeyiz. Hatta AB ortalamasının daha altındayız. Gittikçe serbestleşen, liberalleşen bir enerji yapısıyla beraber, özel sektör aktörlerinin daha fazla pay aldığı yapıda rekabetin daha da arttığını görüyoruz. Bugün Türkiye'de organize sanayilerimizin ve sanayi enerjisi kullanan sanayicilerimizin yüzde 10, yüzde 15, hatta yüzde 20'ler civarında ulusal enerji tarifemizden daha uygun fiyatlarda aldıklarını biliyoruz."
Sanayinin ihtiyaç duyduğu enerjinin karşılanabilmesi için bütün yerli kaynakların kullanılacağını dile getiren Yıldız, enerji kaynağı olarak kullanılabilir su miktarının şu anki yararlanılanın 3 katı olduğuna işaret etti. Bakan Yıldız, "Diğer bir deyişle toplam su rezervlerimizin 3'te 1'i şu anda işletmede. 3'te 1'i lisans aldı ve inşaat halinde, diğer 3'te 1'i de projelendirildi ve lisans alarak yatırım yapılmayı bekliyor. Bunların hepsini 13 yılda gerçekleştiririz inşallah. Bazı sivil toplam örgütlerimizin, bazen spekülatif, bazen manipülatif, bazen de iyi duygularla gerçekleştirdiği bu tepkilerin her birinin masum olmadığını söylemek isterim. Rüzgara kuşlar ölüyor diye karşı çıkanlar, suya yeşilin yanında akıyor diye karşı çıkanlar, nükleere turizme balta vuruyor diye karşı çıkanlar, jeotermale yer altı kaynaklarımızı bozuyorsunuz diye karşı çıkanlar, güneşe teknoloji getiriyorsunuz diye karşı çıkanların her birinin masum olmadığını söylemeliyim. Bunların bir kısmının siyasi nedenlerle yapıldığını rahatlıkla söyleyebilirim. Şu ana kadar övünerek bahsettiğimiz 15 bin megavat'ın üzerindeki su santrallerini yaparken farklı gerekçelerle yapmadık ki. Her birisinde coğrafya değişiyor, bırakın coğrafyayı, öyle barajlarımız var ki Fırat ve Dicle havzasında Türkiye'nin haritası değişiyor."
"ÇEVREYİ VE KÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMALIYIZ"
Çevreyi de kültür varlıklarını korumakla yükümlü olduklarını kaydeden Yıldız, sözlerini şöyle tamamladı: "'Enerjiden vazgeçin bunları yapmayın' derseniz ben bunu çok masum bulmam. Mersin Akkuyu'da nükleer güç santrali yapacağız, 'Turizme balta vurursunuz' dediler. Bugün dünyanın en fazla turist çeken şehri Paris'tir, 55 milyon. Türkiye'nin çektiği toplam turistin iki katını sırf Paris çekiyor. Hemen yakınlarında nükleer güç santrali var. Niçin, turist çeken Paris'e nükleer güç santrali zarar vermiyor da benim Türkiye'deki zarar veriyor. O zaman ben bunu çok iyi bir yaklaşım olarak algılamıyorum. Türkiye'ye aslında kurulmuş olan bir tuzak olarak buluyorum. Tabii ki bunlar konuşulacak, bunların konuşulmasını yadırgamam, ama bizler de omuzlarımızda hissettiğimiz sorumluluğun gereği bir yandan işimize bakacağız. 'Her türlü işlemi yaptım, temiz enerji kullandım ama Türkiye'de 22 saat elektrik var, 2 saat elektrik yok. Kusura bakmayın' Bunu deme lüksüm yok benim."