Haşim Özdaş / TİMETURK
Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da, Uluslararası belgesel filmleri festivalinde gösterime giren Yahudi asıllı Hollandalı gazeteci ve yönetmen George Sluizer çektiği belgesel, İsrail’in eski başbakanı Ariel Şaron’un 1982 yılında Sabra ve Şatilla kampları girişinde, iki Filistinli çocuğu öldürmesini tanıklık ettiğini ve olayı kendi gözleriyle gördüğünü anlatması üzerine sanat ve siyaset dünyasını sarsıcı bir etki yarattı..
Sluizer, olaya nasıl tanıklık ettiğini şu şekilde anlatıyor: “İki asker refakatinde gazetecilik çalışma iznini imzalatmak için Dönemin Savunma Bakanı olan Ariel Şaron’nun yanına gittim. O anda etrafında askerleri dışında hiç kimse bulunmuyordu. Yaşları iki üç yıl arası olan çocuklar dışında çevre bomboştu ne kadın ne erkek hiç kimse yoktu etrafta. Birkaç saniye sonra Şaron beni hayretler içinde bıraktı, tabancasını çekip çocuğa doğru ateş etti çocuk anında yere düştü ikinci el ateşiyle de diğer çocuğu yere serdi.”
Sluizer, olayı çok net bir şekilde gördüğünü kaydetti ve “Şaron, orada bulunmamızdan ne bir telaş ne de bir kaygıya kapılmadı aksine çok sakindi ve bu manzaranın dünyaya duyurulmasından da korkmuyordu. Şaron bu cinayeti işlerken tavşan veya değersiz bir hayvan öldürüyormuş gibi çok rahattı, tabir yerindeyse su içer gibiydi cinayeti çok hızlı ve büyük bir sakinlikle işledi” dedi.
Hollandalı bir baba ve Norveçli Yahudi bir anneden dünyaya gelen yönetmen, Şaron’un bu yaptığını aptallık ve vicdandan yoksun bir şey olarak nitelendirmektedir. Yönetmen, iki Filistinli çocuğun öldürülmesi olayı, kendisinde izleri silinmeyecek psikolojik bir etki bıraktığını söyledi.
Hayat bağışlayan bir ölüm
Cinayetin uzun yıllar sonra açıklanması ve gecikmenin nedeni sorusu üzerine Sluizer şunları kaydetti: 1974 ile 1984 yılları arasında beş bin kişinin ölümüne tanıklık ettiğini belirtti.. Korkudan dolayı falan değil, belki bu durumun için önem arz etmediğinden önceleri yaşım ne olursa olsun bunları bir sinema filmi veya bir belgeselle gün yüzüne çıkarmayı düşünmediğini belirtti. Ancak hayatındaki bazı yenilik ve değişiklikler onu bunları açıklamaya sevk etti “evet belgesel düşüncesi geç kalınan bir düşünceydi ama şimdi zorunludur.”
Yönetmen, düşüncesinin değişmesinin arkasında iki nedenin yattığını belirtmektedir:
Birinci: İsrail yönetiminin Filistin halkına karşı yürüttüğü ve uyguladığı politika yüzünden özellikle Yahudi yerleşim yerlerinin inşası ve Filistinli vatandaşların arazi ve evlerine el konulup Yahudi göçmenlere verilmesi karşısında duyduğu öfke ve nefret.
İkinci ve önemlisi: 8 saat süren bilinç kaybı yaşaması hayata veda edip ölümü tatması olayıdır. Hayata yeniden dönüp artık nefes almaya başladığında gördüklerini belgelemeyerek anlatma karar aldı. Bunu yaparken belirli kişilerden intikam almak gibi bir düşüncesinin olmadığını da belirmektedir.
Vatan filmi
Görüntü şöyle devam etmektedir, “Yaşları iki ile üç yıl arasında ve oynamakta olan çocukları dışında, ne erkek nede kadın etrafımızda hiç kimse yoktu. Zevk için tabancanı çektin ve onlara ateş ettin… Sanırım dünyanın tümü Filistinlilerin birçoğu ve ben de, senin Auschwitz toplama kamlarında ölmeni umut ederdik”
Hollandalı yönetmenin “Vatan” isimli belgeselin kapanışı için seçtiği sözcüklerdir bunlar. Filistinlilerin evlerini ve topraklarını nasıl kaybedip Yahudilere verilmesini gösteriyor.
Sluizer, 1972 yılından beri, birçok bölgeye dağılmış olan Lübnan Kudüs Ramallah ve birçok ülkede bulunan Filistin kamplarından elde ettiği-çekimini yaptığı ve topladığı film dokümanları vasıtası ile belgeselinde birçok şeyi ve anlamları tartışıyor.
Yönetmen, kırk yıl boyunca Filistinlilerin besledikleri umut üzerine odaklanmaktadır nitekim uzun yılların geçmesi ile bu umudun fırsata dönüştürülmesini şansı da azalmıştır.
Geçen kırk yılda Filistin halkının düştüğü durumu ve çöküşü, 1972 yılında Filistinli bir aileyi izleyip yaptığı çekimlerle ele alıyor. Görüntülerden iki taraf arasında dostlukların geliştiği görülmektedir. Ailenin ona olan davranışı, anne ve babanın onu evlatlarıymış gibi saymaları. Kareler insani konum-durum, kanun ve hukuka ışık tutmaktadır.
Belgesel, Uluslararası belgesel ve film festivallerini en büyükleri arasında sayılan Amsterdam film Festivali katılanları ve izleyicileri tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı. Üç defa gösterimi planlanan film, yoğun ilgi nedeniyle organizatörler tarafından gösterimi uzatıldı ve filmi her gün gösterime sunmak zorunda kaldılar.