Ertekin, taslakta ihraç dışındaki tüm disiplin cezalarının kapsama alınması gerektiğini kaydetti.
Bu hafta içerisinde Meclis Genel Kurulu'nda görüşülecek olan HSYK Kanunu Tasarısı hakkında dernek genel merkezinde basın toplantısı düzenleyen Ertekin, 30 yıl boyunca yargıya militarist ve hiyerarşik anlayışı empoze eden, anti-demokratik ve keyfi uygulamalarla hakim, savcı ve ailelerini mağdur eden ve hesap sorulamayan HSYK'nın, tarihin karanlık sayfalarındaki yerini aldığını belirtti. Askeri bürokrasinin oluşturduğu ve sivil bürokrasinin 30 yıllık süreçte kökleştirdiği hastalıklı uygulamalar ve bu uygulamaların içselleştirilmiş bürokrasisinin yeni kuruldan uzak tutulmasını isteyen Ertekin, Türkiye'deki askeri ve sivil bürokrasinin sahip olduğu demokratik ve meşru iradeye rağmen kendi kırmızı kitap, teamül, gelenek ve bürokratik iktidarlarını sürdürme hevesinin HSYK taslağına önemli oranda yansıdığını savundu.
HSYK taslağının, geçmişin olumsuzluklarından her yönüyle arınmış bir şekilde yargıda demokratik yönetimi esas alan bir çalışma düzenini oluşturması gerektiğini ifade eden Ertekin, şu önerilerde bulundu:
"Meslekten ihraç edilen sayılı kişiler yanında eski HSYK'nın keyfi ve hukuka aykırı işlemleri nedeniyle aileleriyle birlikte mağdur ettiği binlerce hakim ve savcının mağduriyetleri giderilmeli, oluşan yaralar sarılmalı, temiz bir sayfa açılmalıdır. Bu amaçla taslağın geçici üçüncü maddesinde değişikliğe gidilerek, ihraç dışındaki tüm disiplin cezalarını kapsama alınması ve bir o kadar önemli olan terfilerde yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için düzenleme yapılmalıdır. Geçen yüzyıla ait çağ dışı teftiş sistemi ile hal kağıdı ve sicil fişi uygulamasına son verilmelidir.
Yargıda askeri hiyerarşiye benzer şekildeki yüksek mahkemeler ile ilk derece mahkemeleri hakim ve savcılarını, birbirleri arasında sınıflara ayırarak farklı etik kuralları, soruşturma ve kovuşturma sistemi terk edilmeli, aynı meslek mensuplarının topluma ortak, meslek ilkeleri ve değerler çerçevesinde hesap vermesi bakımından aynı disiplin ve etik kurallara tabi olacak şekilde düzenleme yapılmalıdır.
Anayasa değişikliği ile kurulun çalışma ve karar alma süreçlerindeki sıkıyönetim dönemine ait mutlak gizlilik kaldırıldığından toplumsal denetimin işletilmesi ve güvenin sağlanması bakımından yargıya yakışır bir şekilde kurulun tüm faaliyetlerine şeffaflık ve aleniyeti hakim kılacak bir düzenleme yapılmalıdır. Bu bağlamda özellikle atamaya tabi tutulacak hakim ve savcıların atama yapılacak yerlerin hangi yerlere atanmalarının yapılacağının önceden kamuoyuna ya da ilgililerine duyurulması, belirli bir süreyle itiraz yolunun tanınması yoluna gidilmelidir.
Yargıda yeni bir dönemin başladığı duyurulmasına rağmen ve kürsüde bunca hakim ve savcıya ihtiyaç varken, kürsüden kaçışı daha da özendirecek şekilde, geçmiş döneme ait sakat bir anlayışı devam ettirerek, kurula 'uzman ve uzman yardımcısı' istihdamı yerine, kürsüden başarı gösteren hakim ve savcıyı bürokrat ünvanıyla ödüllendirmeye yol açan 'tetkik hakimi' alınması şeklindeki düzenleme kaldırılmalıdır."
