Parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında konuşan Şener, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu hatırlatarak, ortada belirsizlik olmadığını söyledi. "Hukukun kurallarına uygun olduğu sürece, sadece hukukun maddi düzenine uygun oldu anlamında söylemiyorum, yasa metinlerine baktığınız zaman bir de iyi niyet kuralıyla bağdaşık olması gerekir." diyen Şener, dolayısıyla hukuktan doğan yetki ve sorumluluk neyse buna göre bakıp buna göre değerlendirmek gerektiğini ifade etti.
İlgili kişilerin dosyasını incelemediğini dile getiren Şener, hukuktan doğan yetkiler eğer aşılarak kullanılırsa, maksada uygun kullanılmazsa, sakatlanmasını gerektiren durumlar varsa, yine bunların düzeltilme yolunun da hukukun kendi içinde olacağını kaydetti. Yetkilerin hukuk içerisinde kullanılması gerektiğinin altını çizen Şener, "Kullanılan yetkilerin doğru kullanılmadığıyla ilgili bir kanaat varsa, yine bu da hukukun kendi mekanizmaları içerisinde düzeltilir veya düzeltilmesi için müracaat edilir. Ama şunu da biliyoruz ki hukukla zulüm etmek de mümkündür. Yani her şeyi kanuna uydurduğunuz zaman ortaya adalet çıkar diye düşünmek doğru değildir. Bazen kanuna dayanarak zulmetmek mümkündür. Bu bakımdan hem kanuna uygun olması gerekir, hem kanunun maksadına uygun olması gerekir, hem de kanunda düzenlenen hususların öngörülen usul şartları yerine getirilerek tamamlanması gerekir. Buna rağmen de bu uygulamadan da mağdur olduğunu düşünenlerin hukuk sistemi içerisinde yine hukuk sistemi içerisinde itiraz hakları vardır, bunu kullanacaklardır." dedi.
HAZİNE YARDIMI İÇİN AİHM'E BAŞVURDU
Geçen yasama döneminde sadece seçimlere giren ve belli bir oranda oy alan partiler değil, aynı zamanda Meclis'te milletvekili bulunan partilere de hazine yardımı verildiğini hatırlatan Şener, fakat başbakanın ilgili yasayı değiştirdiğini söyledi. Yeni düzenlemeye göre, genel milletvekili seçimlerinde en az yüzde 7 oy alınırsa hazine yardımı yapılabileceğini anlatan Şener, böyle demokrasinin olamayacağını savundu.
"Ben devletin parasını istediğime veririm, istediğime vermem diye hükümet edilemez." diyen Şener, şöyle devam etti: "Bir iktidar partisi, siyasi rakiplerini sevmediği için onların yasalar gereği almış olduğu hazine yardımını kanun değişikliği yaparak kesemez. Hiçbir demokraside böyle bir durum ortaya çıkamaz. Ama maalesef Türkiye'de iktidar partisi, muhalefet tarzını beğenmediği bir partinin hazine yardımını kanun değişikliği yapmak suretiyle kesmiştir. Maalesef bu konuda yapılan bütün itirazlar, şikayetler de neticesiz kalmıştır, iç hukuk yolları tükenmiştir. En son Anayasa Mahkemesi'nin beşe altı çoğunlukla verdiği 2008 yılına ait bir karar vardır. Bu karardan sonra da bütün iç hukuk yolları tükenmiştir. Bunu dikkate almak suretiyle Türkiye Partisi, hazine yardımının Anayasamızın 68. Maddesinin son fıkrasında düzenlendiği gibi, siyasi partilere ihtiyaçlarına uygun olarak ve hakça dağıtımını sağlamak maksadıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde dava açmıştır. 13 Kasım 2010 tarihi itibariyle dava dilekçemizi postaya verdik ve gönderdik. İki talebimiz var. Bir, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne yönelik ihlal iddiamızın tespitini talep ediyoruz. İkincisi, uğradığımız haksızlığın derecesine göre, hakkaniyet ilkelerine göre hazine yardımı verilmesini talep ediyoruz. Burada yapmış olduğumuz talep de 2011 yılı için en az alan siyasi partiye verilen kadar miktardır. Yani 58 milyon TL hazine yardımı talebiyle açılmış bir davadır."