Halid, Filistin sorununun çözümü için, başta El Fetih ve Hamas olmak üzere bütün Filistinli grupların bir araya gelmesi gerektiğini söyledi. Türkiye'nin artık Filistin meselesinde bir taraf olduğunu belirten Halid, Türkiye'den Filistin halkının İsrail'i boykot etmesini beklediğini söyledi.
Halid, NTV'den Mete Çubukçu'nun sorularını yanıtladı.
Hala silahlı mücadeleye inanıyor musunuz?
İşgal terörizmin en uç noktasıdır ve işgalin devrimci bir güç olmadan kalkabileceğini inanmıyorum ki bu da silahlı mücadeleyi gerektirir. Sorunları çözmenin bir yolu da barış görüşmeleri ama yıllardır bunların bir sonuç getirdiğini görmedik. İsrail yeni yerleşim birimleri inşa etmeye, bize karşı yasalar çıkarmaya, Gazze’de ambargo uygulamaya devam ediyor. Direniş olmadan çözüme ulaşabileceğimize inanmıyorum ki bu silahlı direnişi de kapsıyor, uluslararası yasalar da Birleşmiş Milletler de bir işgal olduğunda buna karşı çıkmıyor.
'EN ÖNEMLİ KONU FİLİSTİN’İN BAĞIMSIZLIĞI'
Filistin Halk Kurtuluş Örgütü ve bir Ulusal Konsey üyesi olarak kendinizi mücadelenin neresinde görüyorsunuz?
Şu an en önemli konu Filistin’in geleceği ve bağımsızlığı. Filistin’de herkes bir araya gelmeli, ulusal bir diyalog yürütülmeli. Diğer ideolojik farklılıkların çözümü sonraya ertelenebilir. Biz ayrışmaya karşıyız, bunun arkasında neden ne olursa olsun. Her gün ulusal bir diyalog için çağrı yapıyoruz.
Filistin mücadelesinin çıkış yolu nedir? Bugün baktığımızda mücadele ikiye bölünmüş, insanlar yorulmuş durumda. El Fetih ile Hamas arasında birlik sağlanamıyor. İsrail Yahudi yerleşimleri inşa ederek sürekli toprak çalıyor.
Birleşme için çelişkileri bir kenara koymalıyız. Birleşmeden, diyalog olmadan sorunlarımızı çözemeyiz. Filistin içindeki farklı düşünen gruplar birbirine karşı şiddet uygulamamalı. Silahlı direniş sadece düşmanlarımıza uygulanmalı. Problemlerimizi barışla çözmeliyiz, silahla değil. Çünkü aksi bir durum Filistin Özgürlük Hareketi’ni zayıflatacaktır. Oslo ve Madrid’de yürüyen görüşmelerden hiç bir sonuç çıkmadı ve biz bu görüşmelere karşıyız. Bölünme Filistin’i zayıflatıyor. O yüzden bir masa etrafında oturup, başta görüşmeler olmak üzere karşıtları, farklı görüşleri konuşmalıyız. İsrail hapishanelerindeki mahkumlar için ortak alınmış kararlarımız var, bunları bir an önce uygulamalıyız. Bu birleşmede solun da rolü önemli.
Tüm bu süreçte sol ve Marksist hareketlerin güç kaybetmesi, Filistin mücadelesi içindeki Hıristiyanların azalmasının, hareketin laik karakterinin zayıflamasının rolü var mı?
Soldaki güç kaybı özellikle görüşmelerin ardından başladı. Solun tekrar bir araya gelmesi için çalışıyoruz. Hamas’ın Gazze’de otoriteyi ele geçirmesi bizim için bir başarısızlıktı ama bu çok zaman önceydi. Filistin’de yönetim için El Fetih ve Hamas’tan başka üçüncü bir yol daha var. Bu da demokratik sol bir çizgi. Böylece insanlar iki gruptadaki farkları daha açık görebilir. Filistin’de solun zayıflamasının en önemli nedenleri ise fraksiyonlara bölünme.
Siz Hamas’ın İslami bir Filistin projesine katılır mısınız? Filistin sorunu böyle çözülür mü?
Tek bir şey biliyorum ki nasıl bir Filistin istediğimize karar vermeden önce Filistin’in bağımsızlığını kazanmalıyız. Bizim amacımız herkesin yaşayabildiği demokratik bir Filistin Devleti. Gerçekliğe döndüğümüzde ise İslami ideolojiyi benimseyen oluşumlarvar. Fakat şu an bunları konuşmanın sırası değil. Önce bağımsızlık kazanılmalı. Hepimiz öncelikle topraklarımızı istiyoruz.
'DAVOS’UN ARDINDAN TÜRKİYE’NİN FİLİSTİN POLİTİKASI DEĞİŞTİ'
Türkiye’nin son dönem politikasını nasıl buluyorsunuz?
Davos’tan önce İsrail ve Türkiye arasında askeri anlamda çok fazla ilişki vardı. Davos’ta Başbakan Erdoğan’ın çıkışının ardından Türkiye'nin Filistin politikası değişti. Fakat Türkiye’nin tutumunu en net Mavi Marmara katliamından sonra gördük. Çünkü İsrail bu katliam ile ne kadar faşist ve ırkçı bir devlet olduğunu gösterdi. Üstelik İsrail ölen insanlar için hala özür dilemedi ki bu bence Türkiye’yi aşağılamaya çalıştıklarını gösteriyor. İsrail’deki Türkiye büyükelçisi ile oluşan koltuk krizi de böyle bir şeydi.
Sizi hala örnek alanlar var. Batı Şeria’daki duvarların üzerinde “ben terörist değilim” yazan grafitiniz sizde nasıl bir duygu oluşturuyor?
Bir sembol haline geldiğimi görmek beni gururlandırıyor ve onur duyuyorum. Mücadele için gücümü yeniden topluyorum ama onun ötesinde insanlarımın direnişe sahip çıktığını görmek bana mücadele için büyük güç veriyor. Ayrıca bu gösteriyor ki insanlarımız direnişin, silahlı direnişin yanında bağımsızlıklarını kazanmak için. Bizler savaşta olan özgürlük savaşçılarıyız, direnmek bizim kararımız, biz terörist değiliz. Bu bana daha fazla sorumluluk da veriyor.
'BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİNDE İLK HEDEFİMİZ FRAKSİYONLARIN ÖNÜNE GEÇMEK'
İsrail hükümeti yerleşimleri durdurmuyor. İki devletli çözüm, çözüm olacak mı? Yoksa tek devlet çözümüne mi dönmek gerekiyor. Gazze’siz bir çözüm ne kadar çözüm olabilir?
Biz en başından beri stratejik amaç olarak direnişte demokratik bir Filistin devleti olmasını benimsedik ama bu şu anda çok uzak. Şu anda ilk hedefimiz fraksiyonların önüne geçmek ve Filistin Devleti’ni kurmak, Hamas da bunu kabul ediyor. Tekrar 1967 sınırlarına dönmek, Gazze ve Batı Şeria’nın içinde olduğu bir Filistin Devleti kurmak istiyoruz. Başkentimiz de Kudüs olacak. Fakat İsrail, Batı Şeria’da yerleşim yerleri inşa etmeye devam ediyor. Gazze’de zaten ambargo var. İnşa edilen duvarı sınır kabul edecekler. Siyonist hareket çok uzun zaman önce bir Filistin Devleti istemediğini ilan etmişti. İşçi Partisi, Likut ya da Kadima’nın başa geçmesi bunu değiştirmeyecek. İki devletli bir çözüme yanaşmıyorlar. Bir devlet var orası İsrail ve orada Filistinliler’in yaşamasına izin vermiyorlar. Çok açık ki İsrail, Ürdün ile arasında üçüncü bir devlet istemiyor.
Filistin direnişinde kadınların rolü nasıl?
Filistin’de direnişte kadınlar her zaman en ön saflarda yer aldı. Bizim bağımsızlık bildirgemizde de kadınların erkeklerle eşit olduğu yer alıyor. Hapiste bir çok kadın var, bazıları ömür boyu ceza aldı wounded sürgün edilmiş. Yani kadınlar direnişte hep çok önemli roller oynadılar. Elbet kadın hakları konusunda sorunlar var ancak bunlar bağımsızlığımızı kazandıktan sonra ele alacağımız bir konu.
60’lı 70’li yıllara baktığınızda ne görüyorsunuz? O zamanlara bakınca nerede hata yapmış olabilirim diyorsunuz?
Direniş ve mücadele süresince hatalar yapılabilir. Çünkü çalışırsanız hata yaparsanız bu insanca bir şey. Hatalarımızdan öğreniyoruz. Biz en azından, Filistin Halk Kurtuluş Örgütü olarak konferanslarımızda kendimizi eleştirmeye, hatalarımızı gözden geçirmeye çalışıyoruz. Üstelik bu eleştiriyi sadece kendi düzeyimizde değil, Filistin, Ortadoğu ve Arap Dünyası genelinde de yapıyorsunuz. Hataları iyi analiz etmeliyiz ki aynılarını bir daha yapmayalım.
Kaçırdığınız uçaklardan kimseyle görüştünüz mü?
Bazıları bana yazdı ve ben de onlara... Mesela ilk uçak kaçırma sırasında uçağa giden otobüste benimle konuşmaya çalışan bir Yunanlı vardı. Benimle konuşmaya çalışıyordu. Bir şeyler söylüyordu ben de dikkat etmiyordum. Ona Atina’ya gideceğimi söylemiştim. Sonradan benim bir yalancı olduğumu söyledi. Ona yapacağım eylemden nasıl bahsedebilirdim ki... Yıllar sonra bana bunları söyledi ve internet üzerinden konuşmaya başladı. Lübnan savaşına kadar yazıştık, o sırada internet bağlantısı yoktu ve sonra iletişimi kaybettik.
Kaçırılan bir uçaktan İsveçli bir hostesle de konuştum. Kaçırma olayı sırasında çok korktuğunu söylemişti fakat sonrasında Filistinliler için üzüntü duymuş ve Filistinlilerin ona iyi davrandığını söylemiş. Daha sonra deneyimi hakkında bir kitap da yazdı. Yalnız onun kaçırıldığı uçakta ben yoktum, o başka bir kadın militandı.
Mavi Marmara’da olmak ister miydiniz?
Ben de deniz yoluyla Filistin’e gitmeyi düşündüm ama herhangi bir gemide olsam o zaman olayın kendisinden çok benim o gemide olmam konuşulacaktı. Ama bir çok insan oraya ulaşmaya çalışıyor, ulaşıyor, mesajlarımı onlarla ulaştırabilirim.
'FİLİSTİN’İ BİR DAHA GÖREBİLECEĞİMİ DÜŞÜNMÜYORUM'
Siz hiç Filistin topraklarını gördünüz mü?
Sadece bir kez. 1996’da bir kez gitmeme izin vermişlerdi. Gazze’de Filistin Ulusal Kongresi yapılıyordu. Sanırım hala İsrail’in aranan listesindeyim. Ama o listede bütün Filistinliler olabilir. Ömrümde Filistin’i bir daha göreceğimi sanmıyorum. Filistin ve İsrail toplumlarında değişimler olmalı, Arap dünyasında değişimler olmalı. Dünyada bir denge olmalı ama şu anda böyle bir denge yok. ABD kendini uluslararası polis ilan etti. Böyle bir durumda Filistin’e bir daha gidebileceğimi sanmıyorum ama insanlarım için onların bir parçası olarak mücadele ediyorum. Çocuklarımızın tekrar vatanlarına dönebilmesi için bu bizim görevimiz.
NTV