'Şehit' kabul edilmeyen çocuklarının intihar ettiklerine inanmayan anne ve babalar, askeri makamlarca yürütülen hukuki sürecin yavaş ilerlemesine tepki gösteriyor. İntihar gerekçeleri olarak sunulan raporları ikna edici bulmayan aileler, evlatlarının ölüm yıl dönümlerinde acıları tazeleniyor. Aynı kadere paylaşan aileler, dayanışma için bu kez 26 Kasım 2009'da Şırnak'ta intihar ettiği bildirilen 10 aylık asker Sedat Horoz'un (21) birinci ölüm yıl dönümünde bir araya geldi.
EĞER İNTİHAR İSE DEVLET BUNU İSPATLASIN
Baba Zeki Horoz (55) oğlunun ruhu için Kuran–ı Kerim ve mevlidi–i şerif okutup, davetlilere yemek ikram etti. Merkez Seyhan İlçesi'ne bağlı Dumlupınar Mahallesi'ndeki evinde açıklamalarda bulunan Zeki Horoz, oğlunun askeri mahkemede görülen davasından bir sonuç alamadığını söyledi. 15 Temmuz'da kendilerine her hangi bir bilgi verilmeden mahkemenin 'takipsizlik' kararı verdiğini dile getiren Horoz, asker evladının ölüm nedenine 'intihar süsü' verildiğini ileri sürdü. Her Türk babası gibi gururla davul–zurna eşliğinde Sedat'ı askere yolcu ettiğini hatırlatan Horoz, "Ama maalesef 10 ay sonra bize oğlumun cenazesini bile göstermeden getirip kapımıza koydular. Biz bunu hak etmedik. Sedat en son intihar edecek askerdir. Geriye dönük hiçbir maddi manevi sorunu olmayan hayat dolu insandı. Şu durumda –devlet mi, TSK mi desem– şehit babası olarak ilgililere gülüyorum. Çünkü –eğer intihar ise– devletin bunların üzerine gidip olayı ispatlaması gerekir."dedi. Hukuki mücadelelerini sonunu kadar sürdüreceklerini vurgulayan Horoz, gittiği yere kadar takip edeceklerini kaydetti. Oğlunun ölümüyle ilgili çelişkili ifadelerin kullanıldığını savunan Horoz, "Sedat, bir gün önce uzman çavuş ve astsubay tarafından dövülüp, yere devrilmiş. Bizce infaz edilip, sabah cenazesi bize gönderildi. Hiçbir şey anlamış değiliz. Bir yıl geçmesine rağmen daha bir heyet raporu bile gelmedi. İnşallah devletimizin yardımıyla bize doğru bir sonuç verirler."şeklinde konuştu. Kendileri gibi yüzlerce ailenin bulunduğuna işaret eden Zeki Horoz, bu meselenin üzerine gidilmesini istedi.
'OĞLUM DİZ ÇÖKTÜRÜLÜP KAFASINA SIKILMIŞTIR'
Konya'da terhisine beş ay kala G3 piyade tüfeğiyle intihar ettiği öne sürülen Piyade Çavuş Mesut Yücel'in (21) babası Bekir Yücel de (55) intihar iddiasını kabul etmedi. Gecenin 24.00'de gerçekleştiği belirtilen intihara ilişkin kuşkularını gündeme getiren Yücel, şunları söyledi: "G3 piyade tüfeğinin sesi 5 km uzaklıkta duyulur. O günkü nöbetçi nasıl bu sesi duymuyor. Silahın boyu 102 santim. Namlu, tetik arası 72,5 santimdir. Mermi sağ şakaktan girip de sol kulak memesinden çıkmış. Silahı bu şekilde tutmak mümkün değil. Sıktığını varsaysak bile yakın mesafede barut ve alev izlerinin olması lazım. Bunlardan hiç birisi yok. Kaldı ki oğlumun intihar etmesi için hiçbir sebep göremiyorum. Mesut ya bir şeye tanık olmuştur veya o andaki bir olaydan öldürmüşlerdir. Yaptığım hesaplamalara göre diz çöktürülüp kafasına sıkılmıştır."
'DEVLET ACILARIMIZI DİNDİRSİN
30 Eylül 2009'da Şırnak'ta 'kaza kurşunuyla' hayatını kaybettiği açıklanan Uzman Çavuş Ahmet Solgun'un (24) babası İdris Solgun da (54) oğlunun şahit olduğu meseleyle ilgili bilgi sızdırmaması için vurulduğunu öne sürdü. "Oğluma intihar değil, kaza dediler." diye devam eden Solgun, şunları anlattı: "Tek olsaydı, intihar diyeceklerdi. İkinci bir şahıs olunca kaza dediler. Türkiye de benim çocuğum gibi asker içinde 850–900 kadar faili meçhul olay var. Devlet bizim çocuklarımıza da el atsın. 24 yaşındaki nişanlı olum evlilik hazırlıkları yapıyordu. Düzova Karakolu'nda 70 personel vardı. Neden başkasının tırnağı kanamadı da o gece nöbetçi astsubay olan oğlumu ile nöbetçi çavuş öldürüldü. Bunun cevabını bekliyorum. Biz fidan gibi evlatlarımızı toprağa verdik. Devlet bizim bu acılarımızın dindirsin. Simsiyah olan saçlarım bir yılda beyazlaştı. Devletin bu işe 'dur' demesini bekliyoruz. 14 ay oldu daha doğru dürüst raporlar elimize ulaşmadı. Her gün ölüp olup diriliyoruz."
'ÜZÜNTÜDEN KANSER OLDUM'
Konya'da vatani askerliğini yaparken intihar ettiği kaydedilen Recep Onur Altunbaş'ın (21) annesi Fikriye Altunbaş da aylar geçmesine rağmen oğlunun ölümüyle ilgili hiçbir şey bilmediklerini dile getirdi. Askerlik öncesi geçirdiği trafik kazası dolayısıyla oğlunun 'eğitim yapamaz' raporu aldığını ifade eden Altunbaş, "Orada oğluma her türlü hakaret edilmiş. Anne olarak, bana küfür edilince Recep ağlamış. Biz çocuklarımızı milletin namusunu korusunlar diye gönderiyoruz. Ama paket edilip geri bize veriliyor. Ben üzüntüden kanser, şeker ve sinirsel tedavi görüyorum. Çocuğum evin erkeğiydi. O çalışır, bize bakıyordu. Cenazesini açmak istedim 'şehit' deyip izin vermediler. Defin edildikten sonra 'intihar' dediler. Asla intiharı kabul etmiyorum." açıklamasını yaptı.