Yerel medyanın sorunları ve gazetecilerin mesleklerini icra ederken karşılaştığı hukuki sorunlar ile gazetecilere açılan davalar gibi konularda görüşlerini açıklayan Arınç, medyanın demokratik toplumların vazgeçilmez bir unsuru olduğunu söyledi. Arınç, "Hükümet olarak Türkiye'de canlı dinamik, çok sesli bir iletişim ortamı olmasında ve demokrasimizin yerleşip kökleşmesinde yerel medyanın önemli olduğun düşünüyor ve bunun güçlendirilmesi içinde önemli çalışmalar yapıyoruz. Değişen dünya şartları ve kürselleşme yerel medyanın önemini arttırmıştır. Yaygın medyanın etki gücünün ulusal sınırları aştığı günümüzde yerel sorunların ve talepleri dile getirilmesi ancak yerel medya sayesinde mümkün olabilmektedir." diye konuştu. Yerel medyanın sorunlarını yakından takip ettiğini hatırlatan Arınç, "Yerel medyanın ekonomik ve teknolojik olmak üzere kalifiye iş gücünün istihdamı konusunda ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu biliyorum. Sorunları çözüme kavuşturmak için kendime bağlı kurumları ve devletin ilgili birimlerini müşterek çalışma içerisine koydum." dedi.
Bir ülkede demokrasinin tam anlamıyla işlediğinin bağımsız bir medya ile ölçülebileceğine dikkat çeken Arınç, şöyle konuştu: "Bağımsız ve özgür bir şekilde çalışan gazetecilerin hiçbir baskı hissetmeden görevlerini yaptığı haberlerini yaptığı bir medyanın varlığı demokraside hedefimizin bir teminatı olarak kabul ediyoruz. Bugünlerde Türkiye'de basın özgürlüğünün yok edilmeye çalışıldığı gazetecilerin baskı altına alındığı konuşuluyor. Bu ülkede siyaset yapan herkes gibi bizim de zaman zaman medya ile sorunlarımız olmuştur. Ama biz ne gazete sayfalarına yüz çeviriyoruz. Ne de televizyon ekranlarına küsüyoruz. Medyayı sansürlerle zapt-u rapt altına almak ilkelliktir. Bu bizim aklımızın ucundan bile geçmez. Biz medyayı açık şeffaf toplumların vazgeçilme unsurlarından biri olarak kabul ediyor yasakları ve sansürlerin o olduğu bir medyanın ancak baskıcı rejimlerde muz cumhuriyetlerinde ve ayıplı demokrasilerde olabileceğini düşünüyoruz. Demokratik hukuk devletinin güçlü bir ayağının bağımsız bir şekilde yayın yapan medya olma gerektiğine inanıyoruz." Medyanın sorunları ile yakından ilgilendiklerini vurgulayan Arınç, "Medyanın sorunu bizim sorunumuzdur. Eğer medyamız sorunlu ise demokrasimizde sorunludur." şeklinde konuştu.
"GAZETECİLERE AÇILAN DAVALAR HÜKÜMETİMİZİ RAHATSIZ EDİYOR"
Yazdıkları haberlerden ve yorumlardan dolayı gazetecilere açılan davalar konusuna da değinen Arınç, "Bu durum hem şahsımı hem de hükümetimizi rahatsız etmektedir." dedi. Arınç, "Bugün bazı gazetecilere yazdıkları haberlerden dolayı bağımsız yargı tarafından soruşturmalar başlatılmış davalar açılmış ve cezalar verilmiştir. Bazı gazeteciler maalesef cezaevine girmiştir. Türkiye gazetecilerin yazdıklarından ya da düşüncelerini ifade ettiklerinden dolayı cezalandırıldıkları bir ülke değil, bütün gazetecilerin düşüncelerini özgürce ifade ettikleri bir ülke olmalıdır." şeklinde konuştu.
Gazetecilerin yargılanması ile ilgili yaşadıkları sorunların çözümü konusunda uzun zamandır bir çalışma yürüttüklerini aktaran Arınç, çalışmanın son bakanlar kurulunda genel bir çerçeve kapsamında kabul edildiğini bildirdi. Arınç, "Umuyorum ki bugünlerde bu kanun, bütçe görüşmelerinden önce gerçekleştirilecek ve bazı sorunların çözümünde önemli bir netice alınacaktır." dedi.
Gazetecilerin en çok, yargılamayı etkileme, özel hayatı ihlal ve kişiler arasındaki konuşmayı izinsiz dinleme ve kaydetme gibi suçlardan soruşturma ve dava açıldığını belirten Arınç, "Soruşturmanın gizliliği esastır. TCK ceza mahkemesi kanunu da bunu söylüyor. Doğru mu bu kural doğru. Hepiniz kendinizi şüpheli yerine koyun. Hakkınızda bir suç bir isnat olabilir. Bununla ilgili savcılık ya da adli merci bir soruşturma yapmak isteyebilir. Siz o anda şüpheli iseniz hakkınızda yapılan soruşturmanın gizli yapılmasını istersiniz. Yani sizin bu konuda her şeyinizin doğru ve ya yanlış gazetelerde ve televizyon ekranlarına yansıtılmasını istemezsiniz. Sonunda bir iddianame tanzim edildiği halde kovuşturma bu iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesi ile başlıyor. Sonunda takipsizlik kararı da verilebilir. Bu noktaya gelinceye kadar herkesin ipliğini pazara çıkartma herkes hakkında yalan yanlış konuşulmasına izin vermek evrensel hukuk kuralları içerisinde kabul edilemez. Madem ki soruşturma gizli olacaktır. Bunu ihlal etmek ne demektir? bunu biz nasıl değerlendireceğiz, cezalandırma nasıl olmalıdır? konusuna gelinmesi lazım." ifadelerini kullandı.
Bu konu yapılan çalışma hakkında bilgi veren Arınç, yasal olmayan yollardan yapılan dinlemelerin kendilerini rencide ettiğini söyledi. Yasal dinleme ile ilgili savcının talebi ve hakimin kararının söz konusu olduğunu hatırlatan Arınç, yasal olmayan yollardan yapılan dinlemelerle ilgili cezaları artırmak istediklerini söyledi. Arınç, "Haberleşmenin gizliliğini ihlal etme, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kaydı ilgili cezaları artırmak istiyor. Özel hayatın gizliliğini ihlal ile ilgili hapis cezalarını arttırmak istiyoruz. TCK'nın 132, 133 ve 1334 bu üç maddeyi yani, haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kaydı ile ilgili ceza ve yaptırımları artırmak istiyoruz." Dedi. Arınç bu konuda yapılan düzenlemenin Bakanlar Kurulundan meclise sevk edildiğinde ve alt komisyonlarda görüşüldüğünde öneriler ve eleştirilerle daha da zenginleştirilebileceğini belirterek "Temel düşüncemiz insan hakları konusundaki bu 3 maddenin insanın özel hayatının gizliliğinin iki insanın arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kaydedilmesi ile ilgili cezaların biraz daha arttırılmasını istiyoruz." dedi.
Yerel Medya Eğitim Seminerleri'nin açılış konuşmasını yapan TGC Başkanı Orhan Erinç, Türkiye'de medyanın çeşitli sorunlarını olduğunu belirtti. Sorunların başında ekonomik ve istihdamın geldiğini aktaran Erinç bunlardan daha önemlisinin özgürlüklerin kısıtlanmasının olduğunu vurguladı.