Toplantıda konuşan Bulut, başörtüsü sorunun Türkiye'nin zamanını ve enerjisini verimsiz bir biçimde tükettiğini savunarak, bu konuyu derinlemesine anlamak için bir kamuoyu araştırması yaptırdıklarını söyledi.
Kadının önünü tıkayan ve Türkiye'de siyasi çatışmalara neden olduğunu düşündüğü başörtüsüyle ilgili son günlerde basında, akademisyen gruplarda ve erkek egemen gruplarda tartışmalar yapıldığını belirten Bulut, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Siyasette yokuz, yönetim kadrolarında yokuz, ekonomide yokuz, sosyal hayatta yokuz. Peki neden yokuz? Bu soruya doğru cevaplar bulabilmek için maalesef ülkemizde hiçbir araştırmaya dayanmadan yapılan erkek egemen grupların kadının görüntüsünün nasıl olacağı ile ilgili dayatmayla karşı karşıyayız. Bedenimiz üzerinde kendimize söz hakkı verilmemiştir. Görüntümüzü erkekler belirlemiştir. Çağdaş, modern görüntü içerisindeki kadının geldiği nokta ile başörtülü kadının geldiği nokta aslında birbirinden de farklı değildir. İş hayatında da başörtülü kadınlar yapılan araştırmada zorluk çektiklerinin altını çiziyorlar ama iş hayatında gerçekten kendini modern, çağdaş kabul eden kadınların da zorluk içinde olduğunu görüyoruz.''
Bulut, yapılan araştırmanın başörtüsüyle ilgili toplumda bir ayrışım olmadığını gösterdiğini vurgulayarak, ''Kadının sorununun sadece başörtüsüne indirgenmesini istemiyoruz. Hep birlikte bu sorunların çözüm platformunu oluşturmak zorundayız. Üzerimizdeki erkek baskısını kaldırmak zorundayız. Siyasette, başörtüsüyle, başı açığıyla kadın sayısını artırmak zorundayız. Devlet kadrolarına baktığımızda aşırı dindar denen erkeklerin her alanda görev yaptığını görebiliyoruz. Peki Türkiye'nin geleceğini irtica ile laiklik tehlikesi olarak yalnızca ve yalnızca kadının başındaki örtü müdür bu tehlike? Hayır, bu siyasi bir kavganın kadınları yönlendirmesiyle alakalıdır'' diye konuştu.
-ERKEKLERDE ZİHNİYET DEĞİŞİMİ-
Kadının başörtüsünün altına sıkıştırılmaya çalışıldığını ileri süren Bulut, şunları kaydetti:
''Başı açık kadının başı kapalı kadınla problemi yok, başı kapalının da başı açık olanla. Birbirlerinden kız alabileceklerini, çocuklarını evlendirebileceklerini söylüyorlar. Bizi memnun eden bir konu da başı kapalı kadının eşi de başı açık kadının eşi de eşinin çalışma hayatında yer almasını istiyor. Demek ki ülkemizde erkeklerde zihinsel bir değişim başlıyor. Eskiden başı açık da olsa kapalı da olsa eşinin çalışmasına müsaade etmeyen erkekler vardı. Bu nedenle ülkemizde zihinsel bir değişim de başlamış. Peki neden siyasal zeminde bunun bu kadar kavgası veriliyor? Neden erkek egemen gruplar kadını yalnızca başörtüsü üzerinden değerlendiriyor? Oysa ki her kesimde, bürokraside, iş hayatında, siyasette, aşırı dindar diyebileceğimiz erkekler görevde bugün. O nedenle haklarımıza sahip çıkmamız gerektiğini söylemek istiyorum. Eğer modernleşmeyse, eğer Cumhuriyet kadınını hak ettiği noktaya taşımak istiyorsak başörtüsünden dolayı asla ve asla kadınlarımızı eve hapsedip onları ötekileştirmeden toplumda ve iş hayatında varlık göstermelerini sağlamalıyız.''
ARAŞTIRMA SONUÇLARI
Araştırma grubunda yer alan Prof. Dr. İhsan Dağı, başörtülü kadınların evden kente, iş ve toplumsal alanlara gelmesinin hem Türkiye için, hem de kadının özgürleşmesi için bir kazanç olacağını söyledi.
Dağı, araştırmaya katılanların yüzde 85'nin kadınların inançları gereği başörtüsü taktığı kanaatinde olduğunu aktararak, başörtüsünün siyasi sembol olarak takıldığını düşünenlerin oranının yüzde 1 civarında olduğunu vurguladı.
''Kadınlar örtünmeli mi?'' sorusuna katılımcıların yüzde 78'inin bunu kadınların kendi tercihlerine bırakmak gerektiğini düşündüğünü belirten Dağı, bu durumun başörtüsü konusunda bireysel tercihlere dayalı bir serbesti noktasında yaygın bir uzlaşma olduğunu ortaya koyduğunu ifade etti.
Dağı, özel iş yerlerinde başörtülü kadınların çalışmasından dolayı herhangi bir rahatsızlık duymayacaklarını söyleyenlerin oranının yüzde 92 olduğunu dile getirerek, katılımcıların yüzde 73'ünün de bazı özel iş yerlerinde uygulanan başörtüsü yasağını doğru bulmadığını kaydetti.
Araştırmaya katılanların yüzde 69'unun kamu kurumlarında uygulanan başörtüsü yasağını onaylamadığını belirten Dağı, devlet dairelerinde çalışan kadınların başlarını örtmeleri konusunda katılımcıların yüzde 75'inin ''isteyen örtebilmelidir'' dediğini aktardı.
Prof. Dr. Dağı, araştırmaya katılanların yüzde 78'inin üniversitelerde başörtüsünün serbest olması gerektiğini düşündüğünü dile getirerek, YÖK'ün fiilen başörtüsü yasağını kaldırmaya yönelik girişimlerini yüzde 61'lik kesimin doğru bulduğunu ifade ettiğini kaydetti.
Üniversitelerde başörtüsü sorununu çözmenin en uygun yöntem olarak katılımcıların yüzde 62'sinin bu sorunun bir yasayla çözülmesi gerektiğini söylediğini belirten Dağı, yüzde 68'inin devletin başörtüsünün nasıl bağlanacağını ilişkin bir düzenleme yapmasını doğru bulmadığını anlattı.
Dağı, katılımcıların yüzde 70'inin üniversitelerde başörtüsü yasağının kalkmasıyla başı açık öğrenciler üzerinde baskı oluşmayacağı görüşünde olduğunu açıkladı.
BAŞÖRTÜLÜ KADINLARIN GÖRÜŞÜ
Prof. Dr. İhsan Dağı, araştırmaya göre başörtülü kadınların daha çok kendi kararlarıyla başlarını örttüklerini belirterek, bu kadınların yüzde 96'sının örtündüğü günlere geri dönme imkanı olsa yine de başlarını örteceklerini ifade ettiklerini söyledi.
Katılımcıların yüzde 93'ünün inançları gereği örtündüklerini, yüzde 1'den daha az bir kesimin başörtüsünü siyasal sembol olarak kullandığını söylediğini aktaran Dağı, ''Bu, Türkiye'deki tartışmalarda ezber bozucu bir sonuç. Kadınlar siyasal bir sembol olarak örtmüyorlar başörtüsünü'' dedi.
Dağı, sosyal ve ekonomik hayatta tüm başörtülü katılımcıların yüzde 65'inin başörtüsünde rahatlama hissettiklerini, buna karşın üniversite mezunları ve memurların yüzde 55-60'ının başörtüsünün bir kısıtlama getirdiğini belirttiğini aktararak, ''Bu da başörtüsünün ev kadını, işçi ve emeklilerin değil, kentli, eğitimli, orta ve üst gelir düzeyine sahip kadınların sorunu olduğunu gösteriyor'' diye konuştu.
''Başörtüsü ve meslek icra etmek arasında tercih yapmak zorunda kalsanız hangisini tercih edersiniz?'' sorusuna kadınların dörtte üçünün başörtüsünü tercih edeceğini söylediğini belirten Dağı, başörtüleri ile kamu kurumlarında çalışmak isteyenlerin oranın da yüzde 87 olduğunu kaydetti.
Dağı, başı açık kadınlarla arkadaşlık veya komşuluk ilişkisi kurmada bir sakınca görmeyen başörtülü kadınların yüzde 94'ünün başı açık arkadaşlarını örtünmeye zorlamak gibi bir niyetlerinin olmadığını ifade etti.
BAŞI AÇIK KADINLARIN GÖRÜŞÜ
Dağı, araştırmada yer alan başı açık kadınların yüzde 76'sının kadınların başörtüsü nedeniyle eğitimlerini bırakmak zorunda kalmalarına üzüldüğünü, yüzde 87'sinin de başörtülü kadınların kariyer sahibi olmasından rahatsızlık duymayacağını söylediğini bildirdi.
Dağı, bu verilerden başı açık ve başı örtülü kadınların birbirlerinden haberdar ve temas halinde oldukları sonucunun çıkarılabileceğini vurguladı.
Eşi başörtülü erkeklerin yüzde 53'ünün eşinin başını açarak çalışmasına izin verebileceğini dile getiren Dağı, yüzde 80'inin ise kadınların kamu kurumlarında başörtülü olarak çalışmalarını istediklerini kaydetti.
Dağı, eşinin başı açık olan erkeklerin yüzde 86'sının başörtülü kadınların kariyer sahibi olmasından rahatsızlık duymayacağını aktararak, yüzde 70'inin de başörtülü kadınların eğitimlerini bırakmak zorunda kalmalarına üzüleceklerini beyan ettiklerini sözlerine ekledi.
Prof. Dr. Doğu Ergil de toplumda başı açık kadınlarla başı kapalılar arasında bir fay hattının olmadığını söyledi.
Kadınların siyasi çatışmalara taraf olmaması, birbirlerine karşı pozisyon almamaları ve birlikte hareket etmeleri gerektiğini vurgulayan Ergil, iktidar savaşında başörtüsünün ''cephane'' olarak kullanılmasını engellemeleri gerektiğini söyledi.
Ergil, başörtülü kadınların eğitim almasının ve dışarıda çalışmalarının laiklik adına engellenmesinin, aslında laikliğin engellendiği anlamına geldiğini, bu nedenle herkesin bunu engellemesi gerektiğini kaydetti.
Kaynak : Star