Arıcı, Trafik Dergisi'nin son sayısında "Trafiğin İnsan Psikolojisi Üzerine Etkileri" konusunu ele aldı. Özellikle İstanbul ve Ankara gibi büyük metropol kentlerde gerek toplu taşıma araçlarını kullanan gerekse de kendi özel araçlarını kullanan insanların araçlarında geçirdikleri sürelerin hiç de yabana atılır süreler olmadığını dile getiren Arıcı, İstanbul'da trafikte geçirilen sürelerin günlük 2 ila 5 saati bulduğunu kaydetti. Dolayısıyla bu kadar süre hareket halindeki bir araçta yolun bitmesini beklemenin gerek araç sürücüleri için gerekse de bu araçlarda seyahat eden yolcuların çeşitli stres bozukluklarına yakalanmalarına neden olabileceğine dikkat çeken Arıcı, "Araç sürücüleri için bu etkileri düşündüğümüzde özellikle uzun süreli trafikte kalan araç sürücülerinin daha sabırsız, daha tahammülsüz, daha az anlayışlı, çabuk sinirlenen, aniden öfke patlaması gösterebilecek bir yapı geliştirdiklerini söyleyebiliriz. Özellikle mesleği toplu taşıma araçlarını kullanmak olan kişiler bu durumu her gün yaşadıkları için stres bozukluğu, depresyon vb. birçok rahatsızlığa daha kolay yakalanmaktadırlar. Bu kişilerin aileleriyle olan iletişimleri donuk, daha az konuşma, daha az görsel temas kurma, daha asosyal bir yaşam şeklinde görülebilir. Zira trafikte geçirdikleri uzun süreler ve trafik stresi, onların bedensel ve ruhsal olarak yorulmalarına neden olmaktadır. Özellikle mesleği şoförlük olan bu kişilerde uzun vadede somatizasyon bozukluğu dediğimiz, bedenlerinin herhangi bir yerinde çeşitli rahatsızlıkların ortaya çıkması durumuyla karşılaşabilirler. Bütün bunlarla birlikte bu kişilere çalıştıkları kurumlar tarafından çeşitli rehabilitasyon teknikleri uygulanmalıdır. Bununla birlikte öfke kontrolü,
stresle baş etme teknikleri gibi konularda periyodik olarak eğitimler verilmelidir. Bu kişilerde oluşturulacak farkındalık seviyeleri arttırıldıkça onların daha verimli çalışmaları sağlanabilir." dedi.
TİCARİ ARAÇ SÜRÜCÜLERİ DAHA FAZLA KURAL İHLALİ YAPIYOR
Mesleği şoförlük olmayan normal sürücülerin ise araçlarını daha hızlı kullanma, trafik kurallarını ihlal ederek de
olsa diğer sürücüleri çabucak geçerek ulaşmak istedikleri noktalara çabuk ulaşma eğiliminde olduklarını anlatan Arıcı, trafik kurallarını ihlallerin özellikle araç ile hız yapmak, makas yapmak, aniden şerit değiştirmek, sinyal kullanmamak, diğer sürücülerin yoldaki seyir sırasındaki haklarını gasp etmek, trafikte diğer sürücülerle fiziksel ve sözlü olarak tartışmak şeklinde olabileceğini ifade etti.
Sıkışık trafikte seyrin insan psikolojisine etki ettiğini vurgulayan Arıcı, günümüzde daha lüks, daha hızlı, daha pahalı, daha donanımlı araç kullanmanın da belirli bir özgüveni oluşturduğunu ve bu araçların şehir içinde zorlandığını belirtti. Normal sürücülerde özellikle eğitim seviyesi, görgü, entelektüel yapı, olgunluk gibi faktörlerin bu araçların
kullanım şeklini etkilediğinin altını çizen Arıcı, şöyle devam etti: "Ticari araç sürücülerinde kural ihlali yapanların sayısı normal sürücülere göre daha fazladır. Sonuç olarak trafikte geçirilen uzun sürelerin yanı sıra, insanların
kendisinin ve diğer sürücülerin can güvenliğini tehlikeye sokacak şekilde araç sürmekten vazgeçmeleri gerekmektedir. Bunu sadece trafik cezası almaktan korkmak şeklinden çıkarıp bir yaşam biçimi haline getirmek
gerekir. İnsanları bilinçlendirmek kolay olmadığı için ve bunun bir davranış haline getirilmesi için de polisin yanı
sıra eds, kameralı sokaklar, fahri trafik polisliği vb. birçok tedbirin yaygınlaştırılması çok önemlidir. Denetlenen birçok davranış uzun vadede o kişilerin artık otomatik davranışları haline gelir. O yüzden elektronik denetim ve fahri
trafik polisliği konuları üzerinde önemle durulmalıdır."