Erdoğan, grup toplantısında, dün eğitimde başlatılan FATİH Projesi hakkında bilgi verdi. Erdoğan, ataması yapılmayan öğretmenlerin hissiyatının birileri tarafından sömürüldüğünü belirtti. Erdoğan, CHP'nin eğitimle ilgili tek faaliyetinin şekil olduğunu belirterek, "Kılık kıyafet olmuştur, yasaklar olmuştur. Eğitim enstitüleri nostaljisi ile yatıp kalkan CHP, tek tip insan yetiştirme hülyasından eğitime ilişkin hiç bir hayal kuramamıştır." dedi. CHP'nin eğitim politikasnın ikna odaları olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bu milletin evlatları, CHP'nin eğitim politikalarını, tek tip insan yetiştirme hedeflerini çok acı deneyimlerle yaşamıştır." diye konuştu.
"BİR KAÇ PUAN OY İÇİN POPÜLİZMİN SINIRLARI ZORLANIYOR"
Bir kaç oy elde etme hırsıyla CHP'nin popülizmin sınırlarını zorladığını öne süren Erdoğan, CHP'nin geçmişiyle, hatta bugünüyle yüzleştikten sonra değişimden bahsetmeleri gerektiğini ifade etti. Erdoğan, 6-7 ay öncesinde CHP üst yönetimi ve bugünkü genel başkanın Kürt meselesine, doğu ve güneydoğu meselesine nasıl baktıklarının gayet iyi bilindiğini ifade etti. Erdoğan, eski genel başkanın da şimdiki genel başkanın da parti sözcülerinin de Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi karşısında nasıl bir uzlaşmaz ve saldırgan tutum izlediklerinin Meclis kayıtlarında yer aldığını söyledi. Erdoğan, arkadaşlarının BDP'yle yaptıkları görüşmelere nasıl tepki verdiklerini, kendilerini nelerle itham ettiklerini ve hangi iftiralar yakıştırdıklarını hatırlattı. Erdoğan, CHP'nin bu tutumu konusunda BDP'nin tutumunu da çok iyi bildiklerini kaydetti.
"PLATONİK AŞK BAYRAM ZİYARETİNDE ORTAYA ÇIKTI"
CHP'yi, statükonun en büyük savunucusu, BDP'yi de statükodan en çok dert yanan partilerden birisi olduğuna işaret eden Erdoğan, "Biri Kürt meselesini derinleştiren zihniyetin siyasi temsilcisi. Diğeri Kürt meselesini dilinden düşürmeyen siyasi parti. Bu iki ucun aslında platonik bir aşk yaşadıkları bayram ziyaretlerinde, Sosyalis Enternasyonal toplantısında ortaya çıkmıştır. Bu partilerin hangi konularda işbirliğine gireceklerini milletimiz merak ediyor. Bu platonik aşkın ilk emareleri 12 Eylül halk oylamasında görülmüştü. Parti kapatmalardan çok şikayet eden BDP'nin de parti kapatmayı zorlaştıran düzenlemeye destek vermemeleri, bir nevi CHP'nin ekmeğine yağ sürmeleri son derece manidardır. CHP, anayasa değişikliğine hayır derken, BDP boykot adı altında hayır cephesine destek vermiştir, ittifakın ilk adımları orada atılmıştır. CHP Genel Başkanı Diyarbakır'da, 'aşk ölmez eğer gerçekse' diye bir nevi ilanı aşk eyledi. Seçim öncesinde birden bire külleniveren bu aşkın, CHP'yi de BDP'yi de hangi hülyalara sevk edeceğini hep birlikte göreceğiz. Merak ediyorum. BDP mi statükocudan medet umuyor, CHP'mi etnik milliyetçilikten medet umuyor? Seçilebilmek için, Meclis'e girebilmek için, barajı geçebilmek için her yol mubahtır anlayışı kimseye fayda sağlamaz. Siyaset ilkeli olmayı, dürüst olmayı, tutarlı olmayı gerektirir." diye konuştu.
Milli değerlere yaklaşım, inanç özgürlüğü, laiklik, sosyalist enternasyonal gibi konularda iki partinin üst yönetiminin örtüştüğünü bildiklerini vurgulayan Erdoğan, "Biz şunu da merak ediyoruz. Acaba CHP, BDP'nin Paris'te, Sosyalist Enternasyonel'de terör örgütünü meşrulaştırma girişimlerine nasıl bakıyor? Acaba BDP, CHP'nin Ergenekon avukatlığı hakkında ne düşünüyor? İşte AK Parti'nin farkı budur arkadaşlar. AK Parti, doğu ve güneydoğu meselesine siyasi kaygılarla, oy kaygısıyla değil, oylarını artırma hırsıyla değil, samimiyetle, insani vicdanı öne çıkaran, demokrasiyi yücelten bir anlayışla yaklaşıyor. AK Parti, Diyarbakır'da farklı İzmir'de farklı konuşmuyor. AK Parti, Diyarbakır'da ne söylediyse aynısını İzmir'de her zaman milletin diliyle konuştu, konuşuyor. " şeklinde konuştu.
"TAKLİT HER ZAMAN ASILI YAŞATIR"
AK Parti'nin, Türkiye'yi geliştirirken, aslında siyaseti de dönüştürdüğünü belirten Erdoğan, "Artık ortada nasıl iktidar olabiliriz, nasıl başarılı olabilir diye kendisine soranların, örnek alabilecekleri bir siyasi hareket var. Müzmin muhalif olan siyasi partilerin iktidar arzusuyla AK Parti'yi örnek almaya çalışmalarından, taklit etmelerinden memnuniyet duyuyoruz. AK Parti'yi örnek almak, AK Parti gibi olmaya çalışmak, milletinle yakınlaşmaktır. Şimdi çarşı pazar dolaşmaları görünce memnun oluyoruz. Milletin sesine kulak vermeye başladılar. Bunu görüyoruz. Ülkenin meselelerini dert etmeye başladılar. Ama asıl olan şekil değil, ruhtur, özdür. Taklit, her zaman asıl olanı orijinal olanı yaşatır. Mesele millete yüzünü çevirmek, millete kulağını açmak değildir. Asıl olan millete gönlünü açmaktır, milletin hissiyatını, kendi hissiyatı haline getirmektir." diye ifade etti. Başbakan Erdoğan, halkçı olmakla, popülist olmanın ayrı şeyler olduğunu belirterek, konuşmasına şöyle devam etti:
"Siyaseti imaj çalışması, halkla ilişkiler faaliyeti olarak görmüyoruz. Buna indirgemiyoruz. Siyaset milletin duygusunu, düşüncesini, derdini, arzusunu, iradesini yansıtmak için sorunlara çözümler üretmek için yapılır. Halkın sorunlarını, bunu yapmazsanız, halkçı olamazsınız. Milletin dertleriyle dertlenmezseniz, milletin değerlerini politikalarınıza yansıtmazsanız milliyetçi olamazsınız. Bu teşkilatın, bu grubun nasıl oluştuğu, hangi ilkeler üzerine inşa edildiği, nasıl gönül birliğinin tesis edildiği son derece önemli. Biz kadınlı erkekli, genç yaşlı sokak sokak gezerken insanları oy vermeye değil, gönül birliğine, değişime ve güç birliğine davet ettik. Pazara kadar dostluğun, seçim gününe kadar kardeşliğin değil, ebedi bir uhuvvetin temellerini attık. Biz bu aziz milletle çıkar birliği değil, gönül birliği yaptık, kader birliği yaptık. Bizim siyasi geçmişimizde zikzaklar yok. Bizim siyasi geçmişimizde Türkiye'ye yaşatılmış acılar yok. Milletimiz bize sorumluluk yüklediğinde, onu kutsal emanet hissiyatı ile omuzladık ve İstanbul'da, Türkiye genelinde yetki aldığımız her yerde emanetin hakkını verdik. 2011 genel seçimlerine de biz bu hissiyatla giriyoruz. Hizmetlerimizi görücüye çıkarmak için milletimizin huzuruna çıkıyoruz. Biz hem milletimiz karşısında muhasebemizi yapacak, hem de yeniden yetki isteyeceğiz."