Osman Günsan, 1912 yılında Muğla'da doğduğunu, 1929 ve 1931 yıllarında İzmir Öğretmen Okulu'nda okuduktan sonra Fethiye ilçesinde görevlendirildiğini anlattı. O günkü şartların çok ağır olduğunu ancak azimle zorlukların üstesinden geldiklerini kaydeden Günsan, "Muğla'nın, kazalarıyla şehirlerarası irtibatı yoktu. 1931 yılında ilk atamam Fethiye'ye yapıldı. O yıllarda oraya nasıl gideceğimi bilmiyordum. Araştırmalarım sonucunda önce Milas'a, ardından Güllük beldesine geçerek, İstanbul'dan Mersin'e gitmekte olan yük vapurlarına binerek Fethiye'ye gidebileceğimi öğrendim. Bunun üzerine yola çıktım. Bir gün Milas'ta kaldım, daha sonra Güllük'e geçerek vapurla Bodrum, Datça ve Dalyan üzerinden seyahat ederek üç günde Fethiye'ye ulaştım." dedi. Yaklaşık yedi yıl Fethiye ve çevresinde görevini yaptıktan sonra Muğla merkeze geldiğini belirten Günsan, şunları söyledi: "Öğretmenlik hayatımın geri kalan 33 yılında burada hizmet ettim. 40 yıl boyunca tüm zorluklara ve imkânsızlıklara rağmen yılmadan görevimi sürdürüm. Mesela 1933'te, cumhuriyetimizin kuruluşunun 10. yıldönümünde Fethiye'de öğrencilerden ve halktan bir şarkı bilen bile yoktu. 10. Yıl Marşı'nı öğretmek ve söyletmek için Bodrum'daki bir müzik öğretmeni Fethiye'ye geldi. Biz de bu marşı önce öğrencilerimize, daha sonra köy köy gezerek halka öğrettik. İptidai şartlarda şarkı ve marşları öğretmek hayli güç oldu. Öğretmenlerin çok çalışması gerektiğini hissediyorduk."
Cumhuriyetin ilk dönemlerinde eğitime sadece devlet tarafından destek verildiğini vurgulayan Osman Günsan, "Okulların ihtiyaçları devlet tarafından karşılanıyordu. O dönemlerde halktan fazla yardım gelmiyordu. Sonraları yardımlar çoğaldıkça çoğaldı. Bugün Muğla'da, gerek ilköğretim gerekse orta dereceli okullar sayılamayacak kadar var ve birçoğu vatandaşlar tarafından yapıldı. Ben de oturduğum tek katlı evimi Millî Eğitim'e bağışladım. En büyük arzum, buraya bir okul yapılması." şeklinde konuştu.
Öğretmen ve öğrencilerin kendisini ziyaret etmesinden büyük mutluluk duyduğunu da söyleyen Günsan, "Sizleri görünce büyük bir ferahlık içinde kalıyorum. İnsan yetiştirmek, dünyanın en güzel duygularından birisi. Bir daha dünyaya gelsem, yine öğretmen olurdum. 40 yılım bu meslekle geçti. Okulun birinden diğerine atlaya atlaya bugünkü durumuma geldim. Böyle evlatlar yetiştirdiğim için de mesut, hayatı ve insanları seven biriyim. İnsanı sevmek için insana ve topluma yaptığı hizmetleri görmek lazım." dedi.