Paylaşma kültürünün en güzel örneklerinden biri Akardere köyünde yaşatılıyor. Kurban Bayramı'nın ilk günü bayram namazı kılındıktan sonra cami avlusunda toplanan köylüler birbirleriyle bayramlaştıktan sonra evlerine gidiyor. Köylüler, kahvaltılarını yaptıktan sonra kurbanlık hayvanlarını kesmek üzere hazırlıklara başlıyor. Köydeki ehil kişiler tarafından hayvanlar kesildikten sonra etlerin taksimi yapılıyor. Bir bölümü komşulara dağıtılan etlerin bir kısmı ise cami bahçesine bırakılıyor. Etlerin bir bölümü de ev ahalisi için ayrılıyor.
Camiye toplanan etler ise köyün aşçısı tarafından temizlendikten sonra pişirilmeye hazır hale getiriliyor. Daha sonra etler büyük kazanlara konulduktan sonra altına konulan meşe odunlarıyla pişiriliyor.
Yaklaşık 3 saat köz ateşinde kalan kurbanlık dana, koyun ve koç etleri yenilmeye hazır hale getiriliyor. Kurban kesen tüm köylüler tarafından getirilen etler dağıtımı için köyün imamı tarafından cami hoparlöründen anons yapılıyor.
Etlerin pişirildiğini ve dağıtıma hazır hale geldiğini duyan köylüler, yavaş yavaş evlerinden çıkarak caminin bahçesine geliyor. Etlerin bulunduğu 5 büyük kazanın başına aşçı ve yardımcıları geçiyor. İmamın yerini almasıyla birlikte Kurban Bayramı'nın bereketli olması ve yapılan ibadetin kabul olması için dua ediliyor.
Duanın yapılmasıyla birlikte etler dağıtılmaya başlanıyor. Onlarca köylünün et almak için geldiği cami bahçesinde herhangi bir izdiham yaşanmıyor. Kazanların bulunduğu noktalarda sıraya geçen köylüler, sessiz ve sakin bir şekilde sıranın kendisine gelmesini bekliyor. Sırası gelen köylü, kabına etini aldıktan sonra evine gidiyor. Evlere götürülen kurban etleri akşam yemeğinde ailecek yeniliyor.
Akardere Köyü Muhtarı Erdoğan Erel, 180 hane ve 685 nüfusa sahip köylerinde dedeleri tarafından başlatılan geleneği sürdürmeye çalıştıklarını söyledi. Köylerindeki bu geleneğin sadece Kurban Bayramı ile sınırlı olmadığını anlatan Erel, "Ramazan ayında da iftar yemeği bir ay boyunca sürekli çıkar. Bunu bilen insanlar çevre köylere geldiği zaman Akardere'de iftar yemeğinin olduğunu bilerek iftar vaktine yakın köye gelerek iftarını açar." dedi.
Kurban Bayramı'ndaki bu işbirliğinin dedelerinden kalma bir gelenek olduğunu belirten Muhtar, "Biz de onların torunları olarak bu geleneği sürdürüyoruz. İnşallah bizden sonra gelecek nesil de bu geleneği sürdürür. Bunlar bizim iyi geleneklerimiz. İnsanların kaynaşmasını bir araya gelmesini ve bayramların daha güzel olmasını sağlıyor." diye konuştu. 67 yaşındaki Mustafa Demirci ise "Kendimi bildim bileli bu gelenek var. Dedelerimiz zamanında başlatılmış bu geleneği şimdiki nesil devam ettiriyor. Köylüler önce kurbanlarını keser bir bölümünü komşularına, bir bölümünü camiye getiriyor. Bu şekilde pişirilip ikram dağıtılıyor. Etler pişirilince hoca duasını yapar." şeklinde konuştu.
Köyün aşçısı İsa Bayraktar da dedelerinin 1919 yılında Bulgaristan'dan göç ederek Akardere Köyü'ne yerleştiğini hatırlatarak, orada uyguladıkları bu geleneği Türkiye'de de devam ettirdiklerini söyledi. Bayraktar, şöyle dedi:
"Şimdi her ailede kesilen kurbanların üçte birini buraya getirirler. Üçte biri misafirlere ikram ediliyor. İki de evde kendi halkına ikram edilir. O tarihten bu yana atalarımızdan gelen bu geleneği biz de devam ettiriyoruz. Komşulardan gelen etler saat 13.00'e kadar hazırlanıyor. Ateşleri yaktık. Tencerelere koyduk. Üç saat ateş üzerinde pişirildikten sonra hoca tarafından anons yapılır. Köylüler tencerelerini alır, cami avlusuna gelir. Duasını yaptıktan sonra tekrar evlerine giderek akşam evlerinde yiyecekler."