Bugün sona erecek olan İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı'nda dün 'kuyruk' günüydü. İskender Pala, Can Dündar, Ayşe Kulin gibi imza günlerinde ilgiyle takip edilen yazarlara, senaryolarını kitap haline getiren Cem Yılmaz ile ülkemizde hatırı sayılır bir okur kitlesi olan gerilim romanları yazarı Jean-Christophe Grangé da eklenince fuarın 3 numaralı salonunda adım atmak neredeyse imkânsızdı.
TÜYAP Kitap Fuarı, dün 'kuyruk yarışı'na sahne oldu. Hafta sonunu da fırsat bilen kitapseverler, yazarlara kitap imzalatmak için birbiriyle yarıştı. Aslında her şey 11.00'deki Cem Yılmaz söyleşisiyle başladı. Interexpo Salonu, Cem Yılmaz'ı dinlemekten çok, cep telefonlarının farklı megapikseldeki kameralarıyla fotoğraflamak isteyen gençlerle doluydu. Esasen Yılmaz, Yahşi Batı, A.R.O.G, Hokkabaz ve G.O.R.A filmlerinin senaryoları üzerine söyleşmek üzere oradaydı. Ancak onu 'görmek' için orada bulunanların da gayretleriyle salondan kahkahalar yükseldi. Senaryo üzerine gelen bir-iki soruya verdiği cevap dışında, söyleşiden şu sonuç çıktı: Cem Yılmaz sahne gösterilerini özlemişti.
OCAKTA SAHNEDE, 2012'DE ÇİN'DE!
Nitekim Cem Yılmaz, ocakta bu hasretin biteceğini haber verdi. Ayrıca Yahşi Batı'nın devamı niteliğindeki Yahşi Doğu'nun çekimlerini 'gerçek' mekânda yapmayı düşündüğünü de... Yani Cem Yılmaz, 2012'de Çin yolcusu; Yahşi Doğu'yu orada çekecek. Yılmaz'ın, Okuyan Us Yayınları'ndan çıkan dört filminin senaryolarının imzası ise beklenildiği gibi yığılmaya neden oldu. Saat 13.00'te başlayan yığılma, izdihama dönüşmeden düzene kavuştu. 3 numaralı salonda yaklaşık dört saat süren Cem Yılmaz 'kuyruğu'na, hemen yan tarafta Everest Yayınları'nda Ayşe Kulin-Selim İleri ikilisinin imza kuyruğu eklendi. Çok geçmeden 15.00'te Jean-Christophe Grangé'ın Doğan Kitap'taki imza kalabalığı salonda yürümeyi zorlaştırdı diye düşünürken; yanıldığımızı anlamamız uzun sürmedi. Son kitabı Lüsyen'i imzalamak için Can Dündar da Can Yayınları'ndaki yerini alınca salon resmen kilitlendi. Bir ara, Okuyan Us Yayınları'nın önünde, iki kişi arasında küfürleşmeye varan bir arbede bile yaşandı. İkinci imzasında da uzun kuyruklara sebep olan İskender Pala için bekleyenler ise 17.00'de Kapı Yayınları'nın önünde sıraya dizilmişti. Sonradan anlaşıldı ki, İskender Pala okuru, fuar kapanıncaya kadar yazarını tutsak etmeye kararlıydı. Hafta içinde uzun bir imza kuyruğu oluşturan Pala'nın dünkü imza günü da olağandışı bir kalabalığa sahne oldu.
Adım atmayı bile güçleştiren bu kalabalıkta gözümüze takılan hoş enstantaneler de vardı elbette. Mesela Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu, Doğan Hızlan'ı 'mihmandar' olarak seçip stantları geziyordu. Bir ara Zaman standına da uğrayan ikiliyi, Yapı Kredi Yayınları'nın Red Kit kitaplığı önünde yakaladık. Selim İleri ve Ayşe Kulin, kalabalıklar arasında iki yalnız misali, Everest Yayınları'nın üst katını mesken tutmuştu. İki yazar, kahvelerini yudumlarken koyu bir edebiyat sohbetine tutuşmuştu. Yine aynı yerde, İleri ve Kulin kitaplarını imzalarken ikisinin de boynuna sarılan Ahmet Ümit, kuyrukta bekleyen okurlar için unutulmaz bir fotoğraf vermişti. Öte yandan dün fuarda söyleşiler de vardı. Can Dündar, son kitabı Lüsyen'le ilgili anekdotlar paylaştı okurlarıyla. Abdülhak Hâmid üzerine önemli çalışmaları olan Prof. Dr. İnci Enginün ile birlikte gerçekleştirilen söyleşide Belçikalı Lüsyen'in hikâyesi konuşuldu. Enginün'ün de katkılarıyla Dündar, kitabının yazılış aşamasını okurlarıyla paylaştı. Bir soru üzerine, ölümün şairi olarak anılan Abdülhak Hâmid'in Lüsyen'le olan ilişkisinin film haline getirilebileceğinden bahsetti Dündar.
Ahmet Ümit de 'Edebiyatçı Gözüyle Tarih' başlığı altında okurlarıyla söyleşen yazarlardandı. Ümit, iyi romanın da iyi yazarlar gibi okuruna direktif vermediğini söyledi. Bu yılın onur yazarı olan Doğan Kuban ise bir saat gecikmeli olarak okurlarıyla söyleşebildi. İstanbul trafiğine takılan Kuban gelene kadar, 'vaziyeti idare etmek' de Faruk Şüyun'a düşmüştü. Bir müddet bekleyişten sonra söyleşiye başlayan Kuban, biraz da okurların sorularından dolayı ağırlıklı olarak Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçişte yaşananlar ve o dönemin bugüne yansımaları üzerine konuştu. Faruk Şüyun'un hazırladığı 'Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Bir Kültür Çınarı' adlı çalışma da söyleşiden yadigâr olarak konuklara kaldı.