Mehmet Akif Ersoy, Mısır'da anıldı
Kahire Üniversitesi milli şair, Merhum Mehmet Akif Ersoy adına şiirlerini İslam ümmetinin meselelerine hizmet amaçlı kaleme alan şair; hatta İslam Birliği şairi olarak isimlendirilmiş biri olarak kutlama düzenledi.
15 Yıl Önce Güncellendi
2010-11-06 16:33:00
Mehmet Akif Ersoy Mısır’da anıldı. Kahire Üniversitesi milli şair, Merhum Mehmet Akif Ersoy adına şiirlerini İslam ümmetinin meselelerine hizmet amaçlı kaleme alan şair; hatta İslam Birliği şairi olarak isimlendirilmiş biri olarak kutlama düzenledi.
Anma programı geçtiğimiz salı günü - Muhammed Akif Ersoy Türkiye- Mısır arası dostluğun gelişmesi için bir köprü - başlığı altında İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu ve Mısır Türkiye Büyükelçisi Hüsnü Avni’nin önderliğinde Türkiye, Arap Ülkeleri ve Orta Asya’dan aydın ve gazetecilerden kalabalık bir grubun katılımlı ile başladı.
Katılımcılar, Ersoy’un ömrünün son yıllarını Mısır’da geçirmesi, (Kahire’nin güneyi) Hulvan bölgesinde yaşaması ve Kahire üniversitesinde Türk dili dersleri vermesi sebebi ile bu büyük şairin Türkiye ve Mısır kültürleri arasında bir bağlaç konumunda olduğuna vurgu yaptı.
İhsanoğlu, konuşmasında Ersoy’u Türkiye Milli Marşı’nın sahibi olması hasebiyle onun tüm Türkiye için bir sembol olduğunu addetti. İslam ve İslam Birliği için hayatını adamış, şiirsel (ruha sahip) mükemmel bir örnek olduğuna ve O’nun şairler tarafından meslektaşı Muhammet İkbal’e benzemesi açısından “İslam şairi” olarak isimlendirilmesine layık olduğuna işaret ederek dedi ki:” Akif sadece “Türk Milli Şair”i değil bilakis O, “İslam Birliği” şairidir.”
Kalemi İle Mücahit Biri…
İhsanoğlu, Akif’in şiirlerini, şiirin siyasi meselelere hizmet açısından önemli bir rol üstlendiği inancıyla Ümmetin meselelerini savunma ve onun sıkıntılarına ortak olma adına kaleme aldığını açıkladı. Akif’in bununla övündüğünü, kendisini kalemiyle mücahit olan biri olarak addettiğini ve mücadelesinin şiir ve yazılarında çok açık bir şekilde ortaya çıktığını; zira şiirlerinin genelinde, Türk milliyetçiliğini ve kavmiyetçilikten uzak tüm bölgelerdeki genel hakların savunuculuğunu haykırdığını da sözlerine ekledi.
İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri Akif’in İslam birliği üzerine ki hırsını açıklayan ve aynı şekilde kalemi ile siyasi meselelere girdiğine vurgu yapan bazı cümleleri ile örnekler sundu. Bu örneklerden bir şu cümledir: “… İslam milliyetçiliği ile övünmen sana yaraşır…” Aynı şekilde başka bir cümlesinde şöyle söylüyor: “ Türkler Araplar olmaksızın yaşayamazlar! Kim ki bunun aksini iddia ederse o, kuşkusuz delirmiştir. Türklere gelince onlar Arapların sağ kollarıdır.”, “ Omuz omuza verin! Aksi takdirde bu, apaçık bir yıkımdır. O zaman yeryüzünde dinden bir eser kalmaz.”
Daha sonra İhsanoğlu iki şair arasındaki büyük benzerliği açıklayarak İslam şairleri Muhammed İkbal ve Muhammed Akif arasında bir karşılaştırma yaptı. Her iki şairde İslam ve Müslümanların birliğine âşıktılar. Şiirlerindeki üslup farklılığı dışında aralarında bir karşıtlık yoktur. Akif, kasideleri boyunca devamlı bir matem havası içerisinde genel olarak İslam Âlemi ve özelde de kendi ülkesi üzerine düşen felaketlerden bahsetmekteydi. İkbal ise, felsefesi “zat” üzerine yapıcı bir yönelişe sahip biriydi. O, tüm insanların kendi zatlarına yönelerek onu güçlendirmek, kuvvetlendirmek ve korku ve zayıflıktan onu uzaklaştırmalarının birer zaruret olduğuna çağırdı.
İhsanoğlu, sunumunun sonunda Türkiyeli Şair Muhammed Akif Ersoy’un, şiiri ülkesinin siyasi meselelerine hizmete adamış, gayet nitelikli bir şair olduğunu vurguladı. Bu durum, yazıp, ülkesine sunmuş olduğu milli marşta ortaya çıkmaktadır. Bu marşın Türkiye’nin her tarafında terennüm edilmesi halen Akif’in ruhunun siyasi meselelerin en özellerinde dahi varlığını vurgular.
İslam Bağlayıcı Bir Köprüdür!
Dr. Hüsam Kamil-Kahire Üniversitesi Başkan’ı- tarafından Kahire Üniversitenin Akif’i onurlandırdığı ve Eğitim Fakültesi salonlarından birine onun ismini verdiği açıklanarak Türkiyeli Büyük Şair Muhammed Akif Ersoy’un 11 sene Mısır’da kaldığı ve edebi hayatı zenginleştirdiği vurgulandı.
Dr. Zeynel Abidin Mahmut - Kahire Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Rektörü- Türkiye devletinin, Türk toplum motifleri ile Mısır toplum motiflerini harmanlayan bir devlet olduğunu; ülkenin şairi Ersoy’un ise (zamanında) Kahire üniversitesi hocalarından bir olduğunu ve Mısırlı öğrencilere Türk dili ve kültürünün eğitimi ve transferinde üstün meziyetlere sahip bir şair olduğunu söyledi.
Milli Marş'ın Hikâyesi
Dr. Şevki Hasan -Kahire Üniversitesi Türk Dili Eğitim Görevlisi- Akif’in Milli Marş’ın yazımı için tercih edilme hikâyesini anlattı:
Milli Eğitim Bakanlığı İstiklal savaşı esnasında Avrupa emperyalizmine karşı milli bir marşın kaleme alınması için bir yarışma düzenlediğini ve bunun için büyük bir ödül tahsis ettiğini açıkladığını, söyledi. Yarışmaya katılan yedi yüz şair, şiirlerinde İslam ümmetinin hayallerini oluşturan bir şey ortaya koyamamışlardı. Ardından Bakan Akif’ten bir marş yazmasını istedi. Akif bunun karşılığında hiçbir şey almayacağını şart koştu. O esnada Akif, kendisini dondurucu kış soğuklarından koruyacak bir palto dahi alacak duruma sahip değildi.
Desuki sözlerini şöyle sürdürdü; “Zayıf şahsiyetli kişiler, laik anayasalı devletin marşında ezan gibi kelimelere çağrıda bulunan şaire yönelttikleri kırıcı tenkitler ile marşa engel olmak istediler. Buna rağmen Şair, ezanın medeniyetle çelişmediğine; yalnız İslam ve Müslümanlara çullanan Emperyalist batıyla çeliştiğine işaret ettiği gibi; ezanın Müslüman Türk halkı tarafından benimsenen/sevilen bir olgu olduğuna da dikkat çekti.”
Satırlarda Mehmet Akif:
- Hicri 1290 -miladi 1872- yılında İstanbul'da dünyaya geldi.
- İstanbul'da Fatih Cami hocalarından birinin dizi dibinde on yaşına varmadan Kur’an-ı Kerim ezberledi.
- Veteriner Fakültesi'nden mezun oldu.
- Rüştiye ve Mülkiye okullarında Arapça ve Fransızca dersler aldı; her iki dilde de yetkin bir seviyeye ulaştı.
- Güreş, kürek çekme ve halter kaldırma gibi fiziksel sporlara oldukça düşkün idi.
- 1926 yılında İstanbul'da acı çektiği ve kendisini yatağa düşüren bir hastalığın ardından vefat etti.
Kariyeri:
- Haftalık “Sırat-ü ’Müstakim” ve “Sebil-ü ‘Reşat” dergisinin editörlüğünü üstlendi..
- Müslümanları şiirleri boyunca diriliş ve ilerlemeye, Batı bilimlerinden İslam Düşüncesi ile çelişmeyen faydalı olanlardan paylarını almaya, kötü ve onun ile zıt/çelişen olguları ayrıştırmaya çağırdığı.- Arap Yarımadası'nda öğretmenlik yaptı.
- "İslam Hikmet Evi (Dar-ü ‘Hikket-i ‘İslamiyeti)" yazarlarının başkanlığına getirildi.
- Kahire Üniversitesi'nde Türk edebiyatı dersini okuttu.
- "Burdur" bölgesinde1920 yılı Parlamento üyeliğine seçildi.
Edebi Eserleri:
1 - 15 / Mart /1985 tarihinde yayınlanan “Kuran’a Hitap” (şiir).
2 - Milli Marşı ( şiir).
3 - Safahat (şiir koleksiyonu).
4 - (Ferit Vecdi’nin) “Müslüman Kadın” kitabı çevirisi.
5 - Reddiye olarak (Abdülaziz Çaviş’in) “Anglikan Kilisesi” kitabı çevirisi.
6 - (Said Hilmi Paşa’nın) “İslam’a Dönüş” kitabı çeviri.
7 - (Said Hilmi Paşa’nın) İslam’ın Siyasi Oluşumları” kitabının çevirisi.
Şiirlerinden Bir Örnek:
İstiklal Marşı’ndan
Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli;
Bu ezanlar ki şahadetler dinin temeli-
Ebedi yurdumun üzerinde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder varsa başım,
Fışkırır ruhi mücerret gibi yerden na’şım!
O zaman yükselerek arşa değer, belki, başım.
Dalgalan sende şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hak’a tapan milletimin istiklal.
İslami Şiirlerinden
Sıkıntı ve üzüntülü bir dönemde “Ye’is Yok” başlıklı şiirini yazdı. Şiirine Allah (c.c) şu ayeti ile başlar ““Delalete düşmüşlerden başka kim Tanrı’sının rahmetinden ümidi keser?” (Hicr-56) Ardından Türkleri ümitsizliğe teslim olmamaları için uyarır ve onları, tekrardan İslam’ın saygın/yüce konumlarına ulaşmalarına yöneltir:
Lakin hani bir nefhası yok sende ümidin!
“Ölmüş” ne demek? Ah onu öldürmeli miydim?
Hakkın ezeli fecri boğulmazdı, a zalim,
Ferdaların artık göreceksin ki ne muzlim!
…..
Ey, hakka taparken şaşıran, kalb-I muvahhid!
Bir sine emelsiz yaşar ancak, O da: Mülhid.
Birleşmesi kabil mi ya tevhid ile ye’sin?
Hâşâ! Bunun imkânı yok, elbet bilirsin.
Öyleyse neden boynunu bükmüş durursun?
Doğduk, “yaşamak yok size!” derlerdi beşikten;
Dünyayı mezarlık bilerek indik eşikten!
************
Afakını yüklense de binlerce melahik,
Batmazdı bu devlet, batacaktır! Demeyeydik.
Batmazdı hayır batmadı, hem batmayacaktır;
Tek sen uluyan ye’si gebert azmi uyandır.
Kafi ona can vermeye bir nefha-i iman;
Davransın ümidin, bu ne heybet, bu ne hirman?
Mazideki hicranları susturmaya başla ;
Evladına sağlam bir emel mayesi aşla,
Allah’ dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol…
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.
Haber Ara