Haşim Özdaş / TİMETURK
ABD Başkanı Barack Obama bu hafta sonu Hindistan’ı ziyaret edecek. Geziyi çok yakın takibe alan siyasi gözlemciler, bu ziyaretin Hindistan geleceği için çok önemli olacağı yorumunda bulunuyor. Ziyaretin Hindistan’ı dünyadaki önemli ekonomik ve siyasi güçlerin arasına sokabileceğini ifade eden uzmanlar, belki de ileriki dönemlerde süper güç bile olabileceğini kaydediyor. Uzmanlar, burada Çin’in unutulmaması gerektiği vurguluyor.
Barack Obama dostluk mesajlarıyla Tac Mahal diyarı Bombay’ı ziyaret edecek. Resmi heyetin dışında, Hindistan’daki yeni yatırım ortamlarından yararlanmak için şirketlerin üst düzey yetkilileri de beraberinde bulunmakta. Bu yatırım ve projeler yeni demir yolları, savunma teknolojisi, nükleer enerji ve değişebilir enerji olarak sıralanıyor. Sadece demir yolları projesi beş milyar dolara ulaşmakta.
Nasıl ki İngiltere Başbakanı David Cameron, geçen temmuz ayında beraberindeki bakanlar ve işadamları ile Hindistan’a yaptığı ziyaret İngiltere tarihinde, heyetler arasında en büyüğü ise, Obama ve yanındaki heyetlerin ziyareti de, geleceğin süper gücü Çin karşısında, Hindistan’ın uluslararası siyaset ve ekonomide edindiği yeni konumu görmek için açık bir gösterge.
İngiltere’nin “Observer” gazetesi ziyaret vesilesiyle, en büyük televizyon haber ağı şirketi “Network 18”’in kurucu ve sahibi ve NBC Universal, Fiyacom ve Time Warner gibi uluslararası basın devlerinin sahibi Hintli Raghav Bahl’ın kitabını piyasaya sürdü.
Kitabın başlığı “Süper Güç? Tavşan Çin ile kaplumbağa Hindistan Arasındaki Garip Yarış” Yazar, Hindistan’ın uluslararası güç olma yolunda Çin’den geride olduğunu iddia edenlere durumun böyle olmadığını anlatıyor ve onları ikan etme etmeye çalışıyor. Nitekim bu iddia da bulunanlar örnek olarak Hindistan’ın Commonwealth Olimpiyat oyunlarındaki korkutucu başarısızlığını Çin’in Pekin şehrinde yapılan son olimpiyat oyunlarındaki başarısını karşılaştırıp Hindistan’ın Çin’den geride olduğu söylüyorlar.
Bahl, kendi televizyonuna verdiği röportajda, Hindistan ve Çin’in nüfusu altı milyar yakın olduğunu belirtiyor. Üstelik bu iki ülke komşular. Dolayısıyla dünya da nüfus yoğunluğu bakımından bu iki ülke birinci sırada yer alıyor. İkisi de fakir olup kendi vatandaşlarını fakirlik ve sefaletten kurtarmak için ekonomilerini dış dünyaya açmışlar. Bahl, sözlerine şunları da ekledi “Birçok insan, uluslararası büyük güç olma yarışında, aralarında kıyas edilmeyecek kadar Çin’in Hindistan’dan daha ilerde olduğuna düşünmelerine rağmen, bunun doğru olduğuna inanmıyorum.”
Bahl, “Amerika ve İngiltere, Hindistan’la ortak dil ve sömürü tarihi sayesinde ortaya çıkan birçok büyük fırsatlara gözlerini kapatıyor ve fırsatları değerlendirmediklerini vurguluyor. Diğer yandan 1990’lı yılların başlarına kadar, ülkenin 1947’deki bağımsızlığından bu yana ekonomisi hep dışa kapalıydı” dedi.
Bahl, Hindistan her ne kadar Çin’den sonra ekonomi dünyasına girmişse de, ona yetişebilir hatta onu geride de bırakabilir. Ancak bunun için yolsuzluğun önü kesilmeli, ekonomi alanındaki tüm engeller hızla kaldırılmalı serbest piyasa ekonomi modeli oluşturulmalı, düzenleyici kanunlar çıkartmalı ve tüm gücünü ülkenin kalkınmasına vermelidir.
Hindistan’ın 1.2 trilyon dolarlık toplam üretimini Çin’in beş trilyonluk üretimi ile karşılaştırdığımızda her ne kadar Hindistan’ın ekonomik kalkınma oranı Çin’den % 9.1 oranında geriden takip ediyorsa da bu sadece % 0.1 oranıyla Çin’den geride kalıyor.
Bahl ayrıca şunlara değinmekte: Çin’i ilk on yılında üretim alanında sıkıntı ve engeller geriletti. Bu sıkıntıların başında Dünya Ticaret Örgütüne üye olmaması, yürütmeden bağımsız bir yargı sistemlerinin olmaması ve hala emlak alanında yeterli kanun düzenlemelerin yapılmamış olmaması geliyor. Tüm bunlar Çin’i zayıflatıyor. Sürdürülebilir kalkınmanın olabilmesi ve geçmiş yılların açığını kapatabilmek için bu tür düzenlemelere ihtiyaç vardır. Hâlbuki diğer tarafta Hindistan’ın böyle bir sıkıntısı yoktur. Aksine Bahl’ın ifadesine göre, bunlara ve fazlasına da sahiptir. Ve şunları ekliyor, Hindistan Hükümetinin önünde tek bir tercih var oda, eğer Çin’i geride bırakmak istiyorsa ilk önce kendine çeki düzen vermesi gerekir. Çünkü ikinci şık, olabilecek tüm gelişmelerin önünde engel olmaktır.
Sözlerinİ şöyle sürdürdü: “Hindistan’ın, entelektüel yeni bir nesle sahip olması, sivil toplum kuruluşlarına sahip olması, medyanın ve bağımsız bir yargıya sahip olması onun için büyük bir şanstır. Çin’de bunlar yoktur. Son olarak şunları söylüyor: “Hindistan’a karşı karşıya kaldığı en büyük sorun, soysal ve toplumsal altyapıyı düzeltmek ve iyileştirmektir Diğer tarafta Çin’in karşısındaki en büyük sorun ise demokrasidir. Bu sıkıntıların üstesinden ilk gelen diğerine karşı büyük bir üstünlük ve başarı sağlar.”