TIMETURK / HABER MERKEZİ
Türkiye-ABD ve Türkiye-”İsrail” ilişkilerinin oldukça sıkıntılı bir döneminde, Boğaziçi Üniversitesi ve TÜSİAD’ın ortaklaşa patronajındaki Dış Politika Forumu (DPF) “İsrail” Perspektifinden Türkiye’nin “İsrail” ve Ortadoğu Politikaları konusunu işleyen çok önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptı.
Türkiye-ABD ve Türkiye-”İsrail” ilişkilerinin oldukça sıkıntılı bir döneminde, Boğaziçi Üniversitesi ve TÜSİAD’ın ortaklaşa patronajındaki Dış Politika Forumu (DPF) “İsrail” Perspektifinden Türkiye’nin “İsrail” ve Ortadoğu Politikaları konusunu işleyen çok önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptı.
“İsrail”’in Türkiye’deki medya kolu olarak işlev gören Şalom Gazetesi TÜSİAD’ın Türkiye dış politikasında meydana gelen tıkanmaları tespit etme ve giderme konusunda “hatırı sayılır bir tecrübesi” olduğuna dikkat çekiyor. Gazetede yer alan ifadeler şöyle: “TÜSİAD bu konudaki yetkinliğini ve rüştünü daha 1974 Kıbrıs harekâtının sebep olduğu ABD silah ambargosuyla mücadele ederek onun kalkmasındaki değeri ölçülemez katkısıyla kanıtlamıştı.”
22 Ekim Cuma günü gerçekleşen ““İsrail” Perspektifinden Türkiye’nin “İsrail” ve Ortadoğu Politikaları” konferansının misafir konuşmacılar çok isabetli bir seçimle “İsrail” siyasi yelpazesinin hem sol hem de sağ görüşlerini aksettirebilecek iki profesör ve sol görüşlü bir gazeteciden seçilmişti.
Bunlar, Kudüs İbrani Üniversitesi Siyaset Bilimi profesörü ve aynı zamanda “İsrail” Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığı da yapmış olan Shlomo Avineri, Bar-İlan Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü ve Begin-Sadat Stratejik Araştırmalar Merkezi üyesi Amikam Nachmani ve Haaretz Gazetesi editörlerinden Aluf Benn idi.
Prof. Hakan Yılmaz başkanlığında ve Doç. Gün Kut’un moderatörlüğünde yapılan toplantıda Türkiye-ABD-”İsrail” üçlü ilişkilerinin 1980’lerden beri olan gelişimini izlemiş diplomatların neslinden olan Emekli Büyükelçi Volkan Vural da konuşmacıların Türkiye kanadını oluşturuyordu. Konuşmacılara ilaveten ihtisas konularında en yetkin akademisyenler ve gazeteciler de toplantıda hazır bulundular.
Toplantının ana amacının Türkiye-ABD ilişkilerini gölgeleme aşamasına gelen Türkiye-”İsrail” ilişkilerinin tekrar rayına oturtulması arayışı olduğunu söyleyebilirim. Konferansa söz alan konuşmacıların ilginç bulduğum tespitlerini şu şekilde özetleyebiliriz.
PROF. AMİKAM NACHMANİ: ERDOĞAN TÜRKİYE’Yİ İSRAİL’DEN AYIRDI
Nachmani konuşmasında, Türkiye’nin bölgesel liderliğe ve hatta fazlasına soyunduğu bu yeni konjonktürde Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Mavi Marmara olayını ‘Türkiye’nin 11 Eylül’ü olarak addettiğini, Londra’daki Al Quds al Arabi Gazetesi Editörü Abdulbari Atwan’ın Başbakan Erdoğan’ı ‘Arapların Kralı’ olarak nitelediğini ve Arap davasının müdafiliğinin Arap olmayan güçlerin (Türkiye ve İran) eline geçtiğini ifade ettiğini aktardı. Bu görüşlerine ek olarak tarafları İran, Irak, Suriye ve Lübnan olan bir ‘Şii hilali’nin oluştuğuna dikkat çekti. Nachmani, geçmişte, 1967’deki 6 Gün Savaşı’na kadar ““İsrail”” için, işbirliği hayati önemde olup ““İsrail””’in nükleer teknolojiye sahip olmasını mümkün kılan Fransa’nın savaşı müteakip keskin bir dönüş yapmasını örnek vererek Başbakan Erdoğan’ın De Gaulle misali benzer bir keskin dönüşle Türkiye’yi “İsrail”’den ayırdığına işaret etti.
PROF. SHLOMO AVİNERİ TÜRKİYE’Yİ TEHDİT ETTİ
Dış siyasetin iç siyasetten soyutlanmasının mümkün olmadığını dile getiren Prof. Avineri, Türkiye’nin ‘komşularla sıfır sorun’ siyasetinin uygulamadaki aksaklıklarına parmak basarak Türkiye’nin yeni “İsrail” siyasetinin bir fiyatı olabileceğini belirterek tehditkâr ifadeler kullandı. Türkiye’nin İran’a uygulanacak yaptırımlar konusundaki tavrının ABD nezdinde büyük sembolik önemi olduğunu ve Türkiye’nin bu tutumunun sonuçları olacağının bilinmesi gerektiğini söyledi. Konuk profesör ‘demokrasi yokluğu’ anlamına gelen “Arap sokağı”nda (Arap Kamuoyu nezdinde) Başbakan Erdoğan’ın çok popüler olduğunu, ancak (istikrarı sarstığı cihetiyle) Arap yöneticiler nezdinde bunun tersinin geçerli olduğunu ileri sürdü. Prof. Avineri son olarak, Hamas’a destek verilerek onun demokratikleşmesinin sağlanmasının mümkün olmadığını iddia ederek Türkiye-Filistin ilişkilerinden doğan Siyonist rahatsızlığı açığa vurdu.
HAARETZ YAZARI ALUF BENN’DEN TÜRKİYE’DEKİ “İSRAİL” DOSTLARINA ÇAĞRI
Önyargıların Türkiye-”İsrail” ilişkilerini şekillendirip yönettiğini düşünen Benn, ilişkilerin ancak planlı bir yaklaşımla düzeltilebileceğine işaret etti. “İsrail”li gazeteci bunun gerçekleşebilmesi için iki ülkedeki benzer fikirlere sahip kişilerin ortaklaşa mesai harcamaları gerektiğini söyledi. Ancak “İsrail”’deki bu kişilerin Türkiye’deki benzerleri hakkında çok az bilgileri ve onlara çok sınırlı ulaşımları var.
DOÇ. GÜN KUT
Türkiye’nin geçmişte “İsrail” aleyhtarı olmadan Filistin taraftarı olduğuna dikkati çeken Doç. Kut, “İsrail”’in Türkiye’nin yaptığı tenkitleri ‘yapıcı’ olarak görmesi gerektiğini; Türkiye’nin “İsrail”’e ilişkin dış politikasındaki gelişmelerin sorumluluğunun her iki devletin omuzlarında olduğunu ve bunların konuşmayı maalesef kestiklerini belirtti.
Doç Kut, “İsrail” kamuoyunun nasıl oldu da bu kadar kısa zamanda Türkiye aleyhtarı olabildiğine şaştığını, Türkiye’nin güttüğü Suriye politikasıyla İran’ın bu ülke üzerindeki etkisini azalttığını bunun iyi bir gelişme olduğunu söyledi.
PROF. HAKAN YILMAZ’DAN “İSRAİL” AĞZI
Söz alan Prof. Yılmaz, Türkiye-”İsrail” ilişkilerinin gergin seyretmesine Türkiye’nin İran oylamasında ABD menfaatleriyle çelişir şekilde oy kullanması eklenince ABD’deki Yahudi lobisinin desteğini kaybetmiş görünen Türkiye’nin ABD ile olan ilişkilerinin çıkmaza girdiği ve TÜSİAD’ın duruma müdahale etme gereğini hissettiğini söyleyebiliriz.” Ifadelerini kullandı.
Emekli Büyükelçi VOLKAN VURAL
“Eski Büyükelçi Vural, AKP’nin İslamî bir yapıdan muhafazakâr demokrat bir yapıya evrildiğine işaret etti.”
Ancak dış siyasetinin güttüğü iç siyasetin etkisinde kaldığını, Filistin konusunun iç siyasette ağırlığı olduğunu söyledi. Vural, “İsrail”’in Gazze harekâtı ertesinde Başbakan Erdoğan’ın aldatıldığını düşündüğünü ve Mavi Marmara’da hayatını kaybeden dokuz kişinin kapanmamış bir konu olduğunu ifade etti.Panelin ilerleyen aşamasında, Emekli Büyükelçi Volkan Vural Türkiye-”İsrail” ilişkilerinin düzelebilmesi için “İsrail”’in özür dileyip tazminat ödemesinin mümkün olup olmadığını sordu. Gerek Prof. Avineri, gerekse Aluf Benn bunu mümkün görmediklerini söyleyerek İsrail’in küstah tavrının sözcülüğünü yapmış oldular.
Ancak, Prof Avineri sessiz diplomasiyle ölenlerin ailelerinin ‘rahatlatılabileceği’ konusundaki inancını belirtti. Prof. Avineri, Türkiye-”İsrail” ilişkilerinin çeşitlendirilmesi gerektiğini bunun ‘radarın altında’ yani ‘kapsama alanı dışında’ bir ölçekte yapılmasının önemine işaret etti. Aynı fasıldan, gazeteci Aluf Benn, Türkiye’nin Mavi Marmara olayını müteakip “İsrail”’in Gazze’ye olan ablukasını hafifletmesini fırsat bilerek ‘amacımıza ulaştık’ deyip iki ülke arasındaki gerginliği geride bırakma fırsatını heba ettiğini ileri sürdü.
Türkiye’de gerçekleşen konferans TÜSİAD-İsrail ilişkileri bakımından önemli bir yere sahip.