Dolar

34,9449

Euro

36,7036

Altın

2.990,69

Bist

10.125,46

Seçim sonrası Bahreyn demokrasisi

Prof.Dr.Samir Salha, geçtiğimiz Cumartesi günü Bahreyn'de yapılan seçimi, sonuçlarını ve Bahreyn demokrasinin geldiği noktayı yorumladı. İşte Salha'nın penceresinden Bahreyn seçimleri:

15 Yıl Önce Güncellendi

2010-11-02 11:50:00

Seçim sonrası Bahreyn demokrasisi
Geçtiğimiz Cumartesi günü yapılan ikinci tur seçimlerin sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte önümüzdeki dönemde Bahreyn'i yönetecek yeni parlamento şekillenmiş ve böylece ülke tarihinde 2002 yılında başlayan demokrasiye geri dönüş sürecinde bir adım daha atılmıştır.

Her ne kadar Kraliyet ailesi devletin kilit unsurlarını kontrol etmeyi sürdürmekte ise de bu son seçim Bahreyn halkının iradesini üçüncü kez sandığa yansıtması ve ülkenin kendine özgü bir demokrasi anlayışının ortaya koyması bakımından ayrı öneme sahiptir. Kuşkusuz bu hamle, ülkeyi üst düzey demokrasi standartlarına taşıyacak kadar iddialı olmasa da Körfez bölgesinde son dönemde yaşanan çoğulculuk ve halkın siyasete katılımı yönünde gayet başarılı bir " sui generis" demokrasi örneği eşkil etmektedir.

Otuz üç adadan oluşan, dünyanın en büyük alüminyum üretim tesislerine ve tersanesine sahip olan Bahreyn hızlı gelişmesi ile bölge ülkeleri arasında özel bir konuma sahiptir. 500.000'i yabancı toplam 1 milyon nüfuslu Bahreyn, 20 bin dolara varan kişi başına düşen milli geliriyle dünyanın en büyük 25. ekonomisi olma özelliğini taşımaktadır. Ancak 39 yıllık geçmişiyle bağımsızlığını en geç kazanan Körfez devletlerinden biri olan Bahreyn'i özel kılan , siyasal katılım hususunda hızlı bir değişim süreci içerisine girmesiyle diğer bölge devletlerinden ayrılmasıdır.

Bilindiği üzere iktidar güçleri ile radikal Şii gruplar arasında 1975 yılında patlak veren ve hükümetin Şii lider Hadi el Medresi'yi darbe girişimi ile suçlaması sonrasında 1981 yılında şiddetlenen iç karışıklıklar nedeniyle Bahreyn uzun dönemli bir krize sürüklenmişti. 1999 yılında babasından tahtı devralan ve yönetimi kraliyet olarak değiştiren Hamad Bin İsa El Halife'nin, halka verdiği demokratikleşme, çoğulculuk ve siyasi reform vaadlerini hayata geçirmesiyle birlikte iç karışıklıklar durulmuştu.

Siyasi pazarlıklar sonucunda üzerine uzlaşma sağlanan beş isim önceden belirlenmiş ve yedisi bayan yüz otuz üç aday kalan otuz beş milletvekilliği için yarışa devam etmiştir. İki aşamalı olarak gerçekleşen seçime 317.000 seçmen ilk tura yüzde altmışın üzerinde bir katılım göstermişse de ikinci turda bu oran yüzde kırk seviyesine düşmüştür. Muhalefet usulsüzlükler yaşandığı hususundaki yoğun eleştiririler getirmişse de gerek herhangi bir çatışma yaşanmamış olması gerekse ulusal ve uluslararası gözlemcilerin raporlarında seçimin sukunet içerisinde geçtiği yönünde ifadelere yer vermesi göze çarpan olumlu gelişmeler arasında sayılabilir.

İkinci turun sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte dikkatler kazanan ve hayal kırıklığı yaşayan taraflara çevrilmiştir. Kuşkusuz seçimin tartışmasız galibinin "Wifak Cemiyeti" olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. 2002 yılındaki seçimi göz boyama olarak nitelendirip boykot eden Şii muhalefetin temsilcisi tamamını ilk turda olmak üzere kırk sandalyenin on sekizini kazanarak zaferini ilan etmiştir.

On altı sandalye elde ederek Şiilerle birlikte seçimde başarı elde eden diğer bir grup ise ılımlı isimler arasından seçilen ve bu haliyle Selefi ve İhvan Hareketi'nin alternatifi olarak sunulan Kral ve hükümet taraftarı bağımsızlar olmuştur.

 

Seçimde en ağır mağlubiyeti ise ikisi de Sünni grup olan, Selefi akıma dahil "İslami Minber Cemiyeti" ile Bahreyn Müslüman Kardeşler Hareketini de içinde bulunduran İhvan hareketine tabi "Asalet Partisi" yaşamıştır. İttifak yapmak yerine ayrı ayrı seçime girerek çok kritik bir stratejik hata yapan bu iki parti ancak üçer milletvekilliği kazanabilmiş ve böylece dokuz sandalye birden kaybederek ağır bir darbe almıştır. Seçimin diğer mağlupları ise sahip oldukları milletvekilliklerinin tamamını kaybeden sol odaklı partiler olmuştur.

Bütün bunların ötesinde seçmenin iradesi, iki siyasi partinin geleceğe dönük ittifak arayışlarını sekteye uğratmıştır. Şöyle ki "Wifak Cemiyeti"nin liberal sol eğilimli "Vaad Hareketi" ile işbirliğine giderek meclisi yönetmek hususunda ciddi bir arayış içerisinde olduğu bilinmektedir. Ancak Şii muhalefetin ikinci turda oylarını artırmasına büyük umut bağladığı "Vaad Hareketi"nin sahip olduğu iki sandalyeyi korumaktan öteye gidememesi bu planları başka bir bahara bırakmıştır.

İktidar, gerek seçim esnasında ve gerek sonrasında reform hareketlerinin sürdürüleceğini, devletin her çeşit ayrımcılıktan uzak; toplumun tüm unsurlarını kucaklayan bir yapıya kavuştuğunu iddia etmişse de muhalefetin eleştirileri devam etmektedir. Şii ağırlıklı muhalif partilerin tepkisi ulusal meclisin yetkilerinin sınırlı olmasında ve Kral tarafından atanan kırk kişilik Şura Konseyi'nin meclisin üzerinde veto yetkisine sahip bir kurum olarak görev yapmasında yoğunlaşmaktadır. Muhalefet, Kral'ın demokratikleşme sözlerini hızlı bir biçimde hayata geçirmesini, Şura Konseyi'nin yetkilerinin parlamento lehine sınırlandırılmasını, Şii kesime yönelik dışlamalara son verilerek tutuklu Şii siyasi muhaliflerin serbest bırakılmasını ve Amerikan Donanması'nın Beşinci Filosunun karargahı konumunda olan ülkenin, ABD ile olan sıkı işbirliğine son vermesini talep etmektedir.

Son seçimle birlikte Şiiler mecliste etkin bir güç haline gelmişlerse de yeni meclis yapısında iktidar güçlerinin çoğunluğu elde etmesi ve Kral'ın Şura Konseyi'ni dolayısıyla veto yetkisini elinde bulundurduğu düşünüldüğünde; İran'ın komşusu Bahreyn'e yönelik tarihsel taleplerinin öteleneceği görülmektedir.

Kanaatimiz odur ki, Bahreyn'in önünü açabilecek anahtar Kral'ın elindedir. Ülkenin birlik ve beraberliğinin sağlanması, dahası demokratikleşme hamlelerinin devam ettirilmesi için gerek ABD'nin ve gerek İran'ın olası müdahalelerinin etkisiz kılınması büyük önem taşımaktadır. Bunun için Hamad Bin İsa El Halife'nin açılım politikalarını sürdürmesi, din, mezhep, etnik köken ayrımı yapmaksızın tüm kesimleri yönetime dahil etme çabalarını sürdürmesi şarttır.

Prof.Dr.Samir Salha / Zaman

SON VİDEO HABER

Emlakçılar arasında silahlı çatışma: 2 ölü

Haber Ara