AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Erdoğan'ın avukatları Fatih Şahin ve Muammer Cemaloğlu tarafından açılan davanın dilekçesinde, Kılıçdaroğlu'nun, 26 Ekim 2010 tarihinde, TBMM'de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, ''Başbakan Erdoğan'ın şahsiyet haklarına saldırı kastıyla fevkalade ağır hakaretlerde bulunduğu'' ileri sürüldü.
''Kılıçdaroğlu'nun, yazılı ve görsel medya organlarında büyük bir yankı uyandıran, gazete ve televizyonlarda geniş bir yer bulan bu konuşma ve sözlerinin, siyasi bir içerik ve siyasi bir eleştiri dışında, tamamen Erdoğan'ı aşağılamaya ve toplum nezdinde yalancı biri olarak tanıtmaya yönelik olduğu'' savunulan dilekçede, ''Kılıçdaroğlu, bu konuşmasında, 'sert ve incitici siyasi eleştiri yapıyor' düşüncesinin arkasına sığınmak suretiyle açıkça hakarete varan sözler ve değerlendirmelerde bulunmuştur'' denildi.
''Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşması incelendiğinde, topluma örnek olması gereken siyasetçinin ve siyasi üslubun beklenenin aksine bozulduğunun ve konuşmanın ağır hakaretlere varan ifadeler içerdiğinin görüleceği'' iddia edilen dilekçede, şunlar kaydedildi:
''Örneğin, dava konusu konuşmada, müvekkilimin; 'iki yüzlü, omurgasız, kıvıran, adam olmayan, onursuz, saygısız, ahlaksız, utanmayan ve ayrıca bu tür kişileri bağrında besleyen ve barındıran biri olduğu, hatta bu sıfatların ve niteliklerin zaten müvekkilimde mevcut olduğu belirtilmek suretiyle genellemede bulunulduğu, müvekkilimin dini değerlerine saldırılmak suretiyle aşağılandığı görülmektedir.
Bu söz ve değerlendirmeler, bir siyasetçinin, diğer bir siyasetçi için söyleyeceği sözler olarak kabul edilemez. Bu sözlerin eleştiri olmadığı, düşünce açıklaması düzeyinde bulunmadığı, açıkça hakaret ve aşağılama, küçük düşürme amacı taşıdığı görülmektedir. Bu dil, siyasi eleştiri sınırını da aşacak düzeydedir. Eleştiri yanlışı gündeme getirip, doğruyu önermektir. Doğru ve somut kanıtlara dayanmaktadır. Eleştiride, topluma verilen pozitif mesajlar olmalıdır.
Ancak bu ilkeler gözetilmeden, eleştiri görüntüsü verilerek, kendi siyasi kimliğini ve müvekkilimin konumunu dayanak yapmak suretiyle, nasıl olsa bu sözlerin, bir siyasinin diğer bir siyasiye söylediği sözler olarak kabul edileceğinden hareketle, hakarete varan değerlendirmelerde bulunulması ne eleştiri olarak ve ne de düşünce açıklaması olarak nitelenemez. Zaten davalı da bunun bilincindedir. Amacı, müvekkilime hakaret etmenin yanında, içinde bulunduğu siyasi ortamdaki konumunu korumaktır.''
Dava konusu konuşmada, kamu yararı bulunmadığı savunulan dilekçede, ''Böyle bir üslubun, toplumun yararına olmadığı, toplumu yozlaştırdığı, düzeysizleştirdiği açıktır. Aslında bu üslup müvekkilimin yanında, aynı zamanda topluma da bir hakarettir. Çünkü toplum katında, bu denli desteklenen bir kişiye karşı haksız ve yersiz bir değerlendirmenin topluma hakareti de içerdiği açıktır'' denildi.
Dilekçede, Kemal Kılıçdaroğlu'ndan, yasal faiziyle birlikte 100 bin TL manevi tazminat talep edildi.