Askere yönelik ‘şantaj ve casusluk’ soruşturmasının ASELSAN’da yaşanan sır ölümlere uzanması üzerine Yeni Akit’ten Aslan Değirmenci’ye konuşan Hüseyin Başbilen’in babası Vehbi Başbilen, “Oğlum inançlı bir insandı. İntihar etmiş olamaz. Devlet adına çok gizli bir proje üzerinde çalışırken şehit edildi” dedi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sürdürülen askerlere yönelik ‘şantaj ve askeri casusluk’ soruşturmasının ASELSAN’da yaşanan sır ölümlere uzanması, ileri teknolojik askeri cihazların millileştirilmesi projesinde görevli iken intihar ettiği öne sürülen ASELSAN mühendisi Hüseyin Başbilen’in ailesini umutlandırdı. Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen’in intihar ettiği iddia edilen ASELSAN’daki dört mühendisin dosyasını istemesi üzerine Yeni Akit’e konuşan Hüseyin Başbilen’in acılı babası Vehbi Başbilen ve ailenin avukatı Serhat Ramazan Başbilen, davaya müdahil olacaklarını açıkladılar.
BENİM YAVRUM ‘ŞEHİT’ OLDU
Oğlunun intihar etmediğini, aksine devleti adına çok gizli bir projede görevli iken öldürüldüğünü belirterek, Hüseyin Başbilen’in “şehit” olduğunu savunan acılı baba Vehbi Başbilen, “Oğlum inançlı bir insandı. Asla intihar etmiş olmaz. Çok gizli bir projede devlet tarafından görevlendirilmişti. Onun üzerinde çalışıyordu. Artık çalışmasının sonuna gelmiş olacak ki komutanlara brifing verecekti. Çok heyecanlaydı. Ve brifing günü gelmişti. Yanına çalışma dosyalarını alıp yola çıkmıştı. Bu da onun bu dünyadaki son yolculuğu oldu. Evladım arabasında ölü bulundu. Ancak yanında olan çantası incelendiğinde içinin boş olduğu anlaşıldı. Oysa içinde komutanlara sunacağı projeler vardı. Evinde, iş yerinde, her yerde yetkililer tarafından o projeler arandı ancak bulunamadı. Bulunamayan dosyalar oğlumun sonu oldu. Devleti ve milletini dışa bağımlılıktan kurtarmak adına hayatını feda etti. Benim yavrum ‘şehit’ oldu” dedi.
YÜREKLERİ SIZLATAN SORU
Yetkililere “Şehidinize destek olun” diye çağrıda bulunan baba Başbilen, “Şantaj ve casusluk soruşturması sonucunda ortaya çıkarılan çetenin üzerine gidilsin. Şüphelilerin üzerinden çıkan notlarda ASELSAN’da sorun çıkaran personelle ilgili gerekenin yapılması isteniyor. Gereken sakın benim evladımın susturulması olmasın?” diye sordu.
MÜDAHİL OLMAK İSTİYORUZ
Acılı baba Başbilen, devam eden soruşturmaya müdahil olmak istediklerini de belirterek, “ASELSAN’da kritik projelerde çalışan evlatlarımızın sıralı ve şüpheli bir şekilde ölümleri aydınlatırsa ülkemiz üzerinde kirli emelleri olanları yakından tanıma fırsatı buluruz” dedi.
MÜRACAATIMIZI YAPACAĞIZ
Ailenin avukatı Serhat Ramazan Başbilen de, şüpheli olayın, Meclis’in gündemine de gelmesine rağmen, üzerindeki sır perdesinin aralanmadığını söyledi. AİHM’e “yaşam hakkının korunamadığı, ölümün soruşturulmadığı ve dosyanın kapandığı” gerekçeleriyle yaptıkları başvurunun da kabul edildiğini hatırlatan avukat Başbilen, “Başvurumuzun AİHM tarafından dikkate alınmasının ardından, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın da yaşanan son gelişmelerin peşinden harekete geçmesi sevindirici bir gelişme. Olayda çok karanlık nokta var. Olaydaki karanlık noktaların aydınlatılabilmesi için, soruşturmaya müdahil olmak için müracaatımızı yapacağız” dedi.
ÜÇ ADLİ TIP UZMANI ‘CİNAYET’ DEMİŞTİ
Daha önce ilk kez Vakit gazetesinin gündeme getirdiği ve cevap beklenen soruları sıraladığı şüpheli olay, Meclis’in gündemine de gelmesine rağmen, üzerindeki sır perdesi aralanmış değil. AİHM’in “yaşam hakkının korunamadığı, ölümün soruşturulmadığı ve dosyanın kapandığı” gerekçeleriyle Türkiye hakkında yapılan başvuruyu kabul etmesinin ardından Savcı Seçen’in de olaya mercek tutmak üzere harekete geçmesi ailelerin yeni umudu oldu. ABD güdümlü elektronik sistemlerinin kontrol dışı bırakılması ve silahlı gücümüzün millileştirilmesi için ASELSAN’da yürütülen çok gizli projede görevli olan Hüseyin Başbilen, üzerinde çalıştığı Milli Yazılım Projesi hakkında brifing vermek için evinden çıktığında bileği ve boğazı kesilmiş halde otomobilinde bulundu. Hüseyin Başbilen’in cinayete kurban gittiği görüşü üç adli tıp uzmanı tarafından teyid edilirken, adli makamlar olaya ‘intihar’ dedi. Gizli yürütülen ‘Milli Yazılım Projesi’nde görevli olan Başbilen’in yanında bulunan brifing dosyası da ölümü gibi sır oldu. Adli makamlara teslim edilen evrak çantasının boş olduğu ortaya çıktı.
***
TÜBİTAK’ın Susurluk’u da incelemede
4 ASELSAN mühendisinin sır intiharlarına mercek tutmak için harekete geçen Savcı Fikret Seçen’in, 2004 yılında üç TÜBİTAK görevlisinin hayatını kaybettiği şüpheli trafik kazasını da araştırdığı ortaya çıktı.
Deniz Kuvvetleri bünyesinde faaliyet gösteren ‘fuhuş çetesi’nin çökertilmesi esnasında ele geçen belgeler ışığında, silahlı gücümüzün millileştirilmesi için çalışan 4 ASELSAN mühendisinin sır intiharlarına mercek tutmak için harekete geçen Savcı Fikret Seçen’in, 2004 yılında üç TÜBİTAK görevlisinin hayatını kaybettiği şüpheli trafik kazasını da araştırdığı ortaya çıktı
“Şantaj ve askeri casusluk” soruşturması kapsamında, ABD güdümlü elektronik sistemlerinin kontrol dışı bırakılması ve silahlı gücümüzün millileştirilmesi için çalışan 4 ASELSAN mühendisinin sır intiharlarına mercek tutmak için harekete geçen Savcı Fikret Seçen’in, 2004’te üç TÜBİTAK görevlisinin şüpheli trafik kazasında ölümünü de araştırdığı ortaya çıktı.
AYRI KURUMLARDA AYNI PROJEDE GÖREVLİYDİLER
Çetenin TÜBİTAK’a sızdığının, “Gizli kalması gereken plan ve projeleri casusluk amacıyla” temin ettiğinin, “kritik projeleri sabote ettiğinin” ve projelerin mümkün olduğu kadar yavaş ilerlemesini sağladığının tespiti üzerine harekete geçen Savcı Seçen’in, ASELSAN mühendisleriyle 2004’teki kazada ölen TÜBİTAK görevlilerinin ölümü arasındaki ortak yönleri araştırdığı öne sürüldü. Ölümleri sır olan ASELSAN mühendisleri ile TÜBİTAK görevlilerinin ABD’nin orijinal yazılımlarından bağımsız olarak, dost-düşman ayrımı yapabilmesini sağlayacak “milli yazılım projesinde” görev alması da soruşturmanın derinleştirilmesine neden oldu.
GİZEMLİ KAZA VE MİLLİ YAZILIM PROJESİ
TÜBİTAK’ta F-16 uçaklarının ABD’nin orijinal yazılımlarından bağımsız olarak dost-düşman ayrımı yapabilmesini sağlayacak “milli yazılım projesinde” görev alan Ercan Kuruoğlu, Mustafa Aktekin ile projeler kapsamında askeri uzman olarak görev yapan Yüzbaşı Yücel Kenter, Çanakkale-Gelibolu yolu üzerinde şüpheli bir trafik kazasında hayatlarını kaybetti. Mahkeme aşamasında TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü’nde çalışan Kuruloğlu’nun bilgisayarının kaybolduğu ve çok önemli kripto çözücünün şifrelerinin de yanında olduğu ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine TÜBİTAK davaya katılarak, “Bilgisayar bizde. Jandarma getirdi. Getirdiklerinde kırıktı” açıklamasıyla yetinmişti.
UZMANLIK ALANLARI AYNI
TÜBİTAK personelleri gibi intihar ettiği öne sürülen üç mühendis de, ASELSAN’da askerî araçlara Türk milli yazılımını üreten stratejik öneme sahip projelerde çalışıyordu. TÜBİTAK ve ASELSAN personellerinin en büyük özelliği de uzmanlık alanlarının ‘sinyal kırıcılar’ ve ‘kriptolar’ olmasıydı.
ŞÜPHELİ KAZA
Ercan Kuruoğlu, Bilkent Üniversitesi Elektronik Mühendisliği bölümüne ÖSS’de Türkiye derecesi alarak girdi. 1997’de de TÜBİTAK’ın Ulusal Elektronik Kriptoloji (Şifreleme)Araştırmaları Enstitüsü’ne girdi. Kuruoğlu, bir başka TÜBİTAK görevlisi ve bir yüzbaşı ile son olarak 15 Temmuz 2004 gecesi önemli bir cihazı Gelibolu’da TSK’ya teslim ettiler. Gebze’ye dönerken Susurluk benzeri bir kazada hayatlarını kaybettiler.
ÇARPAN 34 PLAKALI TRAKTÖR
Sezer Soysal yönetimindeki resmi plakalı, TÜBİTAK’a ait minibüs, saman yüklü, arka ışıkları yanmayan traktöre arkadan çarptı. Yolun soluna savrulan minibüs, ikinci darbeyi fren yapma fırsatı bulamayan bir mercedesten yedi. Yüzbaşı Yücel Kenter (32) ile M. Ercan Kuruoğlu (31) olay yerinde hayatını kaybetti. Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan diğer TÜBİTAK görevlisi Mustafa Aktekin (54) ise tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Kazaya sebep olan traktör 34 plakalıydı. Olay yeri keşif tutanağı ve bilirkişi raporunu fizik mühendisleri ile inceleyen Kuruoğlu’nun ailesi ve avukatları, “Fren izleri ve çarpma şiddeti dikkate alındığında cesetlerin birinin en sağda diğerinin solda olması mümkün değil” yorumunu yapıyor.
SÜRÜCÜLERİ TUTUKLANMIŞTI
Şüpheli kaza, Çanakkale’nin Gelibolu ilçesine 35 kilometre mesafedeki Diriköy yakınlarında meydana geldi. Kazaya karışan TÜBİTAK’a ait minibüs ve traktörün sürücüleri, olaydan sonra tutuklandı. Minibüs sürücüsü Sezer Soysal (41) ifadesinde, kaza sırasında minibüsteki yolcuların uyuduklarını, kendisinin de normal süratle yoluna devam ettiğini söyledi. Soysal, “Karanlık içinde traktörü bir anda fark ettim ve direksiyonu kırdım. Karşı yönden gelen aracı hiç hatırlamıyorum” dedi. Traktör sürücüsü Cemal Elmas ise römorkün arka sağ ve sol tarafları ile saman balyalarının tepesinde reflektör olduğunu, sadece park ve stop lambalarının yanmadığını savundu. Hâkim karşısına çıkarılan her iki sürücü de, “tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu birden çok kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet verme” suçundan tutuklandı.
ASLAN DEĞİRMENCİ – YENİ AKİT