Dışişleri Bakanı bu yıl 7.'si düzenlenen Boğaziçi Konferansı'nın kapanışına katıldı. British Council, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı ( TESEV ) tarafından organize edilen konferansta Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu kapanış konuşmasını yaptı.
Davutoğlu İngilizce yaptığı konuşmasında, türban sorunundan AB'ye katılıma ve İsrail ile ilişkilere kadar birçok konuya değindi.
"YETERLİ Mİ DEĞİL"
Bakan Davutoğlu konuşmasında, Türkiye'nin bir dönüşüm içinde olduğunu kaydetti. Davutoğlu, "Türkiye şu anda son derece kapsamlı bir dönüşüm yaşamaktadır. Bu değişimi anlamayanlar soğuk savaş mantığıyla hareket edenler bunu anlamakta zorlanabilirler. " dedi. Davutoğlu konuşmasında, " Bizim birinci ve en önemli ilkemiz güvenlik ve özgürlükler arasında yeni bir temelin oturtulmasıydı. Eğer güvenliği özgürlükler pahasına tehlikeye atacak olursanız kaos olur. Bunun tam tersi olursa diktatörlükler kurulur. Türkiye'de bunun olması için devletin kararlı olması gerekir. Geçtiğimiz 8 yılda çeşitli demokratikleşme paketleri geçti en sonuncusu da geçen ay geçti. Fakat yeterli mi değil. Yepyeni bir anayasa hazırlayıncaya kadar düşünce özgürlüğünü destekleyen sosyal hareketliliği siyasi katılımı mümkün kılan anayasa hazırlığına kadar kendimizi yeterli göremeyiz. Biz Türkiye'de geç kalmış demokratik dönüşüm sürecini gerçekleştirmek istiyoruz" dedi.
İnsan hakları konusunda birtakım sıkıntıların yaşandığını kaydeden Davutoğlu, "İnsan hakları konusundaki sıkıntılarımız devam ediyor. Ancak bugün itibariyle hiç kimse 1990 'ların sonuyla bugünü kıyaslayamayız. İnsan haklarının uygulanması çok değişti" diye konuştu.
"AB'YE KATILIM STRATEJİK BİR HEDEFTİR"
Türkiye'nin AB'ye katımıyla ilgili de konuşan Davutoğlu, "Bizim Avrupa Birliğine katılım sürecimiz stratejik bir hedeftir. Ama aynı zamanda da araçsal bir vasıtadır. Bu felsefi kültürel boyutu gerçekleştirmek için demokratik dönüşümün bu boyutunu gerçekleştirmek için AB bir araçtır. Peki bu bağlantıyı nasıl kuracağız ? Bizim açımızdan Müslüman olmak ya da Türk olmak bir engel değildir tam tersine bir zenginliktir. Çünkü bu kültür kökeni itibariyle birçok kültürlülüğü içinde barındırmıştır. Türkiye AB 'ye üye olacak olursa küresel barış açısından en temel barış mesajı bu olacaktır. Bu felsefi ve stratejik bir hedeftir" şeklinde konuştu.
NOSTALJİ OLSUN DİYE ELÇİLİK AÇMIYORUZ
Davutoğlu , zaman zaman Türkiye ilgili " Yüzünü Asya'ya dönüyor" eleştirisini hatırlatarak, " Türkiye yüzünü Asya'ya dönüyor deniyor. Ekonomist dergisi 11 elçilik açtı diye bir yazı yazdı 11 değil 18. Daha da fazlasını da açacağız Afrika'da Latin Amerika'da Bu başkasına yüzünüzü döndüğümüz anlamına gelmiyor. Biz ekonomik müteşebbislik açsısından bunu yapıyoruz. Biz yeni elçilikler açıyoruz çünkü çok dinamik ve müteşebbis bir sınıfımız var. Hiç kimse bu müteşebbislerin önünü kesemez. Bizim müteşebbislerimiz çok daha genç çok daha dinamik. Bu bir stratejik bir tercih. Burada duygusal davranmıyoruz. Rasyonel davranıyoruz. Nostalji olsun diye açmıyoruz bu elçilikleri. Çok taraflı bir dış politikaya ihtiyacımız var. Nerede bir Türk işadamı varsa biz orada olmalıyız. Biz sadece bir ihtiyaca bir talebe cevap veriyoruz. Demokratik dönüşümün yansıması bu" diye konuştu.
"DİRENEBİLİRSİNİZ AMA KAÇAMAZSINIZ "
Konuşmasından son günlerde gündemde olan "türban" sorununa da değinen Davutoğlu, "Bu demokratik dönüşümün bir sonucu. Hiç kimse buna direnmemeli. 5 - 10 sene buna direnebilirsiniz ama kaçamazsınız. Biz birimize saygı göstermek zorundayız. Bu bir yükümlülük değildir. Bu bir zenginliktir Bir ülke tehdit kavramından bahsediyorsa bu ülke kendi bacağına sıkıyordur kurşunu kendi bindiği dalı kesiyordur. Hiç kimse laiklikle demokrasi arasında negatif bir bağlantı kurmaya kalkmasın. Pozitif bir bağlantı kurumalı Biz zaten bunu yapmaya çalışıyoruz" dedi.
" TÜRKİYE'NİN DEMOKRATİK DÖNÜŞÜMÜ BİR GEREKLİLİKTİR "
Kendilerine yapılan eleştirilerden de bahseden Davutoğlu, "Eskiden komşularınızla problemlisiniz AB' ye bu yarar getirmez diyorlardı. Şimdi de Ortadoğu'ya yakın olduğumuzu söylüyorlar. Biz komşularımızla problemli olmayacağız. Sizin gizli bir İslami gündeminiz var. Müslüman komşularla Panislamizm politikası gütmek istiyorsunuz diyorlar" eleştirilerini hatırlattı. Davutoğlu, böyle bir amaçları olmadığını ifade ederek Yunanistan - Türkiye ilişkilerini örnek gösterdi.
Davutoğlu, " Bu politika demek ki Avrupa değerleriyle uyumlu ancak biz bu değerleri AB ile uyumlu olduğumuzu kanıtlamak için uygulamıyoruz Bizim stratejik tercihimiz olduğu için uyguluyoruz. Türkiye'nin demokratik dönüşümü bir gerekliliktir. Bu tarihin doğal akışının bir parçasıdır. Hiçbir güç bunun önüne geçemez." diye konuştu.
" İSRAİL'İN SORUMLULUĞUNU ÜSTLENMESİ GEREKİYOR "
Daha sonra soru cevap bölümüne geçildi. Bakan Davutoğlu İsrail ile ilişkilerin ne zaman normalleşeceği sorusuna yanıt verdi. Davutoğlu, İsrail'in Filistin saldırılarından bahsederek, " Ne yazık ki iki taraf arasında aracılık yapan bir ülke olarak sesiz kalamazdık. Müzakerelerin son döneminde tabii ki biz tepkimizi gösterdik. Burada uzlaştırıcı olmak çok önemli Bir taraf kendi taahhütünü yerine getiremezse yapacak bir şey yok" dedi. Mavi Marmara baskınından da bahseden Davutoğlu, " İsrail ve herhangi bir ülkenin böyle bir hakkı yok. Bu çok ciddi bir uluslararası hukuk ihlaliydi Böyle bir saldırıya hiçbir şey gerekçe oluşturamaz. Şu anda onların bu eylemlerinin sorumluluğunu yerine getirmelerini bekliyoruz. Ülkeler kendi yükümlüklerini, yerine getiremezlerse bu anarşi olur uluslar arası alanda. Buna hoşgörü gösteremeyiz. Uyarımızı yaptık. Onların bu sorumluluğu üstlenmesini bekliyoruz Bu yükümlülüğü üstlenirlerse gereğini yerine getirirlerse o zaman ilişkilerimizi normalleştirmeye çalışacağız. Bu tür eylemlere hoşgörü gösteremeyiz. Biz İsrail ile savaş içinde değiliz. Türk Yahudi ilişkileri yıllar boyunca devam etmiştir. Herhangi bir Yahudi düşmanlığımız sözkonusu değildir İsrail'in sorumluluğunu üstlenmesi gerekiyor " diye konuştu.
AB'YE " ADIM AT " ÇAĞRISI
Bakan Davutoğlu Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğiyle ilgili AB'nin neler yapması gerektiğine de değinerek, " İnsanların hassasiyeti son derece önemli. AB Türkiye'yi üye olarak kabul edecek mi diye sorduğunuzda oran yüzde 35 'e düşüyor. Türk toplumu AB'nin kendisini istemediğine inanıyor. Bütün zorluklara çifte standartlara rağmen bunun stratejik bir seçim olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. AB tarafında da bir karar verilmesi gerekiyor. Bu karara da yaklaşıldığını düşünüyorum.AB 'nin atacağı küçük adımlarla Tür toplumunun düşünceleri pozitife dönecektir. Kıbrıs konusunun çözümlenmesi Schengen vizesi çözümlenirse Türk toplumunun fikri değişecektir.Bu stratejik hedefe yönelmek gerekiyor" dedi