Economist dergisinin yeni sayısında Türkiye özel dosyası var. Dosyada, ekonomiden dış siyasete, iç politikadan, Türkiye'nin Avrupa Birliği perspektifine kadar birçok değerlendirme yer alıyor.
Economist, "Türkiye Batı'ya sırtını mı dönüyor?" başlıklı yazısında "Hayır ama, Avrupa ve Amerika başarısını kabullenmezse dönebilir" diyor.
"Savaş sonrası dönemin çoğunda Türk ekonomisi, Çar Nikola'nın ifadesiyle Avrupa'nın hasta adamıydı. Bugün enflasyon daha düşük, bankalar sağlam ve Türkiye OECD içinde en hızlı büyüyen ekonomi. İmalat ve inşaat sektörü çok güçlü. Türkiye, bugün mobilya, araba, çimento, ayakkabı, televizyon ve DVD oynatıcıları üretiyor. Bir anlamda Avrupa'nın BRIC'i. Avrupa'nın Çin'i demek de mümkün."
Dergide dış politikayla ilgili olarak da şu değerlendirme yer alıyor:
'Diplomasi devi'
"Amerika'dan sonra dünyanın ikinci büyük ordusuyla NATO'nun eski bir üyesi olan Türkiye, her zaman Batı'nın kale duvarı olageldi. Norveç'le birlikte, Sovyetler Birliği'yle sınırı olan iki ülkeden biriydi. Ama Türkiye, Batı yanlısı çizgisi nedeniyle, bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu'nun parçası olan ülkeler dahil komşularını ihmal etti. Burada da büyük bir dönüşüm var. Güçlü ekonomisinin desteğiyle diplomatik açıdan Orta Doğu'da, Balkanlar'da hatta Afrika'da son derece aktif hale geldi. Gerçi müttefiklerinin her zaman bundan memnun olduğu söylenemez ama Türkiye bir anlamda yerel bir diplomasi devine dönüştü. Bölgenin Brezilyası oldu."
"Batılı güçlerin böyle bir ilerlemeden memnun olacağını düşünebilirsiniz ama müreffeh, mağrur bir Türkiye, birçoklarını huzursuz ediyor. Bu kadar kalabalık bir ülkeyi, Avrupa Birliği'ne kabul etmelerinin istenmesi olasılığı Avrupalıları titretiyor. Türkiye konusundaki gönülsüzlüğü nedeniyle Avrupa'yı azarlayan Amerika şimdi Ankara'nın yeni maceracı dış politikasından huzursuz. Batı'daki karşıtları İslami köktenciliğe kaydığı ve Türkiye’nin bir şekilde kaybedilmekte olduğu fikrinin arkasına gizlenme eğiliminde. Bu tamamen yanlış bir kanı. Batı'da bunu böyle görenlerin sayısı arttıkça, Türkiye'nin gerçekten kaybedilmesi olasılığı da artacak."
Dergi, bazı durumlarda Türkiye'nin aşırı İslami dayanışmanın kurbanı olduğunu, hakkındaki savaş suçları mahkemesi iddianamesini görmezden gelerek Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el Beşir'e iyi davrandığını, Brezilya'yla birlikte İran nezdinde yaptığı girişimin hatalı olduğunu, İsrail'e yönelik eleştirilerinin sadece İsrail'i değil Amerika'yı da kızdırdığını söylüyor ve devam ediyor:
"Brezilya da İran'a iyi davrandı. Kimse Brezilya'nın Batı'ya yakınlığını sorgulamadı. İsrail konusunda Erdoğan zaman zaman Arap sokaklarına oynadı. Ama, Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimi örneğinde olduğu gibi Türkiye'nin şikayetlerinin çoğunun tartışmalı bir yanı yoktu. Hükümetin Gazze yardım filosuna öncülük edenlerle ilişkisi olması yanlış birşey ama İsrail gemideki dokuz kişiyi öldürmesiydi bu bir felakete dönüşmeyecekti. Dahası Türk hükümeti, demokrasilerin yapmaya çalıştığı şeyi yapıyor; Halkının görüşlerini yansıtıyor."
'Avrupa tarihi bir hata yapar'
Dergi Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği konusunda ise, şimdiye kadar birliğin müzakerelere başlayan hiçbir ülkeye "Hayır" demediğini, ama Fransa, Almanya, Avusturya ve Hollanda liderleriyle, halklarının büyük kısmının Ankara'nın üyeliğine kesinlikle karşı olduğunu aktarıyor. Kıbrıs'ı aşılması neredeyse imkansız bir engel olarak tanımlayan dergi "Eğer Avrupa Birliği, kendi Çin'ini dışlamayı tercih ederse, bölgesindeki en hızlı büyüyen ekonomiye sırtını çevirecek, Doğu’ya nüfuz etme umudunu yitirecek. Dünyada artık esamelerinin okunmadığından yakınmaya başlayan Avrupalılar tarihi bir hata yapacak."
Economist iç dengeler konusunda, Türkiye'de siyasetin, Türkiye'nin kendisi kadar renkli ve ilginç olduğunu, partilerin kurulup bir anda kapandığını, siyasetçilere yasaklar getirildiğini, her türlü büyüklükte ve yapıda koalisyonun denendiğini ve ordunun sık sık hükümetleri devirdiğini belirterek "Ama 2001'deki ekonomik kriz bu gidişatı değiştirdi" diyor.
Dergi, bir başka yorumunda da Türkiye'nin aşırı şekilde merkezileştiğini ve azınlıklara kötü muamele ettiği görüşünü dile getiriyor.
'Kesinti paketi adil değil'
Gazetelerin manşetlerine bugün de hükümetin 130 milyar dolarlık kemer sıkma programıyla ilgili tartışmalar hakim. Guardian önde gelen vergi ve hesap uzmanlarının, hükümetin kesintilerin adil olduğu iddiasını gerçekçi bulmadıklarını, faturanın daha çok yoksullara ödettirileceğini belirtiyor. Başbakan Yardımcısı Nick Clegg, bu gazeteye demecinde, adil olduklarında ısrar ediyor ve halkı kesintilere ikna etmek için daha fazla çaba harcamaları gerektiğini söylüyor.
Gazeteye göre, İngiltere Sanayiciler Konfederasyonu, kemer sıkma programının, resesyondan en geç çıkan ülkelerden biri olan İngiltere'yi yeniden durgunluğa sürükleyebileceği görüşüne katılmıyor. Konfederasyon, önümüzdeki yıl mütevazı ölçülerde bir büyüme kaydedileceği beklentisi içinde.
Financial Times ise manşetinde İngiltere'nin borçlanma maliyetinin, Avrupa'nın en büyük ekonomisi Almanya'nınkinin de altını düştüğüne dikkat çekerek, bunun bir ölçüde yatırımcının, hükümetin bütçe açığını dizginleyebileceğine ilişkin güveninin yansıttığını belirtiyor.
'Sendikacılar, Sarkozy'ye zafer kazandıracak'
Independent yazarı John Lichfield, Fransa'da emeklilik reformunu protesto için yapılan gösterilerle ilgili değerlendirmesinde "Cumhurbaşkanı Sarkzoy, bu kaosun sonunda, ellerini bulaştırmadan zafer kazanabilir" diyor. Yazar, Sarkozy'nin kamuoyunun grevlere karşı tavrının değişeceğini hesapladığını belirterek, "Militan sendikacıların aşırılıkları ve yönetimden hoşnut olmayan gençlerin kör şiddeti sayesinde Cumhurbaşkanı istediğini elde edebilir" diyor.
'Merkel'in soyunma odasındaki siyasi şovu'
Daily Telegraph, Alman milli takımının bu ayın başlarında Türkiye'yi 3-0 yendiği maçtan sonra programda olmamasına karşın takımın soyunma odasına inen Başbakan Merkel ile Futbol Federasyonu Başkanı arasındaki buzların erdiğini yazıyor. Federasyon Başkanı, soyunma odasında yıldız futbolcu Mesut Özil'le el sıkışıp fotoğraf çektiren Merkel'i takımın sırtından siyasi prim yapmaya çalışmakla suçlamıştı. Gazeteye göre, Almanya Başbakanlığı, özürden bahsetmeden, Merkel'in federasyon nezdinde yaptığı girişimle sorunun çözüldüğünü bildirdi.