Kürtler için Che-Guavera dönemi bitti. Kürtlerin en temel hatası demokrasi mücadelesi veren AK Parti'yi kendilerine düşman bellemeleridir. Türkiye'deki tarihi fırsatı değerlendirin.
TRT'nin Arapça yayın yapan kanalı TRT El Türkiye'deki 'El Türkiye'nin Konukları' programına konuk olan Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani çarpıcı açıklamalar yaptı. Kanalın kordinatörü Sefer Turan ve gazeteci Hüsnü Mahalli'ye Bağdat'ta konuşan Talabani, Irak, Kürt yönetimi ve terör soruna çözüm süreciyle ilgili soruları cevaplandırdı. Talabani, Türkiye'nin başlattığı Kürt sorununa çözüm sürecinde Abdullah Öcalan'la aracılar vasıtasıyla görüştüğünü ilk kez açıkladı. İmralı'ya 4 tavsiyede bulunduğunu anlatan Talabani, gönderdiği mesajları şöyle özetledi: "Türkiye'deki demokrasinin önemini anlayın. Kürtler için Che-Guavera dönemi bitti Kürtlerin en temel hatası AK Parti'yi kendilerine düşman bellemeleridir. Demokrasi mücadelesi veren AK Parti'yle cepheleşmek büyük hatadır. Türkiye'deki tarihi fırsatı, hükümetin başlattığı demokratik açılım ve yeni anayasa sürecini değerlendirin."
MEZHEP SAVAŞI TEHLİKESİNİ ATLATTIK Bağdat ile Erbil arasında iyi ilişkilerden bahsettiniz. Araplar-Kürtler, Sünniler-Şiiler arasında anlaşmazlık var, iki tırnak içinde Irak'a sirayet etmiş mezhepsel fitne var, Irak bir iç savaş çıkar mı, siz böyle bir tehlikeden kaçınmak için ne yapıyorsunuz? Irak, mezpehsel düşmanlıkları yenmeyi başarmıştır. Teröristlerin mezhepsel fitne çıkartmak için çalıştığı bir dönem oldu. Örneğin sadece Şiileri öldürüyorlardı. Bazı Şii gruplar da gidip Sünnileri öldürüyordu. Böylece Irak iç savaşa yaklaştı. Ancak Şii dini otoriteler ve özellikle Ayetullah Seyyid Sistani bilinçli ve olgun açıklamalar yaptılar. Sünnilerden de akil kişiler bu tehlikeden kaçınılması yönünde çağrılar yapınca, hükümet de Sünnilerden adam öldüren Şii milisleri bastırınca bu tehlike ortadan kalktı. Zira iç savaş herkes için felaket olacaktı.
PETROL PAYLAŞIMINDA SORUN YOK Amerikalıların çekilmesi sonrası Irak'ta özellikle güvenlik durumunu istikrara kavuşturacak bir ulusal planın olması gerekmez mi? Örneğin Kerkük ve petrolün paylaşılması konusunda. Öncelikle Erbil ile Bağdat arasında doğal zenginliklerin paylaşılması gibi bir sorun yok. Anayasa bu sorunu çözdü. Biz şu anda Irak'taki tüm sorunların çözümünde anayasaya başvurmalıyız. Sorunları anayasa çözebilir, zenginlikler konusu, petrol, gelirlerin paylaşımı gibi konular hep anayasal olarak çözülmüş durumda. Dolayısıyla bu sorunlar için anayasaya dönmeliyiz. Kerkük konusu ve üzerinde uzlaşma sağlanmayan bölgeler anayasal çözüme sahip. Örneğin bazı vilayetlerin sınırlarının değiştirilmesi konusu var. Çünkü Kerkük, Erbil, Süleymaniye, Musul gibi vilayetlerin dışında başka illerde de coğrafi sınır sorunları var.
TÜRK VE IRAK İLLERİNİ GAYRI RESMİ KONUŞABİLİRİZ Kerkük için Bağdat ve Ankara arasında bir koordinasyon var mı? Ben resmi olarak Türkiye'yle bu konuda görüşmeler olmadığını söyleyebilirim. Ancak özel görüşmeler olabilir. Ben şahsen Türkiye ile Irak arasında resmi olmayan yollarla diyalogun yürütülmesine eğilimliyim. Çünkü meseleyi resmi olarak ele alırsak durup kalıyoruz. Ben Türkiye'ye gittiğimde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e "Gayrı resmi görüşelim" dedim. Çünkü Kerkük gibi meseleyi konuşursak anayasal olarak Irak bağımsız bir devlettir, bu konuda resmi olarak başkaları ile görüşülemez. Ancak resmi olmayan kardeşçe oturumlarda Kerkük'ü konuşabiliriz.
TÜRKİYE PKK'YA DESTEK VERMEDİĞİMİZİ GÖRDÜ Bence Türkiye'deki kardeşler, Kürt yönetiminin PKK'yı Türkiye'ye karşı desteklemediğini gördüler. Kürt yönetiminin siyasi konulardaki tutumu reformlar, açılım ve çatışmaların sona erdirilmesi konulardaki yaklaşımı Türk kardeşlerimizinki gibi... Kürt yönetimi aynı zamanda elinden geldiği kadar kendi bölgelerinde bulunan PKK'lıları silah bırakmaya ve çatışmaya son vermeye ikna etmeye çalışıyor. Askeri değil siyasi yöntemlere teşvik etmeye çalışıyor.
Irak ve Türkiye arasında, yine Erbil ve Ankara arasında iyi ilişkiler var. Buna rağmen neden PKK'nın Kandil'deki varlığı bir türlü son bulmuyor? Bence bu konunun iki yöntemle çözümü var. Ya askeri ya siyasi. Askeri yöntemi denedik, Türk ordusu bir çok kez Kuzey Irak'a girdi ve her iki büyük Kürt partisi Türk ordusuyla işbirliği yaptı. Türk ordusunun yanında PKK'ya karşı dağlarda savaştılar. Bu eylem, bu plan başarılı olamadı. Elle tutulur sonuçlar elde edilemedi. PKK yerinde kaldı. Demek ki sorunun çözümü askeri değil, siyasidir. Bu da Türk hükümetinin ve PKK yönetiminin tutumuna bakıyor. Biz Kuzey Irak yönetiminde, ben de Bağdat'tan Erbil'e dönerek konuşuyorum, silahlı yöntem dönemi geride kaldı diyoruz. Artık Che-Guavera dönemini yaşamıyoruz. Silahlı yöntem geçerli değil. Siyasi, kültürel mücadele çok daha önemli. Biz de dağdaki PKK'lılara silah bırakıp siyaset yapmalarını tavsiye ettik. Bunun hem onların, hem Türkiye'nin hem genel olarak Kürtlerin ve Irak'ın yararına olacağını söyledik. Bu adamların dağlardaki varlığı bizim çıkarımıza aykırı.
TARİHİ FIRSATI DEĞERLENDİRİN Dördüncü husus, büyük hatalardan birisi de Türkiye'deki tarihi fırsatı değerlendirmiyorlar. Bu da hükümetin başlattığı demokrastik açılım ve yeni anayasa süreci. Kürtlere açılım süreci var, pek çok imkan var. Sanıyorlar ki tüm bunlar formalite ve göz ardı ediyorlar. Bu onların en büyük siyasi hatası. Öcalan'dan bana gelen cevap ise gayet olumluydu. Paylaştığım hususlarda beni onaylıyordu.
Bu ne zaman oldu? Yakın zamanda!
TÜRKİYE YEŞİL IŞIK YAKARSA VARIM
Peki, bu mesajınızın Öcalan'ın ateşkes denilen süreyi uzatmasında etkisi oldu mu? Ayrıca PKK ve Özalan'a yönelik bazı eski tavsiyeleriniz de olmuştu. Hükümetle diyalog konusunda mesela... Önceki çağrılarınıza olumlu yanıt vermemişlerdi... Ben sözlü mesajımın direkt sebep olduğunu söyleyemem. Öcalan kendisi barışın önemli olduğunu düşünüyor ve savaşın sonuç vermeyeceğini görüyor. Dolayısıyla dağda bulunanları silahlı eylemi terk etmeye ikna etmeye çalışıyor. Ancak bu ve elinin güçlenmesi için de kanıtlara ve somut gerekçelere ihtiyacı var. İkinci olarak benim eski çağrılarımın hepsi yanıtsız kalmadı. Bazıları kabul gördü. Yani bu ikinci sefer. Daha önce dağdakilere çağrı yapmıştım ve yine ateşkes ilan etmişlerdi. Uzun da sürdü bu ateşkes. Sonra ben açıkçası çok fazla bu işlere müdahil olmak ve 'Türkiye'nin iç işlerine müdahil oluyor' gibi gözükmek istemiyorum. Bu nedenle Türkiye'den yeşil ışık almadan bu tür işlere de girmiyorum.
Kürt devleti gerçek olmayacak bir rüya
Türkiye'deki siyasi açılım sürecinin Kürt sorununun çözümü için gerekli atmosferi sağladığını düşünüyor musunuz? Bu açılımı nasıl değerlendiriyorsunuz? Evet, bence öyle.... Türkiye'deki atmosfer Kürt sorununun çözümüne giriş açısından oldukça iyi bir noktada. Türkiye'de Kürtler tek seferde her istediklerini elde edemezler.
Bazı taleplerinin şu an için gerçekleşmesi mümkün. Siyaset yapmak gibi. Parlamentoda partileri var, dergi ve gazete çıkarabiliyorlar. Irak'ta bunlar yoktu. Kültürel, dil haklarını talep edebilirler. Ancak şu aşamada ki ben bu taleplerine insani açıdan karşı durmuyorum herkesin kendine göre bir rüyası olabilir. Ancak bu aşamada gerçekleştirilemeyecek rüyalar peşinde koşmanın anlamı yok. Doğru çözüm bence bu. Rüyadan kastım, ulusal haklar... Bağımsızlık veya federalizm değil... Kürt devleti rüyası şu anda imkansız. Rüya dediğiniz gerçekleştirilebilir olmalı. Neden rüyası imkansız. Kuzey Irak'ı ele alalım, haklar var, parlamento var. vb.
Elektrik de var. Evet, örneğin mesela diyelim ki yarın Kürt parlamentosu bağımsızlık ilan etti. Irak, Türkiye, İran ve Suriye savaş ilan etmedi, sadece kapıları kapattı, görüşmüyoruz dedi. Bu devlet nasıl yaşayacak? Nasıl ithalat, ihracat yapacak. Nereye gidip gelecek? Demek ki bu mümkün değil!
Peki bu dört ülkenin Kürt yönetimine karşı olma noktasında birleşeceğini kim garanti ediyor? Örnek verdim. Ben şahsen bu ülkelerden bazılarının askeri müdahaleden uzak Kürt devletini kabul etmeyeceğini söylüyorum. Bırakın askeri müdahaleyi diyorum, boykot etseler bile ilan edilen devlet yaşayamaz. Akıllı politikacılar mümkün olan rüyalar görmeliler. Siyaset, mümkün olan işleri yapma sanatıdır, bunu bilmeliler. Siyaset, halkına hizmet etmek için vardır. Şair rüya görür, istediğini söyleyebilir. Siyasetçi, halkına hizmet edenler mümkün olan sloganlar kullanmalı, halkına kendi hayallerinin bedelini ödetmemeli. Şairler istediklerini söylesinler, ancak biz siyasetçiler halkımıza hizmet etmeliyiz, hizmet götürmeliyiz, meşru haklarını sağlamalıyız, dolayısıyla gerçekleşmesi mümkün olan sloganlar üretmeliyiz.
AK Parti Kürtlerin esas müttefiki
İkincisi, çete savaşları dönemi bitti, dedim. Bunu anlamalısınız. Artık şu asır parlamentolar dönemi, parlamenter, siyasi, medya süreçleri önemli. Türkiye'de de bunlar var. Kürtler parlamentodaki sayılarını artırabilir, bu tür süreçlere dahil olabilirler. Haklarını talep edebilirler. Üçüncüsü bazı Kürtlerin en temel hatası Ak Parti'yi kendilerine düşman bellemeleridir. Bu Kürt bölgesinden AK Parti'yle cepheleşmeye gitmek büyük hata. AK Parti, Türkiye'de demokrasi mücadelesi veriyor. Kürtlerin durumunu iyileştiriyor, dolayısıyla Kürtlerin esaslı müttefiki. Kürtlerin düşmanı değil. Bu konuda hata yapıyorlar ve Ak Partiyi rakip göreceklerine düşman görüyorlar. Oysa bunun yerine gidip halkın desteğini kazanacak siyasi çalışmalar yapabilirler.
Türkiye'deki açılım onlar tarafından da olumlu kaşılanmalı. Ben sizin gelişiniz münasebetiyle bir sırrı da açıklayayım. Bir süre önce Türkiyeli Kürt arkadaşlar Abdullah Öcalan'ın bana mesajını getirdiler. Benim görüşümü sordular. Ben de yazılı bir şey göndermiyorum ama şifahi olarak şu hususları ona iletin dedim. En büyük hata Türkiye'deki demokrasinin önemini anlamamak. Demokratik açılıma karşı çıkmaları büyük hata olur.
Hatıralarımı İstanbul'da yazacağım
Celal Talabani olarak Türkiye sizin için ne anlama geliyor? Ne hatırlıyorsunuz? Türkiye'de neyi seviyorsunuz? Unutamadığınız belli bir hatıranız var mı? Türk müziği dinler misiniz? Sondan başlayayım. Türk müziği dinliyorum, Türk müziğini seviyorum. Anlamasam da. Fırsat buldukça ben de bir Türk müzik kasetini açar, dinlerim. Türkiye, tüm Müslümanlar için devlet olarak anavatan. Uzun sene İslami hilafet merkezi Türkiye oldu. Bu devlet doğu halklarının hatırasında olumlu bir iz bıraktı. Özellikle Kürtlere Osmanlı döneminde iyi davranıldı. Başbakanları, şeyhulislamları, general ve su-bayları vardı. Sadece Irak'tan bile çok sayıda üniversite mezunları çıktı, harp akademisi mezunları çıktı. Hukukçular çıktı ve bu insanlar Irak'a dönünce üst düzeyde görev aldılar. Irak Genelkurmay Başkanı İstanbul mezunuydu. Türkiye benim için aynı zamanda büyük bir medeniyet, kültür demek. Yine İstanbul'u çok seviyorum. İstanbul, medeni güzel bir şehir. Anılarımı emekli olduktan sonra İstanbul'da yazmak isterim.
İstanbul Boğazı'nda hatıralarınızı yazarsınız... Evet, Boğaz'da...
İsrail'in Irak'ta işi yok
Bazı uluslararası medya kuruluşlarının çokça gündeme getirdiği bir konu var. Bu da İsrail'in Irak'taki varlığı. Sizden direkt olarak İsrail'le ilikilerinizi sormak istiyoruz. İsrail'in Irak'taki varlığı doğru mu? İsrail'in Irak'ta resmi bir varlığı yok. Hem Kuzey Irak'ta, hem Orta Irak'ta, hem Güney Irak'ta... Tabi bazı batı ülkelerinin gönderdiği Yahudi temsilciler olabilir. Yahut İsrail'le ilişkileri olan kimseler olabilir. Bunu yalanlayamam. Çünkü biz insanlara yani buraya şirketler ya da başka kurumlar adına gelenlere bu tür sorular sormuyoruz. Ancak İsrailliler olarak ne Kuzey Irak'ta ne de diğer bölgelerde İsrail yok. Irak'ın İsrail'le herhangi bir ilişkisi yok. Bu nedenle bu propagandalar Arap ulusalcılarının söylemleri. Yeni Irak'a karşı olanların progapandaları, başka bir şey değil.
Kaynak: Yeni Şafak