Tirajı günde 39 bin 582 olan Kathimerini gazetesinin 20 Ekim 2010 tarihli sayısında, Aleksis Papahelas imzasıyla yayımlanan yorumda şunlara yer verildi;
Türkiye ve Türkiye ile birlikte Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da son yıllarda çok değişti. İlk olarak, yalnızca Özal döneminde rastlanan yoğun bir özgüven hissi var. Rusya'ya, Çin'e ve tabii Balkanlar'a açılım yapan Türk girişimciler, kalkınmakta olan büyük bir güçten söz eder gibi konuşuyorlar. Atina'nın uzun süre "lider olduğu" bir dönemden sonra artık, Yunanistan'ın bulunduğu noktaya ilişkin alaycı bir hava seziliyor. Aynı dinamizm ve özgüven sokaklarda açıkça görülüyor özellikle genç insanlarla son derece canlanmış olan Ankara'nın sokaklarında da görülüyor. Yeni hava alanları, yerlerini Türk estetiğine uygun yüksek binalara bırakan gecekondular ve mantar gibi türeyen ticaret merkezleri yükselen ekonomiyi yansıtıyor.
Ancak Recep Tayyip Erdoğan'ın da ne kadar çok değiştiğini görmek çok ilginç. Kendisiyle, bakımsız bir binada, partisine ait eski merkezinde ilk karşılaşmamızı hatırlıyorum. Partinin bugünkü merkezi dışarıdan Ritz Carlton Oteli'ni andırıyor, iç kısımda ise ağır perdeler ve büyük avizeleri olan misafir salonları var. Bu da Erdoğan döneminde oluşan yeni zenginliğin bir örneği. Aynı zamanda bu bina, özellikle ordu ve devlete ait eski, Stalin dönemi tipi binalarıyla kıyaslandığında, Türk kurulu düzeni hakkında da bir mesaj veriyor.
2001 yılında Davos Zirvesinde Türkiye'den gelen ve bir kenarda oturarak konuşmalara katılmayan ürkek bir politikacı hatırlıyorum. Şimdi ise kendisini önemli bir gücün lideri olarak hissettiği ortada. Sayın Erdoğan, İsrail ve Başbakanı Binyamin Netanyahu hakkında konuşmaya başladığında yüzündeki öfke belirgindi. Ancak aynı zamanda İsrail'in ne tepki verebileceği konusunda tam bir umursamazlık içindeydi. Sayın Erdoğan, belki de bunu önümüzdeki seçimlerde oy kazanmak amacıyla yapıyor ancak yine de önemli bir uluslararası oyunun bir oyuncusu olduğunu bildiği ve bundan zevk aldığı izlenimi veriyor.
Özgüven dışında, son yıllarda karşımızda danışmanlarla çevrelenmiş ve Türk derin devletiyle yaşadığı büyük sürtüşme nedeniyle yorucu bir baskı yaşamış bir lider görüyoruz.
BYEGM