Eski bir terörizm uzmanı ve CIA’de bir ordu istihbarat görevlisi olan Philip Giraldi ile bir mülakat gerçekleştirdim.Philip Giraldi şimdi Milli Çıkarlar Konseyinde(CNI) baş direktör olarak görev yapıyor. CNI, Ortadoğu’da Amerikan politikalarının transformasyonu için çalışan kar amacı gütmeyen bir organizasyon.
İşte Philip Giraldi ile yaptığım o röportaj;
Kourosh Zibari: Neden İsrail lobisi bu kadar güçlü, nüfuz sahibi ve yetkili? Neredeyse ABD’deki bütün büyük medya holdingleri durumu iyi olan ve İsrail devletinin çıkarlarına sadık kalma taahhüdü vermiş olan Yahudilere ait. Bazı uzmanlar İsrail’in Oratadoğu’da ki ABD politikalarının temsilcisi olduğunu söylüyorlar ama diğer bazıları da aslında ABD’de hayata geçecek olan politikaların aslında İsrail tarafından belirlendiğini söylüyor. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?
Philiph Giraldi: İsrail Lobisi çok güçlü çünkü ABD’de anahtar rolde olan elementlerin kontrolünü elinde tutuyor. Birçok kez örneği görüldüğü gibi İsrail’e “dostane yaklaşmayan” politikacılar yeniden seçilme noktasında ciddi problemlerle karşı karşıya kalıyorlar çünkü İsrail lobisi onların muhaliflerine para ve medya desteği sağlıyor. Bu, kongrenin İsrail’in ve onun lobisinin istediği herhangi bir şeye karşı durmaktan çekindiği anlamına geliyor. Aynı şey Amerikan başkanlığı için de geçerli. ABD’de her başkan adayı İsrail’e karşı dost görünmek zorunda aksi takdirde medyada bir saldırı furyasına maruz kalacak ve siyasi yaşamını sürdürmesi için gerekli olan milyonlarca dolardan mahrum kalacaktır. Ve bu İsrail’e olan desteği daha güvenli kılmak adına yapılıyor. Ve son olarak İsrail çıkarlarını savunanlar medyanın büyük bölümünü elinde tutuyor ve bundan daha da önemlisi yorum ve editöryal sayfaları kontrol ederek Amerikalıların Ortadoğu hakkında duyduğu şeylerin İsrail’in nişine gelecek cinsten olmasını ve İsrail’in düşmanlarına karşı da kıyasıya eleştirel olmasını teminat altına alıyorlar. Bunun sonucu olarak da İsrail ABD dış siyasetini, Ortadoğu ve İslam dünyasının çoğunluğuyla ilgili olarak kontrol ediyor.
KZ: İran devlet başkanı tarafından 11 Eylül saldırılarıyla ilgili olarak bir araştırma komisyonu oluşturulması yönündeki çağrısı ABD genelinde şiddetli tartışmalar yaşanmasına yol açtı. Bunun sebebi ABD’nin 11 Eylül’ü geçilmemesi gereken bir kırmızı çizgi olarak görmesi mi?
PG: Birçok Amerikan 11 Eylül olaylarının düzgün bir şekilde araştırılmadığını düşünüyor. Bazıları aslında bu saldırılara Amerikan ya da İsrail hükümetlerinin karıştığına inanıyorlar. Federal hükümet bu davanın yeniden açılmasını istemiyor çünkü gerçek manada bir soruşturma saklı kalmasını istediği şeyleri açığa çıkarabilir. Bu şeylerin ne olabileceğini tam olarak bilmiyorum ama en azından Demokratlar ve Cumhuriyetçi hükümetlerin her ikisinde de bu saldırılara karşı koymada çok yüksek derecede bir yetersizlik vardı.
KZ: Eski İtalyan başkanı bir seferinde 11 Eylül saldırılarında MOSSAD’ın bir rol oynadığını söyledi. İsrail’in 11 Eylül saldırılarının arkasında olduğuna dair hiçbir ikna edici delil var mı? Bunu gerçekten ima eden, İkiz Kuleler yıkılırken dans eden beş İsrailli veya Zim Gemicilik Şirketi’ni Dünya Ticaret Merkezindeki baş ofisinin bu7 saldırılardan iki hafta önce kapalı olması gibi, göstergelere sahip miyiz?
PG: İstihbarat görevlilerinin çoğunluğu ABD’de (Araplar hakkında)büyük çapta illegal operasyonlar yürüten İsrail’in en azından bu 11 Eylül saldırılarının bir parçasını bildiğine inanıyor. Ama bu bilgiyi paylaşmadılar ve şurası da açık ki; İsrailli liderler bu saldırıları memnuniyetle karşıladı çünkü bu olay ABD’yi İsrail’in “İslami Terör” hakkındaki görüşlerini tümüyle kabul etmesini ve İsrail’in sadık bir ortağı olmasını garantiledi. İsrail’e karşı dostane olmayan her türlü görüşlere sahip olmayan herkesin terörist sayılması yönündeki İsrail görüşü ABD’ye büyük zararlar verdi çünkü bu bakış daha önce olmayan yeni düşmanlar yarattı.
KZ: ABD tarafından İsrail’in nükleer kapasitesine karşı gösterilen çifte standart hakkında ne düşünüyorsunuz?
PG: ABD’nin İsrail’in nükleer silah programıyla ilgili sergilediği iki yüzlülükte hiçbir adillik yok. İsrail de her ülke gibi aynı standartlara tabi tutulmalı. Ama İsrail lobisinin faaliyetleri, Washington’un onu bu şekilde koruyan bir pozisyonda kalmaya devam ettiği müddetçe İsrail’in hiç bir şeyden sorumlu tutulmayacağı anlamına geliyor.
KZ: Amerikan hükümetinin en hassas bölümlerinde çalışmış birisi olarak, ABD ve İran arasındaki bu mevcut münakaşacı ve düşmanca durumun devam etmesini ister misiniz? Bu iki milletin sonsuza dek karşı karşıya bulunması bir alın yazısı mı? Gelecekte olabilecek işbirliği ve dostluk alanları olarak bir öngörüde bulunabilir misiniz?
PG: Washington ve Tahran’ın doğal düşmanlar olduğuna inanmıyorum. Bu ikisinin medya ve İsrail Lobisi tarafından düşman edildiğine inanıyorum. Maalesef, bu durum ABD Ortadoğu’daki politikasını tamamen değiştirene kadar değişmeyecek ki bu beklide bizim ömrümüz içerisinde gerçekleşmeyecek. İranlıların çok büyük çoğunluğu ABD’ye karşı gerçek manada hiçbir düşmanlık beslemiyor ve eğer politikalar değişirse bu iki ülke yeniden dost olabilir.
KZ: Hem eski bir CIA görevlisi olup hem de açık ve şiddetli bir ABD yönetimi eleştirmeni olmak inandırıcı mı? Amerikan dış politikasını eleştirirken, özelliklede 2003 Irak işgali konusunda epeyce açık sözlüydünüz. Eleştirilerinizi yumuşatmanız ya da duruşunuzdan geri adım atmanız noktasında hiç baskı görmediniz mi?
PG: ABD hükümetlerinin dış politikası v e güvenlik önlemleri hakkındaki eleştirilerimi yumuşatmam noktasında hiçbir baskı görmedim. 11 Eylülden beri meydana gelen gelişmeleri şiddetle eleştiren birçok eski istihbarat görevlisi var. Bunun sebebi istihbarat görevliklerinin bir yalan işittiklerinde onu hemen tanımaları ve hükümetin sonu savaşa giden yalanlarına karşı pek toleranslı olmamalarıdır.
KZ: İran geçtiğimiz günlerde Irak’la 8 yıl süren savaşın bitiş yıl dönümünü andı. İranlılar çok iyi hatırlamaktalar ki; Saddam’ı İran’a saldırması için ikna eden onu silahlandıran, finanse eden ve destekleyen ABD ve onun Avrupalı dostlarıydı. Ve bundan 20 yıl sonra da Aynı Saddam’ı indirmek için bir araya geldiler. Saddam 400.000’den fazla İranlı’yı öldürdü. Benim amcam da bunlardan birisiydi. Kendini bu savaşa şahitlik etmiş bir İranlı’nın yerine koyabilir misin? Duygularınız ne olurdu ozaman?
PG: ABD için bu Saddam’ı destekleme hadisesi taa İslam devriminin ilk günlerinde Tahran’da gerçekleşen ABD büyük elçiliği baskınına kadar dayanan bir karşılık vermedir. Irak’ın zafer kazanacağını ve İran hükümetini devireceğini ümit eden bir öç alma girişimiydi. Bir İranlı olarak yaşanan bu zulümlerden dolayı hissettiklerinizde haklısınız ama unutmayın ki elçilik baskını da aynı şekilde bir zulümdü. ABD’nin buna verdiği karşılık her zaman olduğu gibi çok ölçüsüzdü ve ben kendi hükümetimin siyasi anlaşmazlıkları çözmek için savaşları desteklediğinden dolayı hicap duyuyorum.
KZ: Ve son soru olarak, İsrail-Filistin meselesinin görünümünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
PG: ABD Ortadoğu’da İsrail’e, Filistin halkına yöneltilmiş olduğu insanlık suçlarını devam ettirmek için izin verdiği müddetçe bu sorunun çözümü için hiçbir umut yok. Nasıl giydirirseniz giydirin şeytan şeytandır. Ve İsrail politikaları açık bir şekilde şeytani. Filistinliler, ABD tarafından desteklenen İsraillilerce bir açık hava hapishanesine kıstırılacakları bir barış anlaşmasını asla kabul edemezler.
Bu röportaj Turgut Alp Boyraz tarafından Timeturk.com için tercüme edilmiştir.