Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Limes: Anneciğim Türkler geliyor!

'Türkler Kirli, Tehlikeli, Hırsız. Kadınları ve Çocukları Eziyorlar. Azınlıkları Baskı Altında Tutuyorlar.' Tüm Bunlar, Avrupa'da Türkler Hakkında Sıklıkla Duyulan Şeyler.

15 Yıl Önce Güncellendi

2010-10-13 11:06:21

Limes: Anneciğim Türkler geliyor!
İki ayda bir yayımlanan jeopolitika dergisi Limes'in "Il Ritorno del Sultano" (Padişahın Geri Dönüşü) adlı Ekim 2010 sayısında, Emilio Rigatti imzasıyla ve "Anneciğim Türkler Geliyor!" başlığı altında yayımlanan makalenin özet çevirisi şöyledir:

--"Türkler Kirli, Tehlikeli, Hırsız. Kadınları ve Çocukları Eziyorlar. Azınlıkları Baskı Altında Tutuyorlar." Tüm Bunlar, Avrupa'da Türkler Hakkında Sıklıkla Duyulan Şeyler. İşte Kendi Başına Hareket Eden Bir Yolcunun Anadolu Sokaklarında Keşfettikleri--

Bir seyahatin muhtelif yönleri arasında, insanın içinde saklı önyargılarıyla gerçekleştirdiği bir buluşma da yer alır. Önyargılar; televizyon ve gazetelerden edinilen bilgilerden, kitaplardan, fıkralardan, deyimlerden ortaya çıkar. Bilinçsizce teneffüs ettiğimiz bir sis gibidir. Ne zaman ki ön yargımızın o bilinmez nesnesiyle temas etme fırsatını ele geçiririz, o zaman onu inceleme ve ona bağlı sahte mitlerden arındırma imkânına sahip oluruz.

Doğu'ya ait her şey barışçıl, şiddetten uzak şekilde kavranır: Doğu'da Buda, tefekkür ve yoga vardır. Oysa ki Orta Doğu, terörizm, kirlilik, kadınlara kötü muamele, köktendincilikle eş anlamlıdır. Bir ülke hakkında detaylı bir görüş ifade etmek için bir süzgeç ve bir kılavuz oluşturma imkânı sağlayan parametre sayısı oldukça fazladır. Her birimizin olduğu gibi tek yanlı olan kendi bakış açım, bir de ek kusurla yola çıkıyor: Bu yıl Türkiye'de bisikletle gerçekleştirdiğim bir yolculuktan sonra açıkça itiraf ettiğim bir müsamahakârlıktan etkilenmiş durumda. Yolculuk 42 gün sürdü. İstanbul'dan yola çıkarak Bursa, Afyon, Konya, Kapadokya, Ankara üzerinden bir çember çizerek Karadeniz kıyısına geçtim, otobüs ve trenle gerçekleştirdiğim birkaç güzergâhın dışında tüm yolculuğumu bisikletle yaptım. Ara sıra yollarımızın kesiştiği eşim de benimkine paralel gerçekleştirdiği yolculuğunda hep tek başına ve yerel vasıtalarla hareket etti. Bir nebze korkuyorduk çünkü hoş ve üstelik sarışın bir hanım. E malum, Türkler sarışınları tercih ediyor...

--1. Mit: Türkiye'de Kadınlar Güvende Değil--

Avrupa'nın sabit fikirleri arasında güvenlik yer alır. Doğal olarak yapılan yolculuk da güvenli olmalıdır: Umbria veya Marche bölgelerinde gerçekleştirdiğimiz turları kendimiz ayarlıyoruz ama Türkiye veya Orta Doğu'ya giderken organize bir yolculuk yapmakta fayda görürüz. Bu ülkeyi yalnız başlarına veya bir başka hanımın eşliğinde ziyaret eden, aralarında eşimin de bulunduğu muhtelif hanımların edindikleri intibaları bir araya getirdim: Hepsi yolculukları sırasında asla kendilerini tehlikede hissetmediğini beyan ediyor. Yolculuğumuza başlamadan önce işlenişindeki acımasızlık nedeniyle bu bakış açısından Türkiye'nin imajı üzerinde olumsuz şekilde iz bırakan Pippa Bacca'nın tecavüz ve cinayet olayını birden fazla kişi bana hatırlattı. Türk erkeklerini dikkatlice inceledim ve bakışların bizimkilere kıyasla daha katı kurallarla düzenlendiği izlenimini edindim. Hanımların güzelliklerine bakmak, özellikle de kasten teşhir edilmişse bizde kur yapmaya yönelik meşru ön işaretler arasında kabul edilirken Anadolu'da cinsiyetler arası iletişim dilinde yasak gibi görünüyor. Türk kadınlarının bulunduğu ortamlarda ve her türlü kültürel-antropolojik algılamadan yoksun şekilde, bizim standartlarımız için bile tahrik edici sayılabilecek şekilde giyinen turist hanımların bulunduğu ortamlarda pek çok kez bunu gözlemleme fırsatım oldu. Eşimle birlikte Türk gerçeğine gömüldükçe İtalya'dan her gün gelen tecavüz ve cinayet haberleri karşısında şaşkına dönüyorduk ve eş-dostumuzun, temkinli olmaya davet formu altında, bilinçsiz olarak bize ilettikleri önyargılar aklımıza geliyordu.

--2. Mit: Türkler Tehlikelidir--

Türkiye hakkında hazırlanan broşürlerde, bu ülkede yalnız seyahat etmeyi inanılmaz şekilde zevkli kılan faktörlerden birisi, yani Türklerin kibarlığı ve terbiyesi neden gözler önüne serilmez bilmem. Turistlerin son derece yoğun olduğu ve kibarlığın ekseriyetle sadece ekonomik amaçlar güttüğü İstanbul, Antalya ve diğer bazı bölgelerin kısmi istisnası dışında Türkler, yabancıya karşı son derece misafirperver ve yardımsever davranıyor. Yazılı olmayan bir kural olduğu izlenimi hâkim: Yabancıya yardım et, işini kolaylaştır. Her türlü zor durumda (lastik patlaması veya çeşitli teknik sorunla karşılaştığımda, bilgi gerektiğinde) endişem asla uzun sürmüyordu. Otel bulunmayan bir beldede gece bastırdığında bile başımı sokacağım bir çatı hemen bulunuyordu: Kasabalarda "öğretmen evi" denilen yerler var ve yaz aylarında, yolu beldeye düşen turistlere cüzi bir fiyata kiraya veriliyor. Eğer dağlar arasında yolunuzu kaybederseniz muhtara gidin, size kalacak yer bulacaktır. Ne zaman bir kablosuz internet bağlantısına ihtiyacım olsa ve bir internet kafeden parola istesem, hiçbir zaman bana para ödetmediler. Yolum üzerinde karşılaştığım ve mola verdiğim kafelerde, birkaç hikâye ve iki laf karşılığı bana ikram edilen çay ve kahvenin haddi hesabı yok. Türkiye'nin en fazla takdir ettiğim yönlerinden birisi, "insan faktörü" oldu.

--3. Mit: Türkler Hırsızlık Yapar--

Şahsi eşyalarınızın, bavullarınızın ya da benim durumumda bisiklet ve bilgisayarımın çalınması ihtimali oldukça uzak. Yolculuğum sırasında karşılaştığım kampçılar da aynı şeyi teyit etti: Hatta bu ülkenin müdavimleri olan bazıları, asla bir hırsızlık sorunuyla karşılaşmadıklarını belirtti. Ülkenin içlerine doğru girildikçe dikkat eşiği azar azar iniyor ve İtalya'da yüksek tehlike arz eden davranışlara sevk oluyorsunuz. Büyük şehirlerin dışında bisikletimi asla kapalı bir yere koymadım, müzelere ziyaret için girdiğimde veya öğlen yemeği için mola verdiğimde bile çantalarımı ve bilgisayarımı sepetten alma ihtiyacını asla hissetmedim. Diğer Müslüman ülkelerinde olduğu gibi burada da küçük çaplısı da dâhil, hırsızlığa İtalya'ya kıyasla çok düşük düzeyde rastlanıyor.

--4. Mit: Çocuklar Kötü Muamele Görüyor--

Grup hâlinde çocuklar sokakta oynuyor. Kimisi su şişelerini yola diziyor ve suyla dolduruyor, kimisi savaş oyunu oynuyor, kimisi birbirinin arkasından koşuşturuyor. Oyunlarına ilgi gösterilirse arkadaşlık arıyorlar ve tebessümün dışında cevap almadan bir sürü soru soruyorlar. Elektroniğin girmediği oyun dünyalarına seni çekiyorlar: Kutular, hurdalar, su, topraktan yapma köfteler... Anneler, teyzeler ya da ablalar perdelerin ardından veya evlerin eşiğinden kontrol ediyorlar. Gülümsüyorlar, onay veriyorlar, kimi zaman yaklaşıp tanışma merasimine onlar da katılıyorlar. Karşılıklı gülünüyor, hiçbir şey anlaşılmıyor, soru işaretleri havada uçuşuyor. Bunlar bizde artık unutulmuş hâller...

Çocuklar sana elini veriyor, bizde artık olmayan bir doğallıkla seninle temas arıyorlar. Bizde çocuklar ebeveynlere ait: Onlarla konuşma riskine kim girer? Pedofili tehdidi, her türlü spontane temas olasılığını ortadan kaldırdı. Burada ise bir tebessüm, bir sempati hareketi gösterilebiliyor; hiç kimse polis çağırmayacaktır, hiç kimse "Gel buraya, kim bilir kimin nesidir bunlar" der gibi bir hareket yapmayacaktır. Bir öğretmen olarak çok takdir ettiğim bir yöndü. Çocuklara hemen her yerde iyi gözle bakıldığı ve yetişkinlerin hayatına daha fazla doğallıkla iştirak ettikleri izlenimi edindim. Özgürce dolaştıkları camilerde, sokaklarda ya da toplu taşıma araçlarında, her yerde ve çok sayıda çocuk görülüyor. Çocukların şiddetli kapris yaptıklarına şahit olduğum durumlarda yetişkinlerin, çoğunlukla kadınların, çocuğu kendi hâline bırakıp öfkesini atmasını beklediklerini gördüm, bizde olsa babanın bir müdahalesi doğal karşılanır.

--5. Mit: Türkiye'de Tüm Azınlıklar Baskı Altında--

Ayrılıkçı Kürtlerle Türk Devleti arasındaki çatışmaya ilişkin sorunlar reel ve herkesin gözü önündedir. Amnesty International bu azınlığa karşı işkence kullanıldığını ihbar etti ve ülkenin doğu bölgelerini ziyaret edenler, Kürtlere karşı kullanılmak üzere konuşlanan askerî güçleri gözlemleyebilir. Fazla bilgi sahibi olmayan bir yolcuyu hayrete düşüren unsur, Kürtlerin her yerde ve her alanda Türklerin yanında çalışıyor olması: Otel sahipleri, garson, dondurmacı, internet kafe sahibi... Kürtlerle her gün karşılaşılıyor ve kesinlikle yasa dışı bir durum söz konusu değil.

İstanbul'daki Musevi cemaatinin birkaç üyesiyle görüşmek isterdim ama mümkün olmadı. Ancak Kapadokya'da bir grup turiste rehberlik yapan bir Yahudi arkeoloğa rastladım ve onunla uzun uzadıya konuşma fırsatım oldu. Ona açıkça bir soru yönelttim: "Yahudi olarak ayrımcılığa uğruyor musun?" Verdiği cevap açık ve netti: "Kesinlikle hayır, ben Türk'üm ve ülke içinde istediğim yere gidebiliyorum, çalışıyorum." Yahudi meselelerinin had safhada içinde bulunan bir arkadaşım, bir nevi "sindirme"nin söz konusu olabileceğini ileri sürdü. Dürüst konuşmam gerekirse o arkeolog için bunun söylenip söylenemeyeceğini bilemiyorum.

Türkiye'de çok sayıda (2 milyondan bahsedenler var) Roman bulunuyor. Onlara her yerde rastlamak mümkün, köylerde ve kentlerde, özellikle kadınlar giyim tarzlarıyla tanınıyorlar. Aralarından pek çoğu yerleşik. Onlara yönelik bir çeşit ayrımcılık var ama İtalya ve Avrupa'da görülen şiddetli kin seviyelerine ulaşmıyor. Bir Türk hanım kibarca yanlışımı düzeltti ve "Çingene" demek yerine "Roman" ifadesini kullanmamı önerdi ve bu insanların çoğunun yoksul insanlar olduğunu ama dürüst işlerle uğraştıklarını da sözlerine ekledi.

Sonuç olarak Türklerin saplantısının başlı başına etnik farklılık değil, Türk olmayı kabul eden herkese yer olan, tek ve birlik içinde bir Türkiye şeklindeki Kemalist dogmaya dâhil olmama olduğu izlenimini edindim.

--6. Mit: Türkler Kirlidir--

Ülkedeki kuraklığa rağmen umumi çeşmeler genel olarak oldukça yaygın ve bu uzun yolculuğum boyunca bu çeşmelerden çok faydalandım. Türklerin suyla gündelik bir ilişkisi var. Suyun din amaçlı kullanımı popüler kültüre girmiş ve temiz olmayan insana rastlamak zor. Sıcakla savaşmak için ben bile Türklerin alışkanlığını edindim ve ellerimi, ayaklarımı ve başımı günde birkaç kez yıkamaya başladım. Ancak Türkler umumi alanların temizliğinin korunması konusunda pek dikkatli değiller. Pazar akşamları, İstanbul kıyı şeridi boyunca yeşil alanları çöplerden arındırmak zorundaki çöpçülerin işi çok. Bununla birlikte yerel idarelerin etkili bir kent temizliği hizmeti verme çabaları da aşikâr. Bazı şehirler tertemiz (Eskişehir'i anımsıyorum), bazıları idare eder, bazıları ise çöp dolu.

--Son Söz Olarak--

Burada yer vermeye değer diğer yanlar arasında, son yıllarda (2001'de de Türkiye'de bulunmuştum) yol sisteminde kaydedilen iyileşme, yaşlıların toplum içinde gözle görülür ve hoş karşılanan varlığı, müze ve arkeolojik sitelerde fotoğraf çekebilme imkânı, raysız toplu taşıma araçlarının etkinliği ve raylıların iyileşmesi sayılabilir.

Türk halkına karşı duyduğum minnettarlık duygusuyla ve tekrar gelmek niyetiyle ülkeme geri döndüm. Ön yargılarımız ve korkularımıza bakmaksızın...

BYEGM

SON VİDEO HABER

Suriye'deki dehşeti anlattı: İşkenceden derimiz yüzülüyordu

Haber Ara