Sabah gazetesi, şüpheli bir uçak kazasında yaşamını yitiren Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in ölümüyle ilgili çarpıcı bir iddia ortaya attı. 17 Şubat 1993’te düşen uçakla ilgili teknik bir rapor hazırlayan ve ismini gizli tutan bir albay, Sabah’a yaptığı açıklamada, raporun değiştirilmesi için dört generalin kendisine baskı yaptığını öne sürdü.
‘Uçuş yapılamaz raporu’ verdim
Kazanın olduğu 1993’te Etimesgut Havaalanı’nda önemli bir görevde bulunduğunu söyleyen albayın anlattıkları şöyle: 16 şubat akşamı şiddetli bir soğuk ve buzlanma vardı, 17 şubat günü de yoğun bir tipi... Etimesgut’ta sabah erken saatlerde kalktım, gerekli kontrolleri yaptım. Meteoroloji ile görüştüm. “Bugün uçuş yapılamaz” raporunu verdikten sonra dinlenmek için eve gittim. Fakat 4-5 saat sonra şok haber geldi, “Bitlis Paşa uçak kazasında ölmüş” diye... Dondum kaldım, inanamadım önce. İlk tepkim, “Allah belalarını versin, paşayı bile bile ölüme göndermişler” oldu.
“Uçuş yapılamaz” uyarımıza rağmen Jandarma Genel Komutanı için uçak kaldırılıyor, hem de bize bilgi verilmeden. Sonra öğrendim ilgili komutanın yani Tuğgeneral Armağan Kuloğlu’nun özel izniyle uçuş izni çıkmış. Hemen üsse geldim, ekibi aldım, doğruca kazanın olduğu yere gittim.
Dört dakika sonra düştü
Kalkıştan tam dört dakika sonra düşen Beech Super King Air BE-200 çift motorlu uçakta Bitlis Paşa ile birlikte Emir Subayı Albay Fahir Işık, pilotlar binbaşı Yaşar Erian, yüzbaşı Tuğrul Sezginler ve teknisyen Astsubay Başçavuş Emin Öner şehit olmuştu. Manzara ise çok korkunçtu. Bitlis Paşa’mın kolları bacakları kopmuştu. Diğer personelin durumu da pek farklı değildi.
Yılmaz’ı nazikçe geri çevirdim
Kazanın olduğu alana hiç kimseyi sokmadım. Hatta dönemin ANAP lideri Sayın Mesut Yılmaz, güvenlik bariyerinden ileri bir noktaya geçmek istedi, nazikçe geri çevirdim. İlk etapta olayın siyasi yönü olabileceği hiç aklıma gelmedi. Teknik açıdan bakıyordum olaya ve tek düşündüğüm şey, “Bu havada uçuşa nasıl izin verildi” sorusuna cevap bulmaktı.
Kusurları rapordan çıkardılar
Teknik heyetin çalışması bir ayı aşkın sürdü. Son çalışmayı Genelkurmay Karargâhı’nda yaptık. Tespitlerimize göre idare yüzde 40 kusurluydu ve raporu bunun üzerine kurduk. En büyük oran buydu. Sonra diğer oranları sıraladık. Çok ayrıntılı olmuştu rapor. Raporu yazdıktan 1 veya 1.5 ay sonra Genelkurmay’a davet edildim. Rapor önümüze geldi, baktım değiştirmişler. İdari kusur oranını neredeyse sıfırlamışlar, yüzde 5’e düşmüş. İtiraz ettim. Ancak masanın karşı tarafında duran 4 general (Bu isimlerden birisi daha sonra kuvvet komutanı oldu) sert bir ifadeyle “Rapor bu, imzalayın” dediler. Şok içindeydim.
Şerh koyarak imzaladım
Bu isteğe karşı çıktım. Bunun bir istek olmadığını “emir” olduğunu söylediler. Yutkundum ve “Komutanım isterseniz rütbelerimi sökün, ama ben raporu bu şekilde imzalamam” dedim. Çünkü önüme konan rapor bizim hazırladığımız rapor değildi, çok ciddi farklılıklar vardı. “SONUÇ” ve “KARAR” bölümlerini okudukça hayretim daha da arttı.
Karargâh’ta bulunduğum o süre içinde sert tartışmalar oldu. Üzerimde artık taşımayacağım kadar psikolojik baskı oluştu. Ben de “Ancak bir şartla, şerh koyarak imzalarım” dedim ve raporu o şekilde imzaladım. Eğer rapor değiştirilmemiş olsaydı o gün birçok komutanın görevden alınması gerekirdi. Ama maalesef o kişiler bir süre sonra tek tek terfi aldılar, orgeneral bile oldular. Ve sonuçta rapor değiştirilen son şekliyle dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş’e arz edildi.”
Kuloğlu yalanladı
Konuyla ilgili Taraf’a konuşan emekli Tuğgeneral Armağan Kuloğlu, iddiaların askeri teamüllere aykırı olduğunu belirterek, “Konuşmayacağım ama bunlar deli saçması” dedi.