Dolar

34,9485

Euro

36,7943

Altın

2.997,37

Bist

10.020,99

Türk dış politikası ve 2011 seçimleri

Onlarca yıl Türkiye'nin gelişmesinin ve laik statüsünün güvencesini Genelkurmay veriyordu. Bunun için, "Vatan Tehlikede!" şeklindeki bir slogan ortaya atılırsa, Türkiye'nin siyasi sahnesine tekrar askerler çıkabilir.

15 Yıl Önce Güncellendi

2010-09-30 13:35:00

Türk dış politikası ve 2011 seçimleri
Rus haber ajansı Regnum'un 29 Eylül 2010 tarihli internet sayfasında, Stanislav Tarasov imzasıyla yayımlanan Rusça yazıda şunlara yer verildi;

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni öğretim yılının sonuna kadar parlamento seçimlerinin yapılabileceğini, fakat bunun kesinlikle erken seçim anlamına gelmeyeceğini kaydetti. Erdoğan, "Belki, seçimlerin yapılacağı zamanı sadece biraz daha öne çekebiliriz." dedi. Böyle bir gelişmenin ardında ne olabilir? Önceden sadece muhalefet liderleri seçim tarihinin değiştirilmesi ihtimalinden bahsediyordu, AK Parti ise böyle bir planın varlığını inkâr ediyordu. Her şeyden önce, Erdoğan'ın partisinin 12 Eylül'de yapılan referandumda elde ettiği başarıyı pekiştirmek isteği göze çarpıyor. Çoğu kamuoyu araştırma sonuçlarına göre, AK Parti bundan sonraki genel seçimde yüzde 40 oranında oy alabilir. Örneğin, Financial Times, Erdoğan'ın partisinin iktidarda kalıp tek başına hükûmet kurabileceğini tahmin ediyor. Bunun için 550 milletvekilinden 276'sının oyu yeterli olacak. Fakat parlamentoda çoğunluğa sahip olan AK Parti Anayasal değişiklikler için yine de mutlak çoğunluğu elde edemeyerek 550 oydan sadece 336'sını aldı ve önerdiği Anayasa değişiklikleri bilhassa bu nedenle halk oylamasına götürüldü.

Dolayısıyla, Türkiye'de siyasi istikrarın sağlandığını söylemek için aslında yeterli sebep yok, zira genel seçimden sonra 2012 baharında Erdoğan'ın kendi adaylığını koymasının beklendiği cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması bekleniyor. Bunun için, Erdoğan'ın partisinin bu seçim maratonunda göstereceği performansa ülkenin geleceği de bağlı olacak. Üstelik, şimdi muhalefet yaşadığı şoktan daha yeni toparlanmaya ve ülkede olup bitenlerin anlamını kavramaya başladı.

Siyasette yaşananlar, Recep Tayyip Erdoğan'ın taktik konusunda oldukça deneyimli olduğunu gösterdi. Ilımlı İslam yanlısı şeklindeki mevcut imajına rağmen, Erdoğan Türkiye-Batı ekseninde oldukça esrarengiz bir davranış modelini geliştirdi. Muhalif Türk basını bunu çözmekle uğraşıyor ve bunu "Erdoğan'ın gizli planı" olarak adlandırıyor. Örneğin, iktidar partisinin önerdiği Anayasa değişikliklerinin kamuoyuna sunumunda izlenen yaklaşımdan bunların AB'nin tam bir rehberliğinde hazırlandığı izlenimi yaratılıyordu. Bahsedilen modelin diğer bir örneğini Abdullah Gül'ün Columbia Üniversitesinde yaptığı konuşmada görmek mümkün. Gül, Türkiye'nin daima ABD'nin güvenilir bir müttefiki olacağını söyledi.

Gerçekten de, şimdi Ankara için, yapılacak erken genel seçim ve bunun öncesi süreç üzerinde Batı'nın bırakabileceği olumsuz bir etkiyi etkisizleştirmek son derece önemli. Hele de, Gül'ün ifade ettiği gibi, Amerikan basınında ve ABD Kongresinde Türkiye'ye karşı bir takım önyargıların mevcut olduğu bir sırada. Aynı zamanda önde gelen Amerikalı yayınlardan biri olan Foreign Policy ise, "dış politikası NATO ortaklarının planlarından gittikçe daha çok ayrılan" Türkiye'nin giderek "NATO tarafından kurulan uluslararası güvenlik yapısının temelini oyan" bir ülkeye dönüştüğünü ve önümüzdeki yıllarda bu temelin yıkılabileceğini yazıyor. Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye'de yaşanacak gerilim derecesi yüksek gelişmeler, büyük oranda Erdoğan'ın hükûmetinin yeni koşullarda izleyeceği politikaya bağlı olacak.

Her şeyden önce, Ankara'nın bundan sonra Müslüman dünyasındaki konumunu pekiştirmeye ve Batılı ortaklarından daha bağımsız bir dış politika izlemeye çalışacağı çok açık. Fakat bu durumda Ankara'nın "Türk koridoru üzerinden Batı'ya bir açılım gerçekleştirmeyi" ümit eden diğer Türk ülkelerdeki nüfuzunu yitirme tehlikesi var. Bundan da öte, Rusya ile ciddi ilişkiler sermayesine sahip Türkiye'nin Erivan'a yönelik Azerî yetkililerin umduğundan çok farklı bir tavır alma ihtimali yüksek. Bu nedenle, Türkiye'de yapılacak genel seçimlerde iktidar ile muhalefet arasındaki tartışmaların ana konusunun ülkenin dış politikası olacağını iddia etmek mümkün, çünkü en azından, Türkiye, ABD ile müttefiklik ilişkilerine rağmen, BM Güvenlik Konseyinin İran'a karşı uyguladığı yaptırımları desteklemeyi reddetti ve Türk liderlerinin bu konudaki söylemleri, Tahran'ınkinden veya Şam'ınkinden prensipte farklı değil.

Eskiden Türkiye'nin müttefiki olan İsrail'e gelince, Tel Aviv, Ankara'nın dış politikasındaki yeni önceliklerin kalıcılığı konusunda ikna olduysa, o zaman şunu kuvvetle iddia etmek mümkün: Komşu Irak'ta ve Türkiye'nin doğu illerinde "Kürt kozu" kullanılabilir. Kürtleri kullanmanın kapasitesi devasadır ve Kürtler seçim öncesinde ve seçim sırasında ülkedeki gelişmeleri ciddi bir şekilde etkileyebilir. Şu an Türkiye'de askerler, üniversite profesörleri ve iş çevrelerinin bir kısmı iktidar partisinden nefret ediyor. Onlarca yıl Türkiye'nin gelişmesinin ve laik statüsünün güvencesini Genelkurmay veriyordu. Bunun için, "Vatan Tehlikede!" şeklindeki bir slogan ortaya atılırsa, Türkiye'nin siyasi sahnesine tekrar askerler çıkabilir. Üstelik o zamana kadar bazı güçlerin iktidar partisinde çatlak meydana getirmesi ve muhalefet ile taktik bir birlik oluşturması da ihtimal dışı değildir. Böylelikle, Türkiye'deki siyasi mücadele devam etmek bir yana, gittikçe şiddetlenecek. Bir ülkede bir parti ya da bir güç, tarihî önemde birtakım değişiklikler için siyasi veya toplumsal yapı bakımından gerekli bir zemin hazırlamaya kalkarsa, hep böyle olur.

BYEGM
SON VİDEO HABER

Suriyeliler gitti, atölyeler boş kaldı!

Haber Ara