El-Kaide'ye eleştirel bakış
İslam dünyasının tanınmış düşünürlerinden Muhammed Muhtar eş-Şankiti, "El-Kaide örgütünün zayıf ve güçlü yanları" adlı makalesinde el-Kaide hakkında çok çarpıcı özeleştiride bulundu.
15 Yıl Önce Güncellendi
2010-09-29 11:23:00
Kanlı 11 Eylül olaylarının üstünden 9 sene geçti. El-Kaide, Müslümanları batıyla evrensel bir savaşa, kendi toplumlarını da iç savaşa sürüklemeye devam ediyor. Bu da herkese, bu örgüte gözlemci bir bakışla bakmak sorumluluğunu yüklüyor.
Bu makalede ahlâkî ve pratik yönlerden el-Kaide örgütünün zayıf ve güçlü noktalarına hızlıca göz gezdireceğiz. Kapsamı gittikçe yaygınlaşan ve gün geçtikçe daha çok halklaşan bu fenomenin daha iyi anlaşılmasını temenni ediyoruz.
Birçok Müslüman için El-Kaide’ye ahlâkî ve stratejik bir hüküm vermek çok zor. Bunun sebeplerini 4 noktada toplayabiliriz:
İlki; Bu örgüt çoğunlukla meşru amaçlarla fakat meşru olmayan araçları kullanarak savaşıyor. Amacın meşru olması aracı mübahlaştırıp, aracın meşru olmaması zül sayılmıyor.
İkincisi; Ümmet, liderlerinin sorumluluktan kaçması ile öyle bir noktaya geldi ki, vicdanı rahat etmese de, saldırgan düşmanla mücadelede her aracı kullanmayı mübah görüyor.
Üçüncüsü; El-Kaide’nin yabancı mihraklarla savaşı, ahlâki yönden bir zayıflıktır. Zira meşru olmayan amaçlar için meşru olmayan araçlar kullanıyor. Hâlbuki araç da amaç da sorunu çözmüyor.
Dördüncüsü; Örgüt üyelerinin verdikleri iman içerikli mesajlar ve bu yolda yaptıkları fedakârlıklar, bazı vicdanlı Müslümanların onları eleştirmesini zorlaştırıyor.
Özellikle bu son nokta üzerinde durulması gereken bir nokta. Mısırlı strateji yazarı arkadaşım Vail Adil’in dediği gibi “fedailik oyunu”nun canlı bir örneği. Vail geçen haftaki “fedailik oyunu”nun prensipleri ve fikirleri uğruna hayatlarını “feda eden” o insanlara nasıl güven duyduğumuzu açıklıyordu.
Böyle gelişigüzel bir şekilde onlara güvenmemiz hiç de bilgece değil. Bilakis aklımızı cebimize koyduğumuzun göstergesi.
Karışıklık çıkarabilecek bu durumla başa çıkabilmek için Vail, fedakârlık mızrağıyla aklımızı nişan alan fikirlere karşı tetikte olmamız, fikir ne kadar cazip olsa da, içine karışmış olan fedakârlık, emek edebiyatını ayıklayıp, her türlü hileden arındırılmış bir şekilde gerçeği tüm çıplaklığıyla görmek için uğraşmamız gerektiği görüşüründe. Sırf sahiplerinin gayreti ve fedakârlığı ile ayakta duran nice görüş ve fikir akımı var.
Fedailik bazen yanlış kararların kelini örtmek için kullanılan peruktur, insanlara akıl oyunları oynayarak yanıltır. Akıl sahiplerinin işi ise keli göstermek için peruğu çekmektir.
Şüphesiz El-Kaide fedailikleri Vail Hoca’nın tespitleriyle birbirini tamamlıyor. Nitekim el-Kaide, transparan cüppesinin altında hatalı siyasi kararları ve ölümcül stratejik tercihleri saklıyor. Ahlâkî karmaşa da cabası!
Peygamber efendimiz ve Raşit halifeler zamanında da Müslümanlar bu tarz ahlâki ikilemle yani bazı komutanların yaptığı aşırılıklarla yüz yüze gelmişlerdi.
Sahih-i Buhari’de geçen bir hadiste, Halid bin Velid’in (ra) Müslüman olup, teslim olmalarına rağmen bir kavmi öldürme emri verdiğini duyunca peygamber efendimiz (sav)’in ellerini gökyüzüne kaldırıp 3 defa “Allah’ım Halid’in yaptıklarından sana sığınırım/beriyim” dediği rivayet olunur.
İbn-i Teymiye bu olayı “Halid bin Velid’in (ra) dini ve fıkhî hükümlere başkaları kadar vakıf olmayıp, isabetli bir karara varamaması şeklinde yorumlamıştır. Cahiliye döneminde Halid bin Velid ve o kavim arasında bir sorun olduğu, bu yüzden ölüm emri verdiği de söylenir.” (Minhacu’s –Sünne 487/4)
Fakat peygamber efendimiz nasıl yorumlanırsa yorumlasın bu aşırılıktan Allah’a sığınmış, öldürülenlerin diyetlerini ödeyerek durumu düzeltmiştir. Biz de bu durumdan çok önemli bir ders çıkartıyoruz; zorluğuna ve inceliğine rağmen savaş ve harp hukukunda dahi ahlâki ilke ve prensiplerden ödün vermemeli ve bu konuda çok net olunmalıdır.
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN
Haber Ara