Ortadoğu'da demokratik bir süper güç
Türkiye, İslam ve demokrasinin el ele gidebileceğini gösteren bir reform paketini kabul ederek kalıplarla mücadele ediyor.
15 Yıl Önce Güncellendi
2010-09-28 12:26:00
"İslami ahlak değerleri" olarak tanımladığı değerlere bağlı olan bir siyasi parti, Türkiye'yi şimdiye kadar olduğundan daha fazla tam demokrasiye yaklaştırdı.
İki hafta önce, bir askerî darbenin demokratik olarak seçilen Süleyman Demirel hükûmetini devirmesinden 30 yıl sonra Türkler, ezici çoğunlukla, Recep Tayyip Erdoğan'ın AK Partisinin ılımlı İslamcıları tarafından getirilen anayasa değişikliklerinden yana oy kullandı.
Reformlar kadınlar, çocuklar ve sakatların haklarını güçlendiriyor, Hıristiyan ve Kürt azınlıklara daha fazla özgürlük sunuyor, kısıtlayıcı iş yasalarını gevşetiyor ve ülke üzerinde daha demokratik kurumlar oluşturulmasına olanak sağlıyor.
Daha da önemlisi, reformlar yargı sistemini yeniden düzenliyor, vatandaşlara daha fazla yasal muhafaza sağlarken, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmaya karşı muafiyetlerini sona erdiriyor.
Anayasa değişikliklerine karşı çıkanlar, cumhurbaşkanı ve parlamentoya özellikle yargıçların atanmaları konusunda çok fazla yetki verildiğini iddia ediyorlar.
Ancak bu tür iddialar seçmenleri ikna edemedi, AK Partinin Türkiye'nin AB üyeliğine yönelik gerekli bir adım olarak sunduğu reform paketlerine oy verenlerin neredeyse yüzde 60'ı "evet" dedi.
2002 yılında iktidara geldiğinden beri kendisini Avrupa'nın muhafazakâr Hıristiyan Demokrat partilerin bir benzeri şeklinde sunan AK Parti, ordunun Türk demokrasisinin koruyucusu olarak kendine yüklediği rolü sürekli küçülttü.
Bunun yerine AK Parti, Türklere anayasal demokrasiye ve yasaların üstünlüğüne bağlılığı yansıtan, fakat ülkenin dinî kimliğini güç kullanarak bastırmayı gerektirmeyen bir yönetim modeli sağladı.
Türkiye, AK Parti yönetiminde sadece daha özgür, daha liberal, daha kapsamlı ve daha demokratik bir ülke olmakla kalmadı, aynı zamanda daha baskın bir küresel güç oldu ve benzeri görülmemiş bir ekonomik büyüme dönemi yaşadı. Aslında Türk ekonomisi bu yılın ikinci çeyreğinde yüzde 10,3'lük bir büyüme göstererek küresel daralmadan çok daha güçlü bir biçimde çıktı. Bu, Türkiye'yi Singapur ve Tayvan'ın ardından üçüncü en hızlı büyüyen ülke yapıyor.
Ancak buna rağmen AK Parti, ana muhalefet partilerinin, "laik kurumların" altını oyduğuna dair eskimiş söylemleriyle yüz yüze kalmaya devam ediyor.
Benzer şekilde, Türkiye'nin artan biçimde iddialı dış politikası İran, Suriye ve Irak ile artan ilişkileri ve İsrail'in Filistinlilere muamelesine dair aşırı muhalefeti ile ilgili ABD'den de çok fazla eleştiri duyuyoruz. Hatta bazıları, NATO'nun tek Müslüman üyesi olan Türkiye'nin, Batı ile stratejik ittifakından yüz çevirip bölgede, ABD çıkarlarına karşı bir "İslam ittifakı" kurduğunu iddia etti.
Bu saçmalık. AK Partinin dış veya iç politikasını belirleyen İslam değildir, ekonomik ve ulusal güvenlik çıkarlarıdır. Eğer Türkiye, diplomatik çabalarını Orta Doğu, Orta Asya ve Basra Körfezi'ne yoğunlaştırıyorsa sebebi, ekonomik büyümenin ABD veya Avrupa'dan değil oralardan gelmesidir.
Dahası, Türkiye'nin daha güçlü dış politikası ve bölgedeki çatışmalarda kendisini ara bulucu olarak kabul ettirme çabaları, yeniden canlanan ulusal güveninin sonucudur. Bölge sorunları ile ilgili kendi teklifleri ve politikalarıyla Türkiye, artık ABD'nin altında olmak istemiyor, bir müttefik veya eşit olarak muamele görmekte ısrar ediyor.
Bu iyi bir şey. Çünkü İsrail-Filistin çatışmasına iki devletli çözüm olsun, Irak ve Afganistan'da istikrarı sağlamak olsun veya İran'ın nükleer silah geliştirmesini engellemek olsun, Türkiye'nin bölgedeki çıkarları ABD'ninkilerle aynı doğrultuda. Aslında Türkiye'nin Orta Doğu'da Amerika'nın en önemli stratejik müttefiki olduğunu söylemek abartmalı olmaz.
Daha da önemlisi Türkiye, Orta Doğu insanlarına Mısır, Ürdün ve Suriye'deki laik diktatörlükler veya İran ve Suudi Arabistan'daki dinî otoriter rejimlere göre daha otantik bir İslamî yönetim modeli sundu. AK Parti, İslam ve demokrasi arasında herhangi bir çelişme olmasına gerek olmadığını, İslami değerlere bağlı bir partinin aynı zamanda insan hakları, anayasalcılık, çoğulculuk veya yasaların üstünlüğüne bağlı olabileceğini ispat etti. Anayasa reformlarının kabul edilmesiyle birlikte, Türkiye Orta Doğu'nun yeni süper gücü olarak pozisyonunu güçlendirmeye yönelik bir adım daha attı ve modern Müslüman çoğunluklu bir demokrasinin eğer fırsat verilirse neler yapabileceğinin ışıltılı bir modeli oldu.
BYEGM
SON VİDEO HABER
Haber Ara