73 milyonun hayat tarzı teminatımız altında
Başbakan Tayyip Erdoğan, partisinin il başkanlarına referandum sonuçlarını değerlendirirken, önemli açıklamalarda bulundu.
15 Yıl Önce Güncellendi
2010-09-25 03:18:00
Uzun bir aradan sonra kamuoyunun karşısına çıkan ve referandum sonrası ilk kez partisinin il başkanlarına seslenen Başbakan Erdoğan, çok mesajlı kapsamlı bir konuşma yaptı. Parti genel merkezindeki toplantıda Erdoğan, isim vermeden 'evet' diyenleri 'ihanet' içinde gösteren ADD Başkanı Tansel Çölaşan'a tepki gösterdi: "Ben size 'evet diyenler gaflet, dalalet, hıyanet içindedir' demiyorum. Bu zihniyeti tel'in ediyorum, lanetliyorum. Bu zihniyet ayrımcıdır, bölücüdür. Bunlar rantiye şebekeleridir." diye konuştu. 'Hayır' diyenlerin de demokrasi özlemi içinde olduğunu dile getiren Erdoğan, "Yüzde 58 nasıl Türkiye sevdası ile 'evet' derken, yüzde 42 de hiç şüphesiz Türkiye aşkı ile 'hayır' demiştir." değerlendirmesinde bulundu. Bu kesimi anlama çabası içinde olduklarını ve özeleştiri yapacaklarını aktaran Erdoğan, "Hayır diyenlerin korkularını anlamaya çalışmak her partinin temel görevidir. Aynı şekilde 'evet' diyenlerin demokrasi heyecanını, reform beklentisini doğru okumak partilerin, partililerin görevidir." ifadelerini kullandı. Erdoğan, konuşmasında özetle şu mesajları verdi:
İnegöl ve Dörtyol'daki kışkırtmaların belgeleri açıklanacak:
Allah aşkına sivil diktatörlük diye bir tabir olur mu? Diktatörlük sivilin işi değildir. Bunu diyenler cahillerin ta kendileridir. Lokal bazı olaylar, gerçekler saptırılarak, gerçek nedenler gizlenerek, bir korku ve baskı aracı olarak kullanılıyor. Halkoylaması sürecinde İnegöl Dörtyol'da sergilenen kışkırtmalar ki çok daha açık net bilgiler, belgeler açıklanacak duyacaksınız. Bunlar şimdi halkoylamasının ardından İstanbul'da Tophane'de sergilenmek isteniyor. Bunu yapan kimse ben Türkiye'yi seviyorum diyemez. Dürüstseler, samimiyseler, bunları yazmazlar, bu kadar bunları abartmazlar.
Türkiye'de mahalle baskısı yok: Ben oranın çocuğuyum. Tophane'yi sokak sokak bilirim. Sanat galerisi ve eğlence yerleri sadece Tophane, Boğazkesen'de mi? İstanbul'un değişik yerlerinde bu kadar sanat galerileri var. Hangisinde bugüne kadar böyle bir olay duydunuz? Yok. Biz hiçbir hukuksuzluğa izin veremeyeceğimiz gibi, hiçbir provokasyona da göz yummayız. Türkiye'de mahalle baskısı yoktur. Türkiye'de halkı kışkırtmayı, tahrik etmeyi âdet haline getiren, kirli oyunlardan medet uman odaklar vardır.
Herkes herkesi sevmek zorunda değil ama saygı duymak ve tahammül etmek zorundalar. Yüzde 58'in iradesine saygı duymayı beceremeyip çıkan sonucu tebrik edemeyenlerin yaptığı tahammülsüzlük değil mi? Uluslararası bir organizasyonda kendi ülkesinin devlet başkanını, meclis başkanını, başbakanını yuhalayanların yaptığı tahammülsüzlük değil mi? Denize giren bir mütesettir öğretmene çocuklarının yanında saldırıp boğmaya çalışmak, istediği sonuç çıkmıyor diye millete bidon kafalı demek, göbeğini kaşıyan demek tahammülsüzlük değil mi?
Anadilde eğitim beklenmesin: Anadilde nerede isterseniz kurslarınızı açabilirsiniz. Ama bizden resmî olarak anadilde bir eğitim beklemeyin. Çünkü Türkiye'nin resmî dili Türkçedir. Terörü sona erdirmek için tüm siyasi partilerle diyaloğa açığız. Fakat bizden birileri akıl danelik yapmak suretiyle terör örgütüyle görüşme talebinde bulunursa, kusura bakmasın bizim terör örgütüyle görüşme gibi bir fantezimiz yok. Kan akarken demokrasiyi güçlendiremeyiz."
MEDYA GRUBUNA SİLAHLI TEHDİDİN DEMOKRASİDE YERİ VAR MI?
Erdoğan, Doğu ve Güneydoğu'da medyaya yönelik gösterilen silahlı tehdide de sert çıktı: "Dün aldığım haberi söyleyeyim. Önemli bir medya grubu yayın organlarına Van gibi, Diyarbakır gibi illerimizde silahlar gösterilmek suretiyle tehditler savruluyor, burada bu gazeteyi dağıtmayacaksınız diye. Aynı şey bizim Yüksekova ilçe başkanımıza yapıldı. Kaçırma teşebbüsleri sonrasında istifa etmek zorunda kaldı. Demokrasi bu mu?" Erdoğan, terör örgütünün camilere boykot yapmasını da, "Olacak iş mi ya? Cami Allah'ın evidir ya herkes gider. Bu anlayış barışa davet yapabilir mi? Barışın egemen olduğu en önemli yer camilerimiz." sözleriyle tepki gösterdi.
Gazetecilere hapis cezasını gündemine aldı
Gazeteciler, Ergenekon davasıyla birlikte ortaya çıkan gizli bağlantıları haberleştirdikçe sık sık mahkeme önüne çıkar oldu. Gelinen noktada gazeteciler hakkındaki dosyalar, basın savcılıklarından ağır ceza mahkemelerine taşındı. Buna sebep olarak, TCK'nın 'adil yargılamayı etkileme' ve 'gizliliği ihlal' başlıkları gösteriliyor. Sayıları 5 bine ulaşan basın davalarını gündemine alan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün gazetelerin ve televizyonların genel yayın yönetmenleriyle Dolmabahçe'deki çalışma ofisinde bir araya geliyor. Edinilen bilgilere göre, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Murat Karakaya ve Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay'ın da hazır bulunacağı toplantıda, gazetecilerin bu kadar sık mahkeme önüne çıkmaması ve hapse atılmaması için yapılması gerekli düzenlemeler üzerinde durulacak. Başbakan Yardımcısı Arınç'ın basın özgürlüğüne dönük bir rapor hazırlattığı biliniyor. Başbakan Erdoğan'ın bu konuda önemli mesajlar vermesi bekleniyor.
ZAMAN
SON VİDEO HABER
Haber Ara