AB, Ankara ile anlaşma arıyor
Finlandiya Dışişleri Bakanı Stubb'un da belirttiği gibi eğer müzakere treni durursa, Ankara batı yerine daha fazla bir biçimde doğu ve güneye bakabilir.
15 Yıl Önce Güncellendi
2010-09-14 12:28:00
İsviçre gazetesi Neue Zürcher Zeitung'un 13 Eylül 2010 tarihli sayısında yayımlanan Brüksel çıkışlı ve Peter Winkler imzalı haber-yorumunda şunlara yer verild;
AB, stratejik partnerlerine karşı daha birliktelik içinde bir tutum oluşturmak istiyor. Yükselmeye çabalayan ve üyelik müzakerelerinde çıkmaz sokağa girme tehlikesi altında olan Türkiye ile temaslar, pratikteki zorlukları örnek bir biçimde ortaya koyuyor.
AB Dışişleri Bakanları, cuma ve cumartesi günü Brüksel'de yaptıkları gayri resmî toplantıda, stratejik partnerlerine karşı daha birliktelik içinde bir tutum tartışmalarını gündemlerinin odağına yerleştirdi. Bunun ardında, büyük üye devletlerin dahi değişen jeopolitik düzende giderek nüfuz kaybetmelerinden duyulan endişenin büyümesi yatıyor. Buna karşılık Çin, Hindistan, Brezilya ya da Güney Afrika gibi ekonomik olarak hızla büyüyen devletlerin er ya da geç siyasi anlamda da bir güç merkezi olarak ciddiye alınmaları talebinde bulunacağı ortada.
AB, bu yüzden ortak stratejik çıkarlarını yeniden tanımlamalı, üye ülkelerin ve birliğin tutumlarını daha uyumlu hale getirmeli. Bu, özellikle dış baskı ile ortaya çıkan uzun vadeli bir süreç ve muhtemelen gelecek perşembe günü yapılacak AB zirvesinde de siyasi gündemi belirleyecek bir konu.
Kısmen güçlü bir biçimde birbirinden ayrılan çıkarları ortak potada toplamanın ne kadar zor olduğunu, AB'nin kapısındaki yükselen bir güce karşı tutum da gösteriyor. Brüksel'deki birçok bakanın da söylediği gibi, Türkiye'yi 2005 yılında başlayan üyelik müzakerelerinin yakında çıkmaz bir yola girme tehlikesi tehdit ediyor. AB, 35 müzakere faslından sadece üçünü daha açabilir. Geriye kalanlar ya açık ya da özellikle hâlâ çözülemeyen Kıbrıs sorunu, Türkiye'de eksik reform çabaları ve AB üye ülkelerindeki temelden muhalefet gibi siyasi sebeplerle bloke durumda.
Finlandiya Dışişleri Bakanı Stubb'un da belirttiği gibi eğer müzakere treni durursa, Ankara batı yerine daha fazla bir biçimde doğu ve güneye bakabilir. Alman Dışişleri Bakanı Westerwelle de belli bir süredir Türkiye'ye yönelik adil bir tutumu savunuyor. Müzakere sürecinin, başlangıçta da üzerinde anlaşıldığı şekilde, tarafsız ve açık uçlu olması gerektiğini ifade ediyor. Bazı münferit alanlar konusundaki müzakerelerin ilgisiz konu ve taleplerle zedelenmemesi gerektiğini vurguluyor. Westerwelle de AB'de Türkiye'nin üyelik perspektifine karşı yoğun direncin olduğunu biliyor. Ancak o, Türkiye'nin kendisini reforme etme çabalarının göz ardı edilerek, AB yolunu prensipte kapayan bir tutuma karşı çıkıyor.
Ankara, AB için sadece Orta Doğu, Yakın Doğu ve Müslüman dünyasıyla bir köprü olarak stratejik olarak büyük önem taşımıyor. Türkiye, giderek artan bir biçimde petrol ve doğal gaz sevkiyat ağlarının geçiş noktası haline de geliyor. Birçok bakan, Türkiye'ye yönelik yeni bir tutum arayışının, üyelik yönündeki müzakere sürecinden vazgeçilmesinin istendiği anlamına gelmediğini, söz konusu olanın, buna bir tamamlama olduğunu ifade ediyor. Gerçekte, olası bir müzakere tıkanıklığına önlem alınmak isteniyor olabilir. Ancak kimse bunu yüksek sesle dile getirmek istemiyor.
BYEGM
SON VİDEO HABER
Haber Ara