Davutoğlu'ndan 'müzakere süreci' uyarısı
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin AB'ye katılım müzakereleri yavaş ilerlerken, Türkiye-AB stratejik diyaloğunun artmayacağı uyarısında bulundu.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-09-11 18:48:00
Adını ilk toplantıya ev sahipliği yapan Almanya'nın Gymnich Şatosu'ndan alan gayrıresmi toplantıda AB'nin stratejik geleceğini ve Çin, Hindistan ve Brezilya gibi yükselen güçlerle ilişkisini tartıştıklarını anlatan Davutoğlu, söz alan tüm bakanların Türkiye'nin artan stratejik önemine, büyüyen ekonomisine ve AB'ye yapabileceği stratejik katkıya vurgu yaptığını aktardı.
Toplantıda Türkiye'nin diğer yükselen güçler gibi sadece stratejik bir aktör gibi değil, AB üyesi olacak stratejik bir aktör olarak değerlendirildiğini belirten Davutoğlu, Türkiye-AB stratejik diyaloğunun Türkiye'nin tam üyelik perspektifine alternatif bir sürece dönüşmesinin sözkonusu olmadığının AB'li bakanlarca teyit edildiğini, kendilerinin de buna asla izin vermeyeceğini dile getirdi.
Davutoğlu, "Biz Orta Doğu'da İsrail-Suriye arabuluculuğundan tutun da Lübnan'da Irak'ta, Bosna Hersek ve Sırbistan arasında, Kafkasya'da yoğun aktivite içindeyiz. Biz isteriz ki bu aktiviteyi AB'ye aday ve katılım müzakerelerini yürüten bir ülke olarak, AB'yle paralel ve birlikte yürütelim. Ama çevremizdeki gelişmeler beklememize imkan tanımıyor. Yani 'bütün bu (diyalog ve işbirliği için) mekanizmalar kurulsun ve AB ile birlikte harekete geçelim' deme şansımız yok. Biz bölgemizde, bizi ilgilendiren her konuda saat geçmeden tutum belirleriz ve gerekeni yaparız" diye konuştu.
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Ashton ve AB Genişleme Komiseri Stefan Füle'yle Temmuz ayında İstanbul'da gerçekleştirdikleri ilk siyasi diyalog toplantısında, Türkiye'nin "aramızdaki stratejik diyaloğun artması herhangi bir şekilde imtiyazlı ortaklık veya stratejik ortaklık gibi bir kavram içinde değerlendirilemez" şeklindeki tutumunu vurguladıklarını ve AB tarafının buna tam destek verdiğini kaydeden Davutoğlu, "isterse olumlu anlamda olsun, AB'nin Çin için, Brezilya için kullandığı stratejik ortak tabirini bizim için kullanmasını doğru bulmayız" dedi.
AB ile stratejik siyasi diyaloğun yoğunlaşmasının yeni bir karardan kaynaklanmadığını, önceki dönemlerdeki troyka toplantılarının AB'nin yeni anayasası Lizbon Anlaşması'nın yürürlüğe girmesiyle yaşanan şekil değişikliğinin sonucu olduğunu belirten Davutoğlu, "kimse (Türkiye ve AB arasındaki) stratejik siyasi diyaloğu, imtiyazlı ortaklığa giden bir kapı gibi değerlendiremez. Buna izin de vermeyiz. Bunun olmaması için de bu stratejik diyaloğa paralel şekilde müzakere sürecinin hızlandırılması lazım. Müzakere süreci yavaş yürürken stratejik diyaloğun artması gibi bir seçenek sözkonusu değil. Bizimle işbirliği yapılmak isteniyorsa, ki bu irade ortaya konuluyor, bunun tam üyelik perspektifiyle ve müzakerelere ivme katarak yürütülmesine büyük bir önem veriyoruz" şeklinde konuştu.
Bakan Davutoğlu, AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Ashton'ın yapıcı ve vizyoner bir yaklaşımla, "Türkiye'nin dış politikadaki artan etkisini, AB ile birlikte bir potansiyel olarak görmek istiyoruz, bunları beraber değerlendirelim" talebinde bulunduğunu ve kendilerinin de bunu "Türkiye'nin üyelik sürecini teşvik, takviye ve tahkim eden bir yaklaşım" olarak gördüklerini belirterek, bölgesel ve küresel konularda AB ile Türkiye arasında daha yakın istişare kararı aldıklarını anlattı.
AB dışişleri bakanlarının gayrıresmi toplantısında, 1700'lü yıllardan bugüne kadar Avrupa'nın dünya ekonomisi içindeki ve dünya politikası içindeki yeriyle ilgili bir perspektif sunduğunu ve "2050 yılında AB'yi nerede düşünüyoruz?" diye sorduğunu aktaran Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"1700'lerde dünya ekonomisi içinde Asya'nın payının yüzde 60, Avrupa'nın payının yüzde 10-15 civarında olduğunu, II. Dünya savaşı öncesinde Avrupa'nın yüzde 40-45'lerle maksimuma çıktığını ve ABD ile birlikte yüzde 70'lere vardığını, 2000'lerde ise Asya'nın tekrar 1850'lerdeki gibi yüzde 38'ler düzeyine geldiğini anlattım ve bu trend devam ederse 2050'de nerede olacağını sordum. Böyle bir beyin fırtınası içinde Türkiye'nin de AB'nin parçası olarak birlikte dünyadaki bu genel trendi ve dünya ekonomisi ve politikasındaki değişimi nasıl yorumladığımızı birlikte ele aldık. Türkiye-AB stratejik siyasi diyaloğunun, zemini bu. Yanlış anlaşılmasın."
Davutoğlu, AB'li meslektaşlarına "eğer bu stratejik diyaloğun daha da gelişmesini istiyorsanız, müzakere sürecine ivme katacak tedbirleri almalısınız" mesajını verdiğini ifade etti.
Davutoğlu, bir gazetecinin Kosova ve Sırbistan arasındaki sorunun AB'nin de girişimiyle çözümünde Türkiye'nin devre dışı bırakıldığı iddiasında bulunması üzerine, böyle bir şeyin sözkonusu olmadığını, AB'li bakanların her ortamda Türkiye'nin Balkanlarda oynadığı role ve barışa katkısına vurgu yaptığını anlatarak "Türkiye ne Orta Doğu'da ne Balkanlar'da kimseyle rekabet halinde değil. Yapılan her olumlu işin arkasındayız. Yapılmadığı zaman da olumlu işi biz yapmak için devreye gireriz. Dolayısıyla Orta Doğu barış sürecinde Türkiye devre dışı mı gibi bir sorunun, bizim dış politikamızda karşılığı yok. Barış gerçekleşsin, nasıl gerçekleşirse gerçekleşsin, kim gerçekleştirirse gerçekleştirsin, bizden destek vardır" dedi.
Ahmet Davutoğlu, "Önemli olan Balkanlar'da, Orta Doğu'da, Kafkasya'da, Orta Asya'da, bizim çevre havzalarımızda barış ve istikrarın olmasıdır. Bunu hangi insiyatif geliştirirse biz onun yanındayız. Hiçbir zaman rekabet içinde olmadık, olmayız" ifadesini kullandı.
Davutoğlu, yarın referanduma sunulacak anayasa değişikliği paketinin de gündeme geldiği toplantıda, AB'li meslektaşlarının Türkiye'ye takdirlerini ifade ederek, anayasa değişikliğiyle reform süreci devam ederken Türkiye'nin AB yolunda attığı adımların pekişeceğini söylediklerini aktardı.
-ROJ TV'YE TERÖRÜ DESTEKLEME SUÇLAMASIYLA DAVA AÇILMASI-
İkili temaslarına da değinen Davutoğlu, Danimarka'nın görevine bu yıl başlayan Dışişleri Bakanı Lene Espersen ile hem tanışma hem de terör örgütünün yayın organı Roj TV konusundaki gelişmeleri ele almak için görüştüğünü anlattı.
Davutoğlu, eski Danimarka Başbakanı olan NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen'in bu göreve atanırken, Türkiye'ye Roj TV'nin kapatılacağı sözünü verip vermediğinin ve Danimarka'da terör örgütünün kanalına yönelik başlatılan son yargı sürecinin bu kapsamda görülüp görümeyeceğinin sorulması üzerine, şunları kaydetti:
"Diplomaside bazen belli neticelerin alınması bir süreç içinde gerçekleşiyor. Siz bu bağlantıyı kendiniz kurduğunuz için benim ayrıca söylememe gerek yok ama hatırlarsanız o zirve (NATO'nun Strassbourg-Kehl Zirvesi) sonunda birçok yorumlar yapıldı. Sanki Türkiye'nin talepleri gözardı edilmiş gibi bir kanaat kimi çevrelerce dile getirildi. Ama NATO Genel Sekreter Yardmcılığına bir Türk'ün, değerli bir diplomatımızın atanması, NATO'daki askeri mevcudiyetimizin, temsilimizin yükseltilmesi ve Roj TV. Roj TV'yi bütünüyle sadece ona bağlamak doğru değil, bu bir süreç. Yakından takip ettiğimiz bir süreçtir. Ama bir taraftan da tabi ki Türkiye'nin bu konuları ve yürüttüğü müzakerelerdeki ortaya koyduğu pozisyonla ilgili gelişmeleri ne kadar yakından takip ettiğinin bir göstergesi olarak değerlendirmek icap eder. Bu tür müzakerelerde biz hangi konuları gündeme getirmişsek sonuna kadar takipçisi olduk, olmaya da devam ederiz. Bunu da herkesin bir kez daha görmüş olması lazım. Ama bunu takip ederken diplomatik adaba ve karşılıklı saygıya özen gösteririz."
Davutoğlu, basın toplantısının ardından Türkiye'ye hareket etti.
AA
SON VİDEO HABER
Haber Ara