Filistin-İsrail müzakereleri ne ifade ediyor?
Birçokları Obama’nın, Netanyahu’nun taleplerini yerine getirmede bu kadar ısrarcı olmasını, önümüzdeki dönem seçimlerine bağlıyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-09-06 03:52:00
Direk müzakereler konusunda Netanyahu ile tam uzlaşma sağlayan Amerika ısrarcı bir politika izlemesi ve önceden konulan şartların düşürülüp Mısır hükümeti ile müzakerelere girmesi hususunda anlaşılmasıyla Mahmud Abbas’ın, ABD Başkanı Obama’nın şahsi katılımıyla geçekleştirilecek müzakerelere boyun eğmesi gibi unsurlar, üstünde düşünülüp, yorumlanması gereken unsurlar. Yorumlansın ki; Amerika’nın ve Netanyahu’nun bu işin arkasından ne dümenler çevirdikleri, asıl amaçları ortaya çıksın. Aynı şekilde aşağıdaki sorunun da cevabı verilmiş olsun; Bu işin içinden uzlaşmayla mı çıkılacak yoksa vakit kaybı olduğu gerekçesiyle başından beri müzakerelere karşı çıkanların söylediği gibi başarısızlıkla mı sonuçlanacak?
Amerikan yönetimine göre, ilk olarak; müzakereler hedefinden sapmadı, ikinci olarak da; Amerikan ordusunun istekleri doğrultusunda herhangi bir uzlaşmaya varmak, General Mullen’in ve General Petraeus’un da ifade ettiği gibi, Filistin meselesinde varılacak anlaşma, İran karşısında ve Amerika’nın Irak’ta ve Afganistan’da sürdürdüğü savaşlarda avantaj sağlayacak. Çünkü İran ve Hizbullah’ın elinden Filistin kozunu almış olacak. Böylece, sürekli problem üreten Filistin meselesi bir sonuca bağlanacağı için, Amerikan siyaseti Ortadoğu’da kabul görecek.
George Mitchell’in özel Ortadoğu elçisi seçilmesinin başlıca sebebi, Filistin meselesine çözüm getirecek olmasıydı. Obama yönetiminin, Mitchell’in çözüm arayışında karşılaştığı tüm güçlüklere rağmen, ikili müzakerelerin başlamasındaki ısrarı ancak böyle açıklanabilir.
Fakat Amerika’nın bu kadar ısrarcı olmasının başka bir sebebi daha var; yerleşim planının durdurulması esasına dayanan, Netanyahu’nun da şiddetle karşı çıktığı müzakerelerin başlamasında Mitchelle’in yoğun çalışmaları yüzünden Obama ile araları limoni olan Amerikan Yahudi lobisini razı etmek.
Birçokları Obama’nın, Netanyahu’nun taleplerini yerine getirmede bu kadar ısrarcı olmasını, önümüzdeki dönem seçimlerine bağlıyor. Zira popülaritesini kaybettiğinden beri, seçimleri kazanabilmek için Amerikan Yahudi lobisinin desteğine ihtiyacı var.
Bu da, direk müzakerelerin başlaması için, Obama yönetiminin, başta Mısır hükümeti olmak üzere bazı, Arap hükümetlerine ve Mahmud Abbas’a neden baskı yaptığını açıklıyor.
Netanyahu ise; yardım gemilerine yaptıkları saldırıların akabinde tüm dünyadan gelen baskılardan şikâyetçi. İşlediği savaş suçların soruşturulacağı uluslararası bir kurul oluşturması için yoğun baskı altında. Siyonist oluşumun imajı tüm dünyada sarsıldı.
İsrail’in son dönemdeki başarısızlığı iki krizi depreştirdi; ilki İsrail ordusunun 2006 ve 2008/2009 Lübnan ve Filistin savaşlarında hezimete uğramasıyla oluşan kriz, ikincisi; savaş suçlusu diye damgalanıp, tüm dünyada imajının sarsılması.
Bu yüzden, direk müzakereler isteniyor ki İsrail yalnızlığından kurtulsun. Bunu da barış arayışları içinde gözükerek yapıyor. En azından kâğıt üstünde bazı tavizler verip, Ramallah yönetimini ve Arap Barış Girişimi Kurulu’nda aldığı kararlarından dolayı Arap Birliği’nin tükenmekte olan saygınlığını koruyabilir, ama yapmıyor.
Netanyahu’nun direk müzakerelere gitmesinin, gerek gizli gerek açık her türlü krizden kurtulmak istemesinden başka bir açıklaması olamaz. (Amerika’nın bölgedeki silahlanmaya hâkimiyetini kaybettiği bir dönemde, İran, Suriye, Gazze şeridi ve Lünan’a açmış olduğu savaşların sonuçlarından duyduğu korku krizi gibi.)
Eğer Obama’yı müzakerelerde kendi safına çekemese ve Amerika baskısı karşısında Filistinli, Mısırlı görüşmecilerin, dirençlerini yitireceklerinden emin olmasaydı bu faktör bile Netanyahu’yu müzakerelere götüremezdi.(Çünkü Amerika baskısıyla, ne zaman bir zorluk çıksa diğer taraf sorunun İsrail lehine çözümlenmesi konusunda ikna edilecek.)
Şimdi sorulması gereken soru şu; direk müzakerelerin ardında anlık kazançlardan daha fazlasını isteyen, birinci dereceden bir Amerika siyaseti mi var? Mesela, önümüzdeki seçimlerde Amerikan Yahudi lobisinin desteğini kazanmak , Siyonist oluşumu içinde bulunduğu manevi ve siyasi krizden kurtarmak gibi.
Cevap; Obama yönetimi, bu müzakerelerin başarısız olmasını istemiyor, bilakis İsrail-Filistin arasında bir anlaşmaya varılması için ciddi bir şekilde çalışıyor.
Bu yüzden, her ne kadar anlaşmanın başarısız olacağı daha baskın gözükse de müzakerelerin vakit kaybı olduğunu ve başarısızlığını öngören kanaatlere itimad etmek hata olur. Çünkü Amerika herhangi bir problem yaşanmaması için azami gayret gösteriyor. Kendi menfaatleri ile örtüşen, İran’a ve bölgedeki diğer güçlere karşı kullanabileceği bir anlaşma.
Amerika’nın bu hedefine bazı mutedil Arap devletlerinin ve Mahmud Abbas’ın, Amerika ve arabuluculuk stratejisi üzerindeki iddiayı kaybetme krizinden çıkma arzusu eklenebilir. Bu önümüzdeki müzakerelerin başarısız olacağı teorisine itimad edilmemesini gerektiren bir diğer sebeptir, bilakis Filistin davasının tasfiye edilmemesi için gayret sarfeden herkes önemle konuyu ele alıp, uyanık olmalı.
Müzakerelerin fiyaskoyla sonuçlanacağı şeklinde ahkâm kesenler tarafından kullanıldığı sürece, dalgasına “Netanyahu’nun vatanseverliği” olarak adlandırılan şeye isnad edilen bir hüccet kalkıyor geriye.
Bu, savaş ve galibiyet sayesinde iddia krizinden çıkmaya gücünün yetmeyeceğinden emin olunmazsa olur. Bu, dışarıdaki Yahudi azınlıklardan gelen baskıları da eklersek oluşum ve onun üzerinde önemli bir baskıdır. Siyonist oluşumun devletini, birinci dereceden milliyetçi ve savaş suçlusu olarak görmeye başlayan uluslar arası kamuoyu ile iş birliğinde daha da kötüye gitti. Son olarak, Filistin dosyasının hasımlarından çekilmesine ihtiyacı olan Amerikan ordusunun baskıları.
Uzun lafın kısası, Netanyahu’nun ahmaklık derecesinde inatçı olduğu, görüşmecilerin kontratının zayıflamasının daha fazlasını istemesine doğrudur. Fakat eninde sonunda Netanyahu yüksek sınıftan bir fırsatçı ve siyaset adamıdır. Fakat bu onun zayıf yanlarının olmadığını göstermez.
Müzakerelerin kesinlikle başarısızlıkla sonuçlanacağını, herhangi bir uzlaşmanın imkânsız olduğunu ve Amerikan-İsrail siyasetlerinin bölgede geçiştirildiğini söylemenin açık bir hata olduğu sonucunu doğurur.
*Filistin asıllı Lübnanlı ünlü gazeteci-yazar.
Bu makale Zeynep Serdar tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara