İnanç özgürlüğünde uzlaşma yenilgi demektir
Sıfır Noktası'na inşa edilecek cami ile ilgili tartışmada caminin yerinin değiştirilmesiyle 'uzlaşma' çağrısı yapanlar neyi anlamıyor?
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-08-26 15:18:00
Destekçileri için Sıfır Noktası’na yeterince yakın, karşıtları içinse yeterince uzak olmayan camiyle ilgili mesede ortalıkta ‘uzlaşma’ gibi rahatsız edici bir kelime dolaşıyor. New York Valisi David Paterson, Başpisko-pos Timothy M. Dolan ve eski başkan George W. Bush’un danışmanlarından Karen Hughes ‘uzlaşma’ öneriyor. Hepsi iyiniyetli, fakat bu vakada uzlaşmayla yenilgi arasında fark olmadığını anlamıyorlar.
Bu karmaşık bir mesele değil. 11 Eylül 2001’de, bir milyardan fazla inananı olan bütün bir dinin ABD’ye saldırdığına inanıyorsanız, yıkılan Dünya Ticaret Merkezi’nin yakınına bir cami kondurmanın sizi rahatsız etmesi anlaşılabilir. Fakat gerçekler öyle değil. Saldıran İslam değil, çok küçük bir grup inanandı. Hal böyleyken, duyguları haklı olarak incinmiş insanlar hatalı. Onların müsamahamıza değil, anlayışa ihtiyacı var.
Saldırının bütün bir din tarafından yapıldığına inanmıyorsanız, o zaman İslam merkezinin yapılmasına destek vermek ahlaki göreviniz demektir. Bir sürü insan bu kategoriye giriyor (ya da öyle olduğunu söylüyor), ama camiyi protesto etmeyi sürdürüyor. Bunlar arasında Temsilciler Meclisi’nin eski başkanlarından Cumhuriyetçi Newt Gingrich’in yanı sıra Cumhuriyetçilerin New York valisi adayı Rick Lazio ve Twittercı Cazgır Sarah Palin gibi isimler var. Bir çeşit analoji pornografisinden, giderek daha da bariz hale gelen bir demagojik maskaralıktan adeta zevk alıyorlar. (Güçlü) çoğunluğu (güçsüz) azınlığın taleplerine karşı savunmak gibi kutsal bir yükümlülükleri varmış numarası çekiyorlar ve duyguları olguların yanlış okunmasına dayanan insanların savunuculuğunu yapıyorlar.
Belli bir yaşta olanlarımız, Afrikalı-Amerikalıların ve onları savunanların, ağır ilerleyip uzlaşmaları için uyarıldığını hatırlarız. Onlara, ırkçılıkları ne kadar çirkin olsa da beyazların hassas duygularını göz önünde tutmaları ve ‘gözü nemli Scarlett O’Hara hayat tarzları’nı korumaları gerektiği söyleniyordu. Başkan Dwight Eisenhower dahil siyasetçiler de bu rotayı destekledi. Yanlış, bir şekilde daha az yanlış olacak, fakat haklar acıtıcı biçimde ertelenecekti. Uzlaşma neydi? Otobüsün ortası mı?
O dönemden bir kavramı mezarından çıkarayım: Ahlaki ikna. Sivil hak savunucuları Eisenhower’dan ülkeye ahlaki doğrultuda rehberlik ederek örnek oluşturmasını istedi. Başkan uzun süre kılını bile kıpırdatmadı. Normandiya kahramanı, Arkansas Valisi Orval Faubus kendisini asker çağırmaya mecbur bırakana
kadar, nasıl liderlik yapılacağını unuttu. [ABD’de okullarda ırk ayrımcılığına son verilmesinin ardından, Faubus dokuz siyahi öğrencinin Little Rock lisesine girmesine izin vermemiş ve öğrencileri önlemesi için eyaletin Ulusal Muhafızları’nı okula konuşlandırmış, Eisenhower yaklaşık 20 gün sonra asker gönderip muhafızları federal hükümete bağlayarak krize son vermişti.] Bu dönem Eisenhower’ın aksi takdirde örnek olabilecek sicilinde büyük bir leke oluşturmaya devam ediyor.
Şimdi benzer bir durum yaşanıyor. Bu sadece ilkesiz siyasetçilerin cami üzerinden demagoji yapmasıyla
değil, diğerlerinin büyük kısmının sesini çıkarmamasıyla da ilgili bir mesele. Washington Post, din ve inanç meselelerinde daima büyük liderlik sergilemiş olan Bush’a sesini çıkarması yönünde çağrıda bulundu. Camiyi savunan ama başka yere yapılmasını öneren Hughes mantığından şaşmamalıydı. Ve başpiskopos, uzlaşma çağrısı yerine, cemaatinden hoşgörü göstermesini istemeliydi. O bir arabulucu değil, ahlak lideri.
Pedofil rahipler de kiliseyi temsil etmiyor...
Yıllardır binlerce rahip binlerce çocuğu taciz etti. Bu içler acısı bir gerçek. Fakat hiçbir mantıklı insan, bütün rahiplerin pedofil olduğuna ve bir kilise yapma planına pedofil kurbanlarının karşı çıkabileceğine veya çıkması gerektiğine muhtemelen inanmaz. Bireylerin eylemleriyle, bütün bir dinin öğretileri arasında fark olduğunu biliriz. Ben bir Yahudi’yim, fakat beni 1994’te El Halil’de 29 Müslüman’ı öldüren Baruch Goldstein’la yargılamayın. Caminin kurucularından Daisy Khan her tür uzlaşmayı reddetti. Haklıydı çünkü uzlaşmak, biraz bile olsa, bağnazların, demagogların veya bilgisizlerin savlarına teslim olmak demektir. Bu artık Khan’ın mücadelesi değil, hepimizin mücadelesi.
Biliyorum klişe haline geldi, fakat bu tür meseleleri kimse William Butler Yeats’in ‘İkinci Geliş’ şiirindeki kadar iyi ifade etmemiştir: “En iyinin inancı eksiktir büsbütün, en kötüyse şehvetli bir yoğunlukla dopdolu.” En iyinin biraz tutkulu yoğunluk sergilemesinin vakti geldi de geçiyor bile. (RIchard Cohen/Washington Post/24 Ağustos 2010)
radikal
SON VİDEO HABER
Haber Ara