İslamcıların demokrasi yürüyüşü
Fas'tan Endenozya'ya kadar tüm İslam dünyasındaki İslami hareketler arasında demokratikleşme sürecinde yer almak yaygınlaşıyor ve bunun sonucu olarakta İslamcıların görüşleri daha az radikal hale geliyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-08-23 16:51:00
Ortadoğu ve Asya'daki İslami hareketler artan bir şekilde demokratikleşiyorlar. Leiden’de düzenlenen "post-İslamcılık" konferansında varılan netice buydu. Ancak ne var ki, şimdi demokrasiden bahseden İslamcılara güvenmeye herkes hazır değil.
Bu çarpıcı bir paradoks. ABD gibi ülkeler, seçimlerin İslamcıları iktidara getirmekten başka işe yaramayacağı korkusuyla İslam dünyasının demokratikleşmesi noktasında daha az hevesli hale geliyorlar. Bu arada İslamcıların kendileri ise demokrasiye artan bir iştiyak ile yaklaşıyorlar.
Daha az radikal
Fas’tan Endenozya'ya kadar tüm İslam dünyasındaki İslami hareketler ve cemaatler arasında demokratikleşme sürecinde yer almak yaygınlaşıyor ve bunun sonucu olarakta görüşleri daha az radikal hale geliyor. Laiden’in Modern Dünyada İslami Çalışmalar Uluslararası Enstitüsü’nün (ISIM) direktörü Asef Bayat, bu trendi ‘post-İslamcılık’ olarak adlandırıyor. Bayat, “Bu hareketler için İslam önemli bir kaynak olmaya devam ediyor ama din artık demokrasi ve insan hakları modern fikirleriyle daha az çatışma halinde görülüyor" dedi.
İki yıl önce, Hollanda Hükümeti Bilimsel Konseyi (WRR) bir rapor yayınlayarak bu gelişmeye işaret etti. Ve Hollanda hükümetine, ılımlı İslami politik hareketlerle diaoloğa geçme tavsiyesinde bulundu. Ama bu raporun çok fazla bir etkisi olmadı; Hollanda hâlâ Hamas ve Hizbullah gibi örgütlerle herhangi bir kontak kurmayı reddediyor.
Türkiye
Bu domakratikleşme trendinin en ön safında yer alan ülke Türkiye ve iktidardaki AK Parti hükümeti Avrupadaki Hıristiyan Demokratlarınkine benzer bir şey geliştirmiş bibi gözüküyor. Ankara’daki Ortadoğu Teknik Üniversitesinde bir araştırmacı olan Prof. İhsan Dağı bunu, “Hatta Ak Parti sekülerizmi övmeye bile başladı” diye açıklayarak, “Türk Devleti çok radikal bir sekülerizm modeline inanmaktadır ki bu, İslamcıları dışarda tutmak için bir bahane olarak kullanılıyordu. AK Parti bu duruma, devletin dine karşı nötr kalmasını öngören Anglo-Sakson tarzı bir sekülerizmin savunuculuğunu yaparak karşılık verdi” şeklinde izahat getirdi.
Filistin topraklarında Hamas, Lübnan’da Hizbullah ve Fas, Mısır, Endenozya ve Pakistan’daki İslami hareketler artan bir şekilde, İslam devletinin tek bir devlet olması gerektiği kabulünden ve İslamcılıranın toplumda demir yumruk gibi olması fikrinden uzaklaşıyorlar. Buradaki fikir, İslam’ın sadece bir güvenilir yorumu vardır, o da çoğulculuğa yer açmaktır şeklinde; İslami kanunların harfi harfine uygulanmasına yönelik çağrının yerini, vahyi kaynakların tarihi bir vizyonu aldı.
İktidardayken
İslamcılar demokratik prensiplerle olan flörtlerinde ne kadar samimiler? Demokratik yollardan iktidara geldiklerinde hâlâ bu tür prensiplere saygı gösteriyor olacaklar mı? Batıda ve İslam dünyasındaki sekülerler arasında İslamcılara olan güvensizlik çok derin bir şekilde devam ediyor. Ve bu hassasiyetleri destekleyecek bazı kanıtlarda var. İran, Sudan, Suudi Arabistan gibi İslamcılığın iktidarda olduğu ülkelerde mevcut düzen baskıcı bir karaktere sahip.
Dini Otariteler
Gerçi İslamcılığın iktidarda olduğu ülkelerde de "post-İslamcılık" gelişiyor. İngiltere'deki Westminister Üniversites’inden Abdulvahab el-Efendi, “İslamcılar iktidara gelir gelmez, dini otaritelerin problemleri ortaya çıkıyor. Diğer gruplar meydanda belirerek iktidardaki dini otoriteye meydan okuyup, gerçek İslamın temsilcilerinin kendileri oldukları iddiasında bulunuyorlar” şeklinde yorumu yaptı. El-Efendi’ye göre bu, en sonunda İslam’ın farklı yorumlarının olabileceği anlayışına bizi götürmelidir ve demokratik bir hükümet bu çeşitli yorumların birbirini tamamlayabileceği en iyi formdur.
Asef Bayat, 1990’da İran’da olanın tam da bu olduğuna inanıyor; “Ayetullah rejimiyle yaşanan hayal kırıklıkları halkın büyük çöğunluğunu İslam’ın devlet ve toplum içindeki rolünü sorgulamaya itti ve bu da ‘post-İslamcı’ reform hareketlerinin doğmasına yol açtı. Bu reform hareketi Ahmedinejat’ın iktidara gelmesile bastırıldı." Ama Bayat, bunun en sonunda İslamcılığın yönünün değiştiğini ve ‘post-İslamcılık’ığın ilerlediğini kanıtlayacağına inanıyor.
Michel Hoebink*: Arap dili ve İslam kültürü eğitimi almış ve Norveçte Utrecht üniversitesinde araştırmacı olarak çalışmıştır. Uzmanlık alanı İslam olup, birçok yayınlanmış akedemik makalesi bulunmaktadır.
Bu yazı Turgut Alp Boyraz tarafından Timeturk.com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara