Orta Asya steplerinde bir Kosova mı?
Kırgızların üzengileri kapıp sahnenin ortasına fırlayarak Bişkek’deki ABD destekli Kırgız demokratları kenara süpürmeleri ve olayların geriye dönüşü olmayan bir noktaya varması an meselesi olabilir.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-08-14 16:05:00
ABD’nin zinde jeopolitik girişimi, Kırgızistan ve Afganistan’daki çatışmaları çözmede Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Organizasyonu (AGİT) için bir rol yaratma amacını taşıyor ve bir Afgan yerleşim yeri beklentisi içinde Orta Asya’daki büyük rekabet oyununu yeniden yazmayı vaat ediyor. .
ABD'nin girişimi 56 üyeli AGİT’in bir üyesi olan Rusya ve aynı örgütün üyesi olmayan Çin için siyasi meydan okumalar sunuyor. İlgili bölgesel güçlerin her birinin -Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (CSTO) ve Şanghay İşbirliği Örgütü (SCO)- belirlediği güvenlik araçları ABD tarafından devredışı bırakılmakta.
Ancak Kırgızistanda derinleşen krizin şafağında ve Afganistan’daki oyununun sonunda ABD inisiyatifi olumlu düşünme havasına bürünürken ve bir yakınlaşma duygusu taşırken, ne Rusya ne de Çin herhangi bir karşı-stratejiye sahip.
Paradoksal olarak, eğer AGİT zorunlu inişlerin, etnik gerginliklerin, anarşi ve şiddetin yaşandığı Kırgızistan’da durumu istikrara kavuşturmayı planlıyorsa Rusya ve Çin inisiyatifi elegeçirebilir. Fakat Rusya ve Çin bölgesel istikrarda kendi yordamlarınca pay sahibi olduğundan bu kuşku götürür bir lütuf olurdu.
Afgan savaşı için 'B takımı'
Hepsinden en sert olanı ise Kazakistan. Moskova ve Pekin Kazakistan’ı AGİT arabasının başındaki en ölçülü ve düşünceli bölgesel ortak olarak görüyor. Kazak Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in sağlam kanaati şudur: "Kuşkusuz, Afganistan için yeni bir AGİT stratejisi gerekli."
ABD durumdan memnun ve al gülüm ver gülüm yanlısı Washington, Kazak liderin Astana’da yıl içinde yapılacak bir AGİT zirve toplantısına başkanlık etme ve dolayısıyla dünya sahnesinde miras talebinde bulunma isteğini benimsemiştir. AGİT en son 1999’da zirve toplantısı düzenlemişti. Bu, Helsinki Nihai Senedi’nin de 35. yıldönümüydü.[1]
Kazak Devlet Bakanı ve Dışişleri Bakanı Kanat Saudabayev’in açıkça itiraf ettiğine göre,
"Afgan sorununa Kazakistan'ın stratejik yaklaşımı, 2010 bitmeden önce Astana’da bir AGİT zirvesi düzenleme yönünde varılan tarihi uzlaşının [Temmuz 16-17’de Almatı’da AGİT bakanllıklar arası toplantıda varılan] temellerinden biri oldu.”
Afgan meselesi ve AGİT’in Hindukuş’ta oynayacağı rol gündemin en üst maddesi olduğu zaman, Ekim 20-21’de Kazakistan, Astana’da yapılacak özel bir AGİT konferansına evsahipliği yapacak. Konferans Afgan sorununa mevcut siyasi çözüm arayışını ele alacak.
"Ben günümüzde Afganistan’dan gelen zorluklarla mücadele etme paradigmasını değiştirip, vurguyu askeri araçlardan o zorlukların kaynaklarını yok etmeye kaydırmanın önemine işaret etmek istiyorum” dedi Saudabayev. 'Afganlıların askeri çatışmadan vazgeçip yapıcı bir yola girmelerine yardım etmek AGİT ve [ABD önderliğindeki] uluslararası koalisyonun asıl amacıdır.”
Astana “Afganistan ile işbirliğini güçlendirmeye yönelik çabalar” başlığını taşıyan bir makalede kendi düşüncesini açıkladı. Buna göre AGİT yumuşak güvenlik ve sivil hayat konularında bölgedeki yetkilileri aracılığıyla yardım sunabilir. Bu, uyuşturucu kontrolü, sınır koruma ve gümrükle ilgili Afgan güvenlik birimlerine bağlı personel yetiştirmeyi, seçimlerin yürütülmesine ve denetlenmesine yardım etmeyi ve Afganistan’ın demokratik ve siyasi kurumlarını geliştirmeye katkı sunmayı içeriyor.”.
Kazakistan - açıkça Washington'un desteğiyle - AGİT'in Afganistan için özel bir temsilci tayin etmesini ve orada karada AGİT’in varlığını göstermesini önerdi. Moskova geçen ay Viyana’daki AGİT daimi konseyini bilgilendirerek buna hemen karşı çıktı: “Afganistan’a yardım amaçlı sınır, gümrük ve uyuşturucu-karşıtı projeler söz konusu olduğunda… biz [Rusya] AGİT’in Afganistan topraklarında faaliyet gösterme fikrini destekleyemeyeceğimiz gibi, bu ülkede insan hakları ve demokrasi yükümlülüklerini genişletme çabalarının da arkasında duramayız. Ayrıca biz Afganistan’a bir AGİT özel temsilcisi atama için de bir gerekçe göremiyoruz."
Rusya'nın öfkesi anlaşılabilir. Geçen beş ya da altı yıl boyunca Afganistan’daki durumu istikrara kavuşturmak için AGİT’in NATO’nun yanında yapıcı bir ortak gibi hareket etmesini isteyen Moskova’nın üzerinde yürüyen ABD onun isteğini inatla kabul etmemişti. Şimdi ABD, AGİT’i (Rusya’nın da üyesi olduğu) “B Takımı” olarak Afganistan’a sokuyor ki, böylece NATO ayaklanmayı bastırmaya yönelik büyük güvenlik önlemlerine odaklanabilsin.
Açık konuşmak gerekirse ABD, Afganistan ve Orta Asya’nın güvenliği paradigmasını geliştirmeye uzun vadeli mesai harcamaya hazırlanıyor.
Moskova tepkili
Ancak Rusya bir eli arkasında bağlı tepki vermeye zorlanıyor. ABD Kırgızistan’daki inisiyatifini, Başkan Barack Obama’nın Rus emsali Dmitry Medvedev ile “yeniden ayarladığı” ABD-Rusya işbirliğinin güzel bir örneği olarak nitelemek için her fırsatı değerlendiriyor.
“Ayarın” hassas dengede durduğu bir zamanda Moskova ABD’nin yorumuna açıkça karşı çıkamaz. Bunun yanında Moskova Afganistan’daki işbirliğinin kendi başına “ayarın” esas modelini ortaya çıkaracağını ummuştur. AGİT’in rolüne gelince Moskova öteden beri bu örgütün etkin bir güvenlik örgütü olarak dönüşmesini ve Kırgızistan’daki ABD inisiyatifinin Rusya’nın isteğine uygun düşmesini amaçlamıştır. Yine Rusya, Kırgızistan’daki durumu tek taraflı olarak istikrara kavuşturmaktan sakınmış ve mali külfete yol açabilecek Kırgız bataklığından korkup temkinli bir duruş sergilemiştir.
Açıkçası Çin’in çitin üzerinde oturup Moskova le Washington arasındaki fikir savaşını izlemeyi tercih ettiği bir ortamda Rusya ABD’nin Kırgızistan’daki inisiyatifine karşı çıkamaz. Ayrıca, iki anahtar Orta Asya ülkesi - Kazakistan ve Özbekistan - ABD ile ilişkilerini artırıyor.
Genel konuşacak olursak Washington, Astana ve Taşkent ile de bir tür "ayar" yaptı. Şimdi, bu iki Orta Asya başkenti esasen Rusya’nın ABD ile bağlarına öncelik vermesini kendilerine örnek almaya çalışıyor. Kendi adına ABD de bölgedeki otoriter rejimleri rahatsız eden Orta Asya’daki demokrasi projesi hususunda pragmatiktir.
Açıkçası, Orta Asya’da bir paradigma kayması var ve artık ABD diplomasisine güveniliyor; ABD’nin etkisi yükseliş eğrisi çiziyor. Geçici bir rol oynamış Rusya’nın aksine ABD Kırgız krizine kapsayıcı bir yaklaşım sergiliyor ve CSTO’nun inandırıcılığı zedelendi
Geçen hafta Washington’da düzenlenen Helsinki Komisyonu’ndan önce beyanatta bulunan ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Robert Blake öngörülebilir bir gelecek için ABD’nin Kırgızistan’da askeri varlığını korumaya niyetli olduğunu apaçık itiraf etti. Şunları söyledi:
Biz Orta Asya’da nüfuz kurma konusunda herhangi bir ülke ile rekabet içinde değiliz ... ABD, Manas Transit Center’ı önemli bir ulusal güvenlik önceliği olarak savunuyor ama bu merkez ancak Kırgızistan’ın istikrarlı ve güvenilir bir ortak olması durumunda savunulabilir ve bizler merkezin işleyişi konusunda tamamen şeffafız. Merkez bizim ortaklığımızın önemli bir parçasıdır ama bizim odak noktamız genel siyasi, ekonomik ve güvenlik ilişkilerini geliştirmek olagelmiştir.
ABD aynı zamanda Kırgızistan’ın ekonomik açıdan yeniden yapılandırılması için büyük bir yardım programını da öne sürmekte gecikmedi. Kırgızistan’ın başkenti Bişkek'te 27 Temmuz’da düzenlenen uluslararası bağış konferansı Dünya Bankası sponsor olsa da Washington’un onayını taşıyordu. Bağışçıların gelecek otuz aylık süre zarfında Kırgızistan’a vaat ettiği 1,5 milyar dolarlık yardım Bişkek’in talebinden fazlaydı. Siyasi açıdan bu durum açıkça şunun altını çiziyor: Blake’in dediği gibi “ABD Kırgızistan’a güçlü bir bağlılık duyuyor.”
30 Temmuz’da Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nda konuşan Blake, Washington’un Rusya’ya onun arka bahçesi olan Orta Asya’da –“ABD ulusal çıkarları için çok önemli bir bölge olan”- ödün vermeyi hiç düşünmediğini apaçık dile getirdi. “Diğer ülkelerin de Orta Asya’da çıkarlarının olduğunu kabul ediyoruz” dedi. “Fakat herhangi bir ülkenin münhasır çıkarlarını kabul etmiyoruz. Nükleer silahların yayılmasının önlenmesinden, uyuşturucuyla mücadele, enerji güvenliği ve terörizmle mücadeleye varıncaya dek kritik bölgesel ve küresel sorunları çözmek için politikalar geliştirecek ve daha kalıcı bir istikrar ve daha güvenilir bir ortalık oluşturacak tüm bölge ülkelerinin –ABD dâhil- çıkarlarını savunuyoruz.”
Başka Bir Kosova Mı?
Buna rağmen cüretkâr ABD stratejisinin gerçek risklerden uzak olmadığını ve Kırgızistan’ın orta vadeli geleceğinin endişe verici olduğunu belirtelim. Siyasi manzara bir hayli bölünmüş durumda ve yeni bir anayasanın nasıl hayata geçirileceği ve Ekim’de yapılması beklenen seçimlerin dürüst ve özgür olup olmayacağı konusunda bir belirginlik yok. Kabile politikası vahim durumda ve Bişkek’teki geçici hükümet zayıflığını sürdürüyor.
Üstelik Kırgızistan’da bölgesel bölünmeler de tırmanıyor. Kırgız milliyetçi söylem sertleşiyor, güvensizlik devam ediyor, Kırgız-Özbek etnik bölünmesi hâlâ büyük çapta ve azınlıktaki Özbeklerin mağduriyetleri büyük ölçüde umursanmıyor. Özbeklere karşı önyargı gösteren güvenlik birimleri ve kolluk kuruluşları yüzünden intikam saldırıları başgösterebilir.
Bu arada, Orta Asya hakkında önde gelen bir ABD uzman olan Martha Olcott şunları söyledi: "Özbekler öyle kolayca gözden kaybolacak gibi değiller. Genç adamlardan oluşan küçük gruplar Afganistan ve daha ötede Pakistan’daki cihad kamplarına ve şebekelerine akın ediyor. Bütün bunlar, Kırgız hükümeti kısa vadede güneydeki etnik gerilimleri bastırsa bile Haziran olaylarının [Özbek katliamı] gelecek yıllar hem Kırgızistan hem de Özbekistan’da ciddi sonuçlar doğurabileceği anlamına geliyor.”
Geçenlerde ferasetli bir Kırgız uzmanı Guardian gazetesine şunları yazdı: "Gelecek için muhtemel üç örnek var: etnik ayaklanmalardan sonra güçlü bir gerilla örgütünün ortaya çıktığı Sri Lanka örneği, yeni oluşan milliyetçi bir hareketin İslamcı şebekelere yem olduğu Çeçenya örneği ve ezici bir baskıyla Andijan’a [2005’deki ayaklanma] tepki veren Özbekistan örneği. Bu örneklerin hiçbiri ufuk açıcı değil.”
Aslında bazı Rus gözlemciler dördüncü bir örneği en muhtemel senaryo olarak görüyorlar: Kosova. Onlar ABD’nin, AGİT polisinin devreye sokulmasının zorunlu ilk adımını olduşturduğu dikkatlice hazırlanmış bir plana göre hareket ettiğini düşünüyorlar.
Herşeyden önce, grubun planı doğrultusunda bölgeye yerleştirilecek 52 silahsız AGİT polisi Kırgızistan'ın güneyini istikrara kavuşturmak için fazla bir şey yapamaz. Onlar, Kırgızistan’ın nüfusunun çoğunluğunun AGİT müdahalesine karşı çıktığı düşmanca bir ortamda büyük olasılıkla başarısızlığa uğrayacaklar. Rus Duma’nın uluslararası ilişkiler komitesinin üyesi Moskovalı bir politikacı şunları söyledi: “Eğer bu AGİT polislerine herhangi bir şey olursa silahlı birimlerin Kırgızistan’a gönderilmesi için emir verilir. Peki, oraya askeri birimleri kim gönderecek? Tabii ki NATO. Manas’da ABD askeri üssü, Duşanbe’de Fransız hava üssü, Afganistan'da 154.000 NATO askeri var. Sorun nedir? Eğer bu olursa, Kosova’dakine benzeyen çok ilginç bir duruma tanık oluruz... Ve Kosova senaryosuna göre etkili Batı müdahalesi tehdidi çok gerçekçi.” .
Her şeyden önce, AGİT askeri müdahalesi gerginliği yatıştırmak için planlanmış olabilir ama onun akıntı yönündeki etkisi planlananın tam tersi olabilir. Uluslararası gözlemcilerin varlığı güney Kırgızistan’daki Özbekleri özerklik peşinde koşmaya teşvik edebilir.
Bir ölçüde ABD güney Kırgızistan’da Celalabad ve Oş bölgelerindeki Özbeklerin gizli ayrılıkçı eğilimlerini ayartmaya çalışıyor zaten. Bunun Taşkent ile uyum içinde hazırlanmış bir yaklaşım olup olmadığı Orta Asya jeopolitiğinin ve aslında bir ülke olarak Kırgızistan’ın kendi bütünlüğünün ve varoluşunun gelecekteki yörüngesi açısından büyük sonuçlar doğuracak anahtar bir sorudur.
Güney Kırgızistan'daki Özbek ayrılıkçı duyguların kabarması Kırgız milliyetçiliğinin ters tepmesini tetikleyebilir ve bazı “güçlü” Kırgızların üzengileri kapıp sahnenin ortasına fırlayarak Bişkek’deki ABD destekli Kırgız demokratları kenara süpürmeleri ve olayların geriye dönüşü olmayan bir noktaya varması an meselesi olabilir.
Eğer bu olursa, Özbekistan ve Tacikistan –güney Kırgızistan’da Batken ilindeki Vorukh yerleşim bölgesiyle birlikte- kaçınılmaz olarak olayların içine çekilir ve beş Orta Asya devletinden üçünün arasında çıkmazda kalır. Kısacası Yugovlavya deneyimine benzer bir deneyim yeniden yaşanabilir.
1.Not. Helsinki Nihai Senedi 1975’in Ağustos ve Temmuz aylarında Finlandiya, Helsinki’de düzenlenen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı’nın nihai senediydi. Arnavutluk ve Andorra hariç tüm Avrupa devletleri, ABD ve Kanada dâhil olmak üzere otuz beş devlet, komünist blok ile Batı arasındaki ilişkileri geliştirme çabası doğrultusunda bir bildiri imzaladı.
*Büyükelçi M. K. Bhadrakumar, Hindistan Dış İlişkiler Servisi’nde diplomat olarak önemli bir kariyer yaptı. Görevlendirildiği yerler Sovyetler Birliği, Güney Kore, Sri Lanka, Almanya, Afganistan, Pakistan, Özbekistan, Kuveyt ve Türkiye’ydi.
Bu makale Orhan Düz tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.
Haber Ara