Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Pakistan İran'ı destekleyecek mi?

İranlılar'a yönelik bir işgal gerçekleşirse, Pakistan’ın iktidar seçkinleri kendi "Efendilerini" desteklerler! Çünkü, dilencilerin başka seçeneği yoktur!

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-08-13 15:53:00

Pakistan İran'ı destekleyecek mi?
Dr. Haider Mehdi* / TİMETURK

İsrail ve ABD’nin İran'a karşı giderek yükselen savaş söylemlerinin ışığında, varsayımsal bir durumu hayal etmek ilginç olabilir: Lahore’un sufi alimi Data Ganj Bakhsh, ülkenin kurucusu Muhammed Cinnah, milliyetçi siyasi-filozof şair Allâme İkbal, Urdu şiirinin candamarı Galib, herbiri halkın isteklerinin ve esinlerinin nabzı olan Faiz ve Ahmed Fraz, Pakistan Halk Partisi'nin kurucusu Zülfikar Ali Butto; bu zatların hepsi Lahore’daki Pak Çayevi’nde oturmuşlar akşamüstü çayını içerlerken 21.yüzyılda insan uygarlığının çağdaş jeo-politik dinamiklerini tartışıyorlar.

Varsayımsal durumun tam o anında, İslamabad’da görevdeki Zerdari-Gilani hükümeti, ABD-İsrail-NATO’nun henüz başlattığı İran’ı askeri işgalini desteklediklerini duyurur. Başbakan, her zamanki bitmeyen konuşmasıyla, bu kararın arkasındaki mantığı açıklar: "Mevcut küresel siyasi istikrarın ve bölgedeki güç dengesinin korunması gerekir. Pakistan ABD'nin tarihsel müttefikidir ve Amerika’nın küresel siyasi çıkarlarını ve güvenlik endişelerini korumayı taahhüt eder. Pakistan’ın Ortadoğu'daki dostları da ABD-İsrail-NATO askeri eyleminin destekçileridir; haklı olarak, ABD tüm müttefikleriyle birlikte nükleer yayılmanın gerçekleşmesine izin veremez. İran'ın nükleer hırsı dünya barışı için bir tehdit oluşturuyor. Pakistan sorumlu bir devlet olarak tüm uluslararası camiayı nükleer terörizm riskine sokamaz. Mevcut küresel siyasi durum insanlığın geleceği adına korunmalıdır. Pakistan’ın sadece bir politik seçeneği vardır ve o da İran'a karşı yürütülmekte olan askeri işgali ahlaken ve siyaseten desteklemektir. Pakistan dünya toplumu için taşıdığı yükümlülüğünü yerine getirecektir: Pakistan Zindabad."


Osman Ali Hajveri'nin kabri, M. Ali Cinnah, Dr. Muhammed İkbal, Mirza Galib ve Ahmed Faiz...

Unutmayın bu, tamamen varsayımsal bir senaryodur. Pak Çayevi’nde toplanmış milletin manevi-siyasi büyükleri Zerdari-Gilani hükümetinin kararı hakkında ne söylerdi? Aslında, bizim büyüklerimizin kolektif tepkisi korkunç bir şok geçirme olurdu: bizim asıl ulusal varlığımıza yönelik bir ihanet ve uluslararası politikada Pakistan’ın çağdaş rolü açısından tam bir hayal kırıklığı. Ama onların bireysel tepkileri, daha çok, siyaset sahnesinde milli varoluşumuzun başarısızlığını, bozulan hükümet şeklimizi ve bu devletin yönetimde ve dış politikayı yürütmede benimsediği ABD-Batı’ya sürekli boyun eğmeci rolünü yansıtıcı nitelikte olurdu.

Yine varsayımsal olarak ben, bizim ileri gelenlerimizin Zerdari-Gilani hükümetinin İran'a karşı askeri işgal yürütmeyi destekleme kararına şu şekilde tepki vereceklerini düşünüyorum: Data Ganj Baksh, İran'ın bizim medeniyetimizin anası (manevi-dilsel) olduğunu ve bu kararın bizim yönetici elitin milli manevi iflasının nihai yıkımını yansıttığını ve bizim milli varlığımızın temellerine ve halkın duyarlılıklarına karşı olduğu için kararın derhal tersine döndürülmesi gerektiğini söyleyecektir. Muhammed Cinnah şunu diyecektir: Biz (bir millet olarak) sömürgeciliğe, yabancı işgaline ve Pakistan’ın yönetici eliti tarafından üstü örtük desteklenen (sözde demokrasi kılıfı altında) ABD-Batı'nın yeni-emperyalizmine karşı mücadelenin bir kez daha başlangıç noktasındayız. Cinnah, halktan, mevcut siyasi dağılmışlığa karşı ayaklanmasını ve bu ulusal boyunduruğun baskısından kendini kurtarmasını isteyecek. Cinnah’e göre bu, ulusal onur, egemenlik ve Pakistan’ın bağımsızlığı için yeni bir siyasi hareket (insanların kitlesel olarak harekete geçirilmesi) olacaktır.

İkbal, Galib, Faiz ve Fraz bizim yönetici elitlerin politik-ahlaki bilincinin bozulmasına ve bu ulusa dayatılan aşağılanmaya ağıt yakacaklardır. Tanrı bilir ne kadar keder, üzüntü ve ihanet mısraları düzeceklerdi ve ulusal masumiyetimizin kaybı Nur Jehan ve Mehdi Hasan’ın koroya katılmasına sebep olacaktı. Koro ise ortak bir tarihi ve siyasi düşünceyi paylaşan uluslar topluluğun barış, kardeşlik ve birarada yaşamaya adanmış manevi-insancıl idealler visyonu üzerinde yükselmiş bir ulusun ölümüne yas tutacaktı.

Ama en önemli tepki Zülfikar Ali Butto’dan gelecekti. Ali Butto yaklaşan işgale karşı ortak bir karşı-saldırı askeri strateji operasyonu için için Pakistan silahlı kuvvetlerine hemen İran silahlı kuvvetleri katılma emri verirdi. Pakistanlı pilotlar gökyüzünde uçup İran hava sahasını korurlardı ve kara kuvvetleri kendi topraklarının ihlalini durdurmak için İranlılara yardımcı olurdu. Ama Ali Butto’nun en güçlü tepkisi politik-diplomatik açıdan olurdu. Butto işgalcileri şöyle uyarırdı: İşgalcilerin işgali hemen sona erdirmemesi halinde Pakistan, her ne surette olursa olsun komşusunun toprak ve siyasi bütünlüğünü ve ulusal egemenliği korumak için ölümcül gücüyle ABD-İsrail kuvvetlerine ve onların müttefiklerine yoğun hasar verecektir.

Bu noktada, ABD-Batı’nın İran’a karşı askeri saldırganlığına ve Zerdari-Gilani hükümetinin onu destekleme kararına PML (N)’nin beklenen tepkisinden bahsetmek ilginç olabilir. PML (N) (Pakistan Anamuhalefet Partisi) Merkez Komitesi, partisinin mevcut uluslararası politik duruma tepkisinin PML (N) Başkanı (Mian Navaz Şerif)’in Londra'ya yaptığı periyodik geziden dönüşünden sonra açıklanacağını duyururdu. Gerçekten ne inanılmaz!

Zülfikar Ali Butto hayatta olsaydı, İran'a karşı yürütülen ABD-İsrail savaşı başlamazdı. Ali Butto (tüm siyasi hataları ve kuşkularıyla birlikte) küresel-politik bir vizyonerdi. O, ulusal onurun ve egemenliğin önemini anlamıştı. Değişen uluslararası siyasi dinamikleri gözönüne alarak Pakistan dış politikasını yürütüyordu ve ABD- İsrail-Batı küresel hegemonyasına karşı İslam ülkelerinin dayanışmasını hayata geçirmek için Orta Doğu'da bölgesel bir güç bloğuna gerek olduğunu siyasi ve düşünsel açıdan kavramıştı. Zülfikar Ali Butto, uluslararası bir forum düzeyinde diplomatik ve siyasi açıdan karşı atağa geçilmediği sürece Batının yeni-emperyalizm tehdidinin giderek artacağını biliyordu. O, politik açıdan aktif böyle bir forumun tüm Müslüman ülkeler arasında amaç ve dayanışma ortaklığı temelinde tesis edilip desteklenebileceğine inanıyordu. Nitekim, Zülfikar Ali Butto tüm İslam ülkelerinin ve haklarının büyük acılar içinde Batı’nın baskı ve sömürgeciliğine katlandığını savunuyordu; o, bu tarihsel deneyimi İslam ülkeleri dayanışmasının cesur yeni dünyasında bağlayıcı bir unsur olarak ortak bir tehlike diye görmüştü.

Bu vizyon, ortaya çıkan bağımsızlık sonrası bir dünyada güç eşitliği dengesinde istikrarı sağlayan bir güç olarak İslami gücün yeni küresel siyasi döneminin duygusal, dinsel veya inanç odaklı bir vizyonu değildi. Bu, küresel siyaset ve uluslararası diplomasi yürütmeye rasyonel bir yaklaşımdı. Bu, ulusal bütünlük, ulusların eşitliği, bağımsızlık ve egemenlik, özgüven ve özsaygı temeline dayalı bir doktrindi. Ve bu doktrin, güçlü ABD-Batı ülkeleri ile itaatkâr Üçüncü Dünya ülkeleri ve onların yönetici elitleri arasındaki mevcut durumun tersi yöndeydi. Zira yönetici elitler emperyalist efendilerinin dış kaynaklı desteği olmadan siyasi hayatlarını bir an bile sürdüremezlerdi.

Ama ulusal onur ve bağımsızlığın bir bedeli vardır.

Bizim ulusal trajedimiz, ülkemizin tüm siyasi liderlerinin vizyon sahibi olmadıkları gibi Zülfikar Ali Butto’nun yeni küresel siyasi düzen olarak sunduğu şeyi anlayacak entelektüel-politik kapasiteye de sahip olmamalarıdır.

Nasıl olur da bir ülke varlığını yabancı destekli bir NRO’ya (ABD Milli İstihbarat Ofisi) borçlu olan hayali ya da ilham verici bir liderliği benimseyebilir? Mevcut siyasi iktidar seçkinlerinin aşağılayıcı ve yüz kızartıcı tavizlerinin hepsi, mevcut siyasi rejimin onların kendi çıkarlarına temelde aykırı olan bir doktrini destekleyeceğini apaçık ortaya koymaktadır.

İranlılar’a yönelik bir işgal gerçekleşirse, Pakistan’ın iktidar seçkinleri kendi “Efendilerini” desteklerler! Dilencilerin başka seçeneği yoktur!

Pakistan’daki ulusal siyasi rönesans ancak siyasi kültüründe ve tüm siyasi liderlerinde devrimci bir değişim ile gerçekleşebilir!

İmran Khan bunu söylemedi mi? ...!

Zülfikar Ali Butto da Pakistan Halk Partisi’ne aynı tavsiyede bulunurdu!

Uyanın çok geç olmadan!

*Dr. Haider Mehdi akademisyen, siyasi analist ve çatışma- çözümleme uzmanı.

Bu makale Orhan Düz tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER

İstanbul2da 4 katlı otelde yangın

Haber Ara