Amerika'nın Savaş Köpeği
Ünlü araştırmacı-gazeteci yazar Franklin Lamb, Obama idaresinin sahip olduğu Pittbul-Doberman- Rotweiller kırması köpeği anlattı... İşte o ilginç analiz
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-08-09 13:23:00
Lübnan'lı ünlü Filistin savunucusu ve araştırmacı-yazar Franklin Lamb Amerika'nın Savaş Köpeği başlıklı yazısında çarpıcı tespitlerde bulundu.
Franklin Lamb*
Şatila Filistin Mülteci Kampı, Beyrut
Filistinli mültecilerin temel vatandaşlık hakları için Lübnan’ın tarihsel tartışması aylardır sürerken, Obama yönetimi olanları kenardan boş boş seyretmekte. Yüz binlerce Filistinli mülteci Lübnan’ın esintisiz boğucu sıcağında bozuk kamp havasını soluyarak öksürürken ve kavurucu güneşin altında pişerken, Beyaz Saray Lübnan Parlamentosuna nihayet bir mesaj gönderdi. ABD dünyanın en büyük ve en eski mülteci nüfusu için makul sivil, sosyal ve ekonomik hakları desteklemeyecek. ABD Filistin dışındaki her yerde o hakları vermek istiyor.
Birçok insan Başkan Obama’nın, ABD’nin günlük askeri eylemlerinin Amerika’nın kuruluş ilkelerine ihanet ettiği Irak, Afganistan ve Pakistan için yaptığı “Amerikan tarzı sivil haklar” çağrısıyla Lübnan’ı da onurlandırmasını bekliyordu. Yahut ABD yönetiminin, Obama'nın Haziran 2009 tarihli Kahire konuşmasına veya en azından Amerika’nın Ortadoğu özel temsilcisi George Mitchell’in Ramallah’taki Filistin Otoritesine verdiği “ABD tüm mülteci kamplarındaki insanlık dışı koşulları sona erene değin durmadan çalışacaktır” yollu vaatlerine bir parça güven kazandırmak için harekete geçeceği umuluyordu.
Lübnan’daki ABD Büyükelçiliği medya ofisi, Parlamento tartışmasına atıfta bulunarak "Amerika Birleşik Devletleri’nin bir dövüş köpeğinin olmadığını”, Filistin Sivil Haklar Kampanyası gönüllülerine geçen ay söyledi. Seçilen bu tuhaf sözcükler Lübnan’ın dövüş köpekleriyle ilgili taze anılarını zihinlerde canlandırmakta. Zira 18 yıl boyunca İsrail askerleri 151 Güney Lübnan köyünü vahşice işgal ettiler, halka dehşet salmak için ABD’nin finanse ettiği saldırı köpeklerini kullandılar ve düzinelerce Güney Lübnan camisinin kutsallığına köpekleri kullanarak halel getirdiler.
Gerçek şu ki Obama idaresi Lübnan’daki bu tarihi sivil haklar mücadelesinde bir dövüş köpeğine sahip. Mecazi olarak konuşacak olursak, bu köpek Pitbull-Doberman ile kuduz Rottweiler kırması bir köpektir ve yerel olarak “SİDV” (Sadece İsrail Dışında Vatandaşlık) diye tanınmaktadır.
Beyaz Saray ve Kongre’nin İsrail lobisi, “SİDV”nin, Lübnanlı Filistinlileri güdüp ağıla kapatarak onları dünyanın çeşitli yerlerine (en azından yüksek gelirli ev sahibi ülkelerine) kalıcı şekilde acısız yerleştireceğini umuyor. Mülteciler Filistin’den ne kadar uzakta olursa o kadar iyi. Herhalde 100.000 kadar Filistinlinin Lübnan’da tutulmasına karar verildi, her ne kadar onlar da “mavi hat” üzerinden güneyde bir yerlere gidip sözgelimi "Marın al Ras" gibi köylerde konaklayıp eski evlerini ve Akka veya Safad yakınlarındaki köylerini özlemle seyretmeleri halinde tutuklanacak olsalar da. ABD ayrıca “SİDV”nin Dönüş Hakkını ortadan kaldıracağını da umuyor.
Obama idaresi bu ABD-İsrail projesinin faturasını ödemek için Arap petrolünden gelecek parayı ayarlamaya koyuldu. İsrail ile danışıklı hareket eden Obama yönetimi Filistinlilere iyice yerleştikleri veya yerleşebilecekleri yerlerde kademeli olarak vatandaşlık hakkı vermeyi destekliyor. Bu bağlamda ve Kuveyt’in günlük gazetesi Al-Anbaa’dan edinilen bilgiye göre "Dışişleri Bakanlığı, Filistinlileri vatandaşlığa kabul edecek ülkeleri desteklemek amacıyla fon oluşturmaları için Körfez Devletlerine baskı yapmak amacıyla Avrupalılardan ve Araplardan oluşan bir ekip kurdu.”
Maura Conelly
Michele Sisson yerine ABD’nin Lübnan büyükelçi olarak atanan Bayan Maura Conelly’e, geçen ayki Kongre onayı oturumu sırasında bir AIPAC temsilcisi senatör, Dışişleri Bakanlığı’nın Lübnan’daki Filistinlileri dünyanın çeşitli yerlerine gönderme konusunda nerede durduğunu sordu. Conelly bu soruya, Filistinlileri yerleştirmek için 1948 baharındaki Nakba etnik temizlik operasyonu gibi bir operasyondan ziyade nakit para ve diğer teşvikler kullanmayı ima ederek “Senatör, Birleşik Devletler zoraki vatandaşlığa karşıdır” diye cevap verdi. Yakındoğu İşleri Devlet Sekreter Yardımcısı Jeffrey ABD'nin Lübnan'daki Filistinlilere vatandaşlık hakkı tanımaya kesinlikle karşı olduğu konusunda Lübnan’a güvence verdi ama bunlar, geçen bahar yapılan Lübnan belediye seçimleri sırasındaki koşturmaca esnasında gerçekleşti. O sıralarda Hizbullah ve Filistin karşıtı seçmenlerin anket sonuçlarını desteklemek için ABD birçok siyasi vaatte bulundu ve büyük ölçüde aynı politikacılar şimdi de Filistinlilerin sivil haklarına karşı çıkıyorlar.
Hizbullah ve Özgür Yurtsever Hareketi ittifakı lideri Michel Aoun (bu hafta İsrail-ABD projesi hakkında uyarıda bulunmak için (Filistinlilere temel sivil haklarının verilmesi meselesine değinmeden) koşuşturup durdu. 26/7/10 tarihinde Aoun şu beyanatta bulundu:
"Bu (Filistinli mültecileri yerleştirme projesi), reddettiğimiz bir meseledir ve bizler belli planları yürürlüğe koymak için herhangi bir yabancı siyasi planlamaya tâbi olmayacağız. ABD, Lübnan’ın güvenliğini, istikrarını ve egemenliğini tesis etmeyle ilgilenmiyor, sadece biz Lübnanlılar pahasına İsrail'in Filistin sorununu çözmeyi umursuyor."
Phalange Partisi lideri Amin Gemayel rakibi Aoun’un bu sözünü hemen destekledi ve Lübnan'daki Filistinli mültecilere vatandaşlık hakkı vermek için yapılan ABD-İsrail planı hakkındaki endişelerini ifade etti. El-Cezire ile yaptığı bir röportajda “uluslararası kuruluşların çabalarıyla Filistinlilere vatandaşlık vermeye dönük, Amerika’nın da desteklediği bir İsrail planından” haberdar olduğunu söyledi.
Amin’in Dönüş Hakkının kaldırılmasıyla ilgili bir sorunu yoktu ve Lübnan’da olmadığı sürece vatandaşlık hakkının verilmesini destekliyordu. Bu yarı İsrail yarı Amerikan konumu, SİDV fikridir. Lübnan sağ kanat unsurlarının ifade ettikleri tek çekişme noktası, ABD ve İsrail’in Lübnan’da vatandaşlık hakkı verilmiş Filistinlilerle bir sorununun olmamasıdır.
Obama yönetimi Lübnan hükümetini işbirliğe “ikna” edilebileceğini ve kalan Filistinli mültecilere yapılacak sosyal hizmetler için bazı OPEC üyeleri dâhil olmak üzere müttefiklerin ödeme yapabileceğini hesaplıyor. İsrail ve ABD’nin ara dönemde desteklediği UNRWA’nın adı bile açıkça telafuz edildi.
Neden UNRWA kaldırılmadı?
İsrail ve onun Washington’daki vekilleri için UNRWA bizzat varlığından dolayı metaforik olarak Edgar Allen Poe’nin sürekli nabzı atan “Gammaz Yürek”ine benziyor ve her defasında daha yüksek bir nabızla attığında İsrail’in uluslararası seri cinayetlerini hatırlatıyor. İsrail’e göre, UNRWA’nın SİDV tarafından hırpalanması gereğinin gerekçesi, Yakın Doğu’daki Filistin Mülteciler için Birleşmiş Milletler Yardım ve Bayındırlık Ajansı, UNRWA’nın sırf isminden dolayı çalışmalarını ve Nakba sırasında Filistin’de olanları merak edenleri kendine çekmesidir. İsrail altmış yıllık katliam, toprak gaspı ve etnik temizlik sürecinde UNRWA’nın Filistinliler için kaydettiği başarılar tarihini inceleyen özellikle Batı’da ama aynı zamanda İsrail’deki şimdiki olgun nesle tahammül edemiyor.
UNRWA’nın Gammaz Yüreği susturulmalı ve hizmetleri en azından birkaç yıllığına Arap parasını kullanan Avrupa ve ABD tarafından devralınmalı. ABD-İsrail planına göre vatandaşlığı verilmiş mülteciler kendi başlarına nereye giderlerse orada kalacaklar ve UNRWA tasfiye edilecek.
İsrail’e yakın ABD Kongre kaynakları, “saflarındaki teröristleri” ve yakın geçmişe dair “UNRWA ders kitaplarındaki yanlış anti-Semitik” paradigmaları diriltecek İsrail lobisinin bir iftira kampanyasının ve Kongre oturumlarının ardından UNRWA’nın düpedüz lağv edilmesini veya en azından mali kaynaklarının kesilmesini bekliyorr. Başkanlık adayı Hilary Clinton ve AIPAC etkinliklerindeki başkaları, hiç kanıtlanmamış suçlamalara benzeyen, sözgelimi UNRWA’da terörist yetiştirildiğine dair bir suçlamayı dillendirecek bir kampanya tezgâhlanmakta. İşin aslı Lübnan’da UNRWA, 78 okulunu Filistin siyaseti ve tarihinden tamamen arındırmış durumda. Kampüslerdeki gençlerin Filistin Sivil Hakları Kampanyası-Lübnan (PCRC)’a bildirdiğine göre, UNRWA İsrail ve ABD Kongresi’nin eleştirilerinden öylesine korkmaktadır ki öğrencilerin, ülkeleri Filistin’e siyasi destek verdiklerini ima edecek (Allah göstermesin!) geleneksel keffiyeh, tişört, bilezik, kolye veya bayrak rozeti giymelerine bile izin vermemektedir.
Amerikan markası
ABD hükümeti, Samir Geagea'nın Lübnan Kuvvetleri-14 Mart "koalisyon"unun sunduğu yasa taslağı önerisini güçlü bir şekilde destekliyor. Bu asgari ortak payda, sulandırılmış yaklaşım, 17 Ağustos’ta Parlamento’da oya sunulmaya hazırlanıyor. Bu yaklaşım Filistinli mültecilere bazı kırıntılar sunuyor, Emek yasasının dokuzuncu maddesinin ev edinmeye, makul sosyal güvenceye veya 20’den fazla sendikalı işe izin vermese bile çalışma iznini garantiye alacak şekilde değiştirilmesi gibi. ancak etmez izin ev erişim veya mülkiyeti, anlamlı sosyal güvenlik yardımları. Hâlihazırda taslak haliyle 14 Mart "uzlaşma önerisi" Lübnan’ın Filistinli mültecilerine uluslararası güvenceye alınmış sivil, sosyal ve ekonomik haklar verilmesine yönelik aslında hiçbir ilerleme sağlamayacak.
ABD hükümeti 14 Mart koalisyon önerisini destekliyor ve onun geçmesi için baskı yapacak, en azından eğer Canbolat-İlerici Sosyalist Partisi’nin ya da Suriye Ulusal Partisi’nin onu benimseme ihtimali görünürse. Lübnan Kuvvetleri faturası ve 14 Mart "uzlaşma faturası”, bu iki faturanın her biri 'dağınık tavuk besleme' üzerinde büyük bir gelişmeye yol açacak. Ve eğer Amerikan markalı fatura yürürlüğe girerse, ABD yönetimi bölgedeki dostlarına onu kabul etmesi için baskı yapacak ve hiç kuşkusuz şunu ilan edecek: ‘Filistinlilerin sivil haklarıyla ilgili görevimiz tamamlandı.’ Bu bir yalan olacak ve insanlık onuru ayaklar altında çiğnenen kampüsteki genç neslin sabrı taşmaya başlayacak.
Lübnan’daki Filistinli mültecilerin çalışma ve ev sahibi olma gibi temel haklarının güvenceye alınması hususunda ABD-İsrail endişesinin, al tawtin (vatandaşlık hakkı verme) ile veya Lübnanlıların büyük meselesi olan Dönüş Hakkını yitirme korkusuyla hiçbir ilgisi yok. Aslında ABD-İsrail’in yapmak istediği bunun tam tersi. Her ikisi de gerekirse Filistinlilerin düzinelerce ülkede vatandaş edilmesini, ormanda gözden kaybolmasını ve devredilemez Dönüş Hakkını tanıyan BM Genel Kurulu’nun 194. Kararı’nı unutmaları istiyor. İsrail'in problemi, Filistinlilerin Dönüş Hakkının kısmen İsrail’in sürekli suç işlemesi nedeniyle uluslararası bir ivme kazanmasıdır.
ABD’nin Lübnan’da kayırdığı bazı kişiler arada Filistinlilerin sivil haklarını tanımaktan kaçınmaya dönük bariz beceriksiz bir çaba içinde Dönüş Hakkını desteklediklerini zaman zaman söyleseler de Filistin’de ellerinden alınmış toprakları ve evleri geri isteyen mültecileri pek umursamıyorlar. Bizzat Filistinli mülteciler gibi onlar da Lübnan’da gerekenden daha uzun süre kalan mültecilere karşı husumet besliyorlar. Sonuç olarak, “Vatandaşlığa Hayır” üzerindeki sağ kanat Hıristiyanların ısrarı (Filistinli mülteciler tarafından empatiyle paylaşılan) Amerikan-İsrail projesiyle uyuşmamaktadır ve bu mesele bazı ilginç dostluklar kurulmasına vesile olmaktadır.
Dolaylı olarak Hizbullah ve İran’ı da hedef alan bu son ABD-İsrail projesini başarısızlığa uğratabilecek Meclis’teki tek siyasi güç geniş tabanlı halk desteği ve yasamadan müttefikleriyle Ulusal Lübnan Direnişi’dir. Hizbullah liderliğindeki direniş ABD-İsrail ve onların vekillerinin 17 Ağustos için planladıkları şimdiki cılız bir kendini iyi hissettirme jestinin yerine uluslararası güvenceye alınmış bir sivil hakları yasasını yürürlüğe sokabilir. Bu oylamanın AND-İsrail destekli projeyi hızlandırmak yerine 60 gün ertelenmesi ilgili tüm taraflar için daha iyidir.
Eğer kabul edilirse, şimdiki bu gerici “uzlaşı” ve sahte "Filistinli mültecilerin medeni haklar kanunu" Lübnan'ın mültecilerine yönelik uluslararası güvenceye alınmış görevini yerine getirmesini sağlamayacak ve hatta 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 1966 Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi 1966 Ekonomik, 1966 Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi ve 11 Eylül 1965 tarihli Arap Ülkelerinde Filistinlilere Muamele konusundaki Casablanca Protokolü’nün gereklerini asgari düzeyde bile karşılamayacak. Söz konusu yasa şimdiki haliyle yürürlüğe sokulursa Lübnan’daki Filistinli mültecilerin ve tabii Lübnan’ın ve bölgenin uzun bir süre beyhude çareler arasıma yol açacak.
*Franklin Lamb Lübnan’da Filistin Sivil Hakları gönüllüsü.
Bu makale Orhan DÜZ tarafından www.TİMETURK.com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara