Dolar

34,9498

Euro

36,6868

Altın

3.002,62

Bist

10.015,54

Türkiye tek başına kalmasın

Türkiye'nin Ortadoğu'da üstlendiği yeni rolün anlam kazanabilmesi için Araplardan daha fazla destek görmeye ihtiyacı var.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-07-31 13:17:00

Türkiye tek başına kalmasın
RAKAN ELMECALİ*

Britanya Başbakanı David Cameron, ülkesinin Gazze ablukasına dair seçkin tutumunu Türkiye’ye pazarlamak istedi. Cameron Türkiye ziyaretinde, Gazze’nin maruz kaldıklarının tutuklama kamplarında yaşananlara benzediğini ve bölgenin büyük bir hapishaneye dönüştüğünü ifade etti. Britanya başbakanı, Gazze ablukasının derhal sonlandırılmasını ve hiçbir engel olmaksızın çift yönlü olarak insan ve malzeme geçişine izin verilmesini talep etti.

Cameron Türkiye’de, Britanya’nın özelde Gazze trajedisi ve genelde de Filistin sorununa yönelik tutumunun Washington’ın bakış açısından farklı olduğunu ilan etmek istedi. Üstelik, Filistin sorununun esasında Britanya’nın bir ürünü olduğu biliniyor. Britanya’nın Türkiye’ye resmi desteğiyse, Filistin sorununun bir Arap
sorunu değil Türk sorunu olduğuna dair bir işaret taşıyor. Bu destek, Türkiye’nin aydınlıkçı ve ılımlı İslam’ın temsilcisi olarak görülmesinden kaynaklanıyor.

Buna karşın Cameron’ın gezisinde, İran’a yönelik sözlü saldırılar ve sert eleştiriler yapıldı. Keza Britanya başkanı Pakistan’a da, Hindistan ve Afganistan’daki terörü desteklediğine dair sert suçlamalar yöneltti.

Halk destekliyor

Türkiye’nin bölgesel bir rol üstlendiğinden kimse şüphe etmiyor. Ankara gerginliğe sahne olan bütün bölgelerde ve özellikle de Suriye, Lübnan ve Ürdün’de etkin faaliyetlerde bulunuyor. Türkiye’nin oynadığı rol Araplar nezdinde ne hassasiyete yol açıyor, ne de reddediliyor. Hatta Arap hükümetleri Ankara’nın yeni rolünü kabul ederken,
bu ülke İsrail destekçisi Amerikan ve Batı politikalarına direnen, bunları reddeden bir güç olarak bir halk desteğinden besleniyor.

Dahası, Batı’nın yanlı tutumunun yanı sıra daha adil bir barışa ve gerçekçi bir çözüme dair umudun yokluğu bu rolü güçlendiriyor. İran da bu olumsuzlukları Filistin’in kurtuluşuna dair sloganlar atarak kendi çıkarı için kullanmıştı. Araplar bu sloganları sevdi, ancak geçmişin mirası sebebiyle kuşkuyu da elden bırakmadılar. Milliyetçi güçler de aynı sloganları atmış, fakat sonrasında hayal kırıklığı yaratıp yenilgiye uğramışlardı.

Herkesle arası iyi

Bölgedeki etkin güçlerin İran ve Türkiye olduğu görülüyor. İsrail Batı’nın desteğinden beslenirken, Türkiye de Batı’nın dostudur. Ayrıca Araplarla ilişkileri de geçmiştekinden daha yakın. Türkiye Tahran’la da sıcak ilişkiler dokudu ve nükleer krizinin çözüm anahtarını eline aldı.

Türkiye ve İran’a dair şüpheler meşru olabilir, ancak bu iki ülkenin öncelikle kendi çıkarları ve rolleri için çalıştığı kuşku götürmez. Bu doğal ve meşru bir hak; bizler her iki bugünkü ülkenin rollerini, geçmişte Araplara düşmanlık besleyen bakış açılarına kıyasla kabul edebiliriz. Fakat İran ve Türkiye’nin ortaya koyduğu İslam kardeşliğinin olumlu rolü, ancak Araplar vatanlarının göbeğine ekilmiş Siyonist yabancı cisme karşı bütün bölgeyi seferber edebilecek kadar güçlü ve etkili bir rol üstlenebilirse anlam kazanacaktır.

Radikal
(Ürdün gazetesi Düstur, 30 Temmuz 2010)

Haber Ara