Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Afganistan için kötü rüzgârlar esiyor

ABD diplomatları son aylarda bölgedeki büyük şehirleri kibarca şuna ikna etmeye çalışmakta: Afgan tarihinin gösterdiğinin aksine, “tarafsız” bir Afganistan fikri, şiddet yanlısı İslamcı radikallerin çok olduğu bir ülkede bölgesel güvenlik ve istikrar açısından o kadar da iyi değildir.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-07-31 12:43:00

Afganistan için kötü rüzgârlar esiyor
Haber Merkezi / TİMETURK

Hindistanlı büyükelçi ve Asya uzmanı M K Bhadrakumar, "Tarafsız' bir Afganistan için kötü rüzgârlar esiyor" adlı makalesinde, "ABD ve NATO’nun 2014’de muhtemelen Afgan savaşını bitirecek olmasına rağmen Hindukuş’ta uzun süre kalma hazırlıkları içinde olmasını bölge ülkeleri nasıl karşılıyor?" sorusunu sordu. İşte, o makale;

M K Bhadrakumar*

Herhalde siyasete ve tarihe esrarengizlik katan bir hava esiyor Hindukuş dağlarında. Bu hava Afganistan hakkında yapılan Salı günkü uluslararası Kabul konferansını da etkiledi. Bu konferansın altmetni açık programından çok daha önemliydi. Aslında Afgan sorunu mevzubahis olduğunda gerçeküstünün gerçeğin önüne geçmesi neredeyse kaçınılmaz bir durum.

Nitekim Kuzey Atlantik İttifakı’nın (NATO) askeri bir ittifak olarak altmış yıllık geçmişi boyunca ilk “gerçek” savaşında Afganistan’da başarısızlığa uğradıktan sonra hâlâ kaydadeğer bir şeyler yapmaması gerçeküstüydü. Ve tabii NATO doğal yaşam alanına dönmeye de niyetli değil. NATO Hindukuş insanlarının yaşadıkları ilkel kargaşanın salgıladığı adrenalin hücumundan bitap düşmüş gibi görünüyor. Ne var ki Avrupa’da yerleşik bir hayatın öngörülebilirliğine dönme çaresine de pek sıcak bakmıyor.

NATO’nun macera özlemi 60 ülkenin katıldığı Salı günkü Kabul konferansının anahtar niteliğindeki altmetniydi. Konferanstaki büyük oyuncular, somut olarak gerçekleşene kadar herşeyin belirsiz olduğu Afganistan gibi bir yerde gelecek günlerde ve haftalarda konferansın ne kadar gerçek olabileceğini sınamak için konferansın çevresinde dans edip ona bir iki parmak şıklatıyorlardı.

Kabul konferansındaki ABD, Rusya ve Çin’in dışişleri bakanlarının beyanatları bu bağlamda önem arzediyor.

Rasmussen’in havaya ateşi

Gölge oyunu için sahne NATO genel sekreteri Anders Fogh Rasmussen tarafından gerektiği gibi hazırlanmıştı. Konferansın arefesinde sıradışı bir “drama” içinde savaşa dair son derece iyimser hava yayan Rasmussen şöyle yazmıştı: “Siyasi ve askeri bir güç olarak Taliban’ın marjinalleştirilmesi amacı doğrultusunda Taliban’a karşı yürütülen savaş nihayet Taliban’a katılmış çoğu kişiyi saflarından ayrılmaya ve uzlaşı çabalarına katılmaya sevk edecek.”

Fakat onun oldukça reklâmı yapılan makalesinin aşağı satırlarına indiğinizde, garip bir altmetnin saklı olduğunu seziyorsunuz: BLOK ALINTI>. Geçişin başlaması çalkantılı bir bölgede istikrarlı bir ülke olarak Afganistan’ın geleceği için mücadelenin biteceği anlamına gelmez. Afganistan NATO dâhil uluslararası camianın sürgit desteğine ihtiyaç duyacak. Afgan halkının geleceğe doğru yol alırken onların yanında olduğumuzu bilmeye ihtiyacı var. Bu bağlılığın altını çizmek için NATO’nun Afgan hükümetiyle uzun vadeli bir işbirliği geliştirmesi gerektiğine inanıyorum.

Rasmussen’in önceden Washington’la durumu gözden geçirmeden, hatta Barack Obama idaresinin önerisini dinlemeden, Orta Asya bölgesinde Afgan savaşı sonrasında NATO’nun geleceğiyle –Clausewitzean savaşın gizli programıyla- ilgili böylesine esaslı bir fikri kamuoyuna sunmaya cesaret edemeyeceğini tahmin etmek için dahi olmak gerekmez.

Rastlantı eseri, Rasmussen’in fikrini beyan etmesi, kuzey Afganistan’da Mezar-ı Şerif yakınlarında büyük bir ABD Özel Kuvvetler üssü inşa etmeye yönelik ABD Savunma Bakanlığı’nın yaptığı sözleşmenin arefesine denk geldi. ABD bu öncelikli projesini 100 milyon dolarlık bir maliyetle sürdürüyor. Orta Asya’ya uzanan, Ceyhun’daki bu üs 2011 sonunda veya en geç 2012 başında faaliyete başlayacak

Eldeki ayrıntılara göre 6,8 hektarlık yeni Amerikan üssü Özbekistan sınırından 35 kilometre ötede ve görünüşe bakılırsa bu üs, ABD’nin Çin’in Xinjiang (Doğu Türkistan) bölgesi ve Rusya’nın “yumuşak bağrı” boyunca Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Kazakistan hattında dizdiği “inci gerdanlığın” kolyesi olacak.

ABD ve NATO’nun 2014’de muhtemelen Afgan savaşını bitirecek olmasına rağmen Hindukuş’ta uzun süre kalma hazırlıkları içinde olmasını bölge ülkeleri nasıl karşılıyor?

Moskova Tepkili

Şimdiye değin tek dobra tepki Moskova’dan geldi Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov Kabul konferansındaki konuşmasında Afganistan’ın gelecekteki “tarafsız konum”unu tanımanın öneminin altını çizdi. “Tarafsız konum” kalıcı yabancı askeri varlığın her türlüsünü imkânsız kılmaktadır. Lavrov’dan alıntı yapacak olursak:

“Afganistan’ın tarafsız konumunun tesis edilmesi, bölgede iyi komşuluk ilişkileri ve dayanışma ortamını yaratmanın anahtar faktörlerinden biri olsun diye tasarlandı. Bu fikri Afgan halkının da destekleyeceğini umuyoruz. Rusya ve ABD başkanları zaten bu fikirden yana tavır almışlardır.”

Aslında şaşırtıcı olan husus, Obama’nın daha geçen ay Rusya Devlet Başkanı Dmitry Medvedev’i Washington’da ağırlaması sırasında “tarafsız” Afganistan fikrini desteklemenin ötesinde ondan açıkça “taahhüt” diye söz etmesiydi. Nitekim Afganistan’la ilgili 24 Haziran tarihli ABD-Rus Ortak Beyanatı aşağıdaki cümleyle başlıyor:

“ABD ve Rusya Federasyonu, Afganistan’ın terörizm ve uyuşturucan arınmış bir halde, ekonomik açıdan kendine yeterli, barış dolu, istikrarlı, demokratik ve tarafsız bir ülke olmasına yönelik taahhüdümüzü onaylayıp bu amacı gerçekleştirmek için daha fazla uluslararası desteğe gerek olduğunu kabul etmektedir.”

Obama sözünden mi döndü? Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Salı günkü Kabul konferansında “tarafsız” Afganistan’la ilgili tek kelime laf etmezken, geleceğin Afganistan’ınında kadın haklarının savunulmasının önemi gibi meseleler üzerinde durmayı tercih ederek, kasten Rasmussen’in fikrinin çevresinde dolandı.

İlginç olan, Çin Dışişleri Bakanı Yang Jiechi’nin “tarafsız” Afganistan fikrini teğet geçmesiydi. Salı günü şöyle dedi:

“Uluslararası camia Afganistan’a sürekli ilgi göstermeli ve Londra’da [Ocak konferansı] ve Afganistan’la ilgili önceki uluslararası konferanslarda verilen taahütleri yerine getirmelidir. Biz Afganistan’ın egemenliğine saygı duymalıyız ve biran önce ‘Afganistan’ın Afganlar tarafından yönetilmesi’ için birlikte çalışmalıyız. Barış dolu, istikrarlı ve bağımsız bir Afganistan görmek istiyoruz…”[İtalikler benim]

ABD Nefesini Tutuyor

Günün sonunda önem arz eden husus Clinton’un sessizliğiydi. Bunun dikkatlice değerlendirilmesi gerek.

Bu ABD’nin bölgeden geri çekilme konusunda temkinli olduğunu ve Afganistan’da kalıcı ABD-NATO üsleri tesis etme fikrini açığa vurmada ihtiyatlı davrandığını gösteriyor. Elbette bölgesel gözlemcilerin çok iyi bildiği bir gerçek var ki o da Pentagon’un Afganistan’daki ABD askeri üslerini güçlendirme gayretinin ötesinde, yüz milyonlarca dolara mal olan yeni üsler kurup onları evden uzakta yaşayan Amerikan askerlerinin bilindik yaşam tarzlarını sürdürebilmeleri için araç gereçlerle donattığıdır. Bu da kuşkusuz Amerikan askerlerinin yabancıların işgaline karşı düşmanlıklarıyla ünlü bir halkın arasında daha uzun süre kalacağına işaret ediyor.

ABD Irak’ta da tam da bunu yaptı, Eylül’de “savaş görevinin” bitmesine rağmen.

ABD diplomatları son aylarda bölgedeki büyük şehirleri kibarca şuna ikna etmeye çalışmakta: Afgan tarihinin gösterdiğinin aksine, “tarafsız” bir Afganistan fikri, şiddet yanlısı İslamcı radikallerin çok olduğu bir ülkede bölgesel güvenlik ve istikrar açısından o kadar da iyi değildir. Washington Taliban’ın iktidar aygıtına seçilmesinden sonra radikal İslamcı dalganın estiği büyük şehirlerdeki içsel korkulardan faydalanmayı umuyordu Kabul konferansında.

Sözgelimi Yeni Delhi geçmişteki siyasi beyanatlarında “tarafsız” Afganistan ifadesini açıkça kullanmıştı ama Hindistan bakanı S.M. Krishna, Salı günkü beyanatında dikkat çekici ölçüde daha ılımlı bir ifadeye başvurdu. Afganistan’ın tarafsız konumuyla ilgili iyi düşünülmüş bir duruştan ziyade Pakistan’ı hedef alan iğneleyici bir söz sarf etti: “Hindistan demokrasinin ve kaynaşmış çoğulculuğun desteklediği ve dış müdahaleden uzak Afganistan’ın birliğine, bütünlüğüne ve bağımsızlığına sadıktır.”

ABD yetkililerinin Londra’dan gelen aktif teşvikle birlikte ele aldıkları, Başkan Hamid Karzai hükümetiyle Kuvvetlerin Statüsü Anlaşması artık neticelendirilebilir. Geçen bir veya iki yılla kıyaslandığında şimdilerde Afgan liderin Batılı patronlarıyla çok daha iyi geçindiği görülmekte. Pakistan istihbaratının Taliban ile “uzlaşıya” yönelik eğiliminin doğurabileceği nahoş sürprizlere karşı kendini korumak için ABD ve NATO’nun bir güvenlik şemsiyesi temin etmesinde somut avantajlara bile sahip olabilir Karzai. .

Meselenin aslı şu ki, Karzai 2014 sonrası gelecek için güven yaysa da, yabancı askerlerin savaş görevinin bitip çekilmesini istese bile, Batılı kuvvetler 2014’de savaş alanından çekildiğinde Pakistanlı akıl hocalarının etkin desteğiyle Taliban’ın iyi hazırlanmış ani bir ayaklanma çıkarması durumunda, Afgan ordusunun performansına –aslında ordunun öngörülebilir bir gelecekte bütünlüğünü koruyabileceğine- içten içe tam bir güven duyamamaktadır

Kaydadeğer bir başka husus da, Lavrov’un Afganistan’ın tarafsızlığı talebini ve uzun vadeli yabancı askeri varlığın reddini dillendirmek için Kabul konferansına evsahipliği yapan Karzai hükümetine değil de “Afgan halkına” yönelmesidir.

*Büyükelçi M. K. Bhadrakumar, Hindistan Dış İlişkiler Servisi’nde diplomat olarak önemli bir kariyer yaptı. Görevlendirildiği yerler Sovyetler Birliği, Güney Kore, Sri Lanka, Almanya, Afganistan, Pakistan, Özbekistan, Kuveyt ve Türkiye’ydi.

Bu makale Orhan Düz tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.



SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara