Mavi Marmara'dan sonra olması şaşırtmadı...
Analizleri ile tanınan Ürdün'lü Gazeteci Yazar Yasir ez-Zeatire'den müthiş bir Raid Salah portresi...
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-07-29 14:09:00
Gazeteci Yazar Yasir ez-Zeatire İsrail Askerlerinin üzerinden çıkan ölüm listesinde adı geçen Şeyh Raid Salah'ın Mavi Marmara'da ölümden kılpayı kurtulduğunu ve bu olaylar üzerine hapse girmesinin tuhaf gelmediğini bildirdi. "Mescid-i Aksa’nın koruyucusu hapse başı dik girdi" başlıklı yazısında Salah için "uzun yıllardan beri boynu ilmeğin ucunda yaşıyor" yakıştırmasında bulundu.
İşte o yazı:
Yasir ez-Zeatire*
2007 yılında Mescid-i Aksa’nın Bab-ul Megaribe Kapısında bir siyonist askerle yumruklaştığı suçlaması yargı kararına dönüşünce, Şeyh Raid Salah, 25 Temmuz pazar günü muazzam bir uğurlama kafilesinin ortasında, Remle Hapishanesinde beş ay sürecek yeni tutsaklığına gururlu adımlarla dimdik yürüdü.
Marmara Gemisi’nin güvertesinde. ölümden kılpayı kurtuluşundan haftalar sonra hapse girmesi kimseye tuhaf gelmedi. Zaten Siyonist askerler gemiye baskın yaptığında ölüm listesindeki isimlerin başında geliyordu. Üstelik kurşunlara hedef olan Türklerden biri, şaşılacak derecede kendisine benziyordu. Az zaman sonra İsrail sağından bir isim, İç İstihbarat Teşkilatı Shin Bet’e şeyhin öldürülmesi talebini iletecekti.
Şeyh Raid Salah, uzun yıllardan beri boynu ilmeğin ucunda yaşıyor. Ama hep aynı kararlılıkla. Hapis cezası, bu yüzden umurunda bile değil. Senelerce tecrübe ettiği sıradan bir vakıa onun için. Yanında desteğini esirgemediği, davalarına sadık bir grup arkadaşı var. Şeyh’in asıl beklentisinin Allah yolunda, inandığı ve hayatını adadığı dava uğrunda şehadet olduğu biliniyor. Gerek Türk gemisinde gerekse Shin Bet eliyle cinayet planları başarısız olsa da tekrar denenmiyeceğini kimse garanti edemez.
Şeyh Raid Salah, aleyhine verilen yargı kararını büyük bir gururla karşıladı. Siyonist çevrelere meydan okuyarak, Mescid-i Aksa’yı, Kudüs’ü ve bütün Filistin’i savunma davasını sürdüreceğini ilan ederek hapse yürüdü. Hapiste bile olsa sözünde duracaktır. Mescid-i Aksa, Kudüs ve Filistin sevgisi kalplerini bürümüş olanlar bundan geri duramazlar. Zaten seneler önce demir parmaklıklar ardına düştüğünde bu duruma şahit olunmuştu. Hapse düşmek, dava adamlarını daha da biler. Dava önderleri, esirleri ve şehitleriyle gurur duyarlar. Bu gurur, uğruna mücadele verdikleri davanın gururudur.
1990’lı yılların ortalarında Şeyh Raid Salah ile İstanbul’da karşılaştım. O sıralar Şeyh Abdullah Nimr Derviş ile aralarında hareketin yönü ve programına dönük bilhassa diğerleri gibi İsrail Parlamentosu Knesset seçimlerine girip girmemeye ilişkin hararetli bir tartışma vardı. O gün, birçok kız evlattan sonra oğlu Bekir Ömer’in doğum haberi ulaştı kendisine. Bu da ayrılma yönünde ona cesaret verdi. Hareketin çekirdek kadrosunun kendi görüşüne taraf olacağından emindi. Bir kere onların vicdanına daha yakın olan kendi görüşüydü. Diğer yandan kendisi daha çok seviliyordu. Karşı tarafın onu marjinal buluşu dışında durum bu minvaldeydi. Mescid-i Aksa’nın himayesini ve Filistin halkının direnişine verdiği desteği bir sorumluluk olarak yüklendikten sonra hareketin önemli unsurları ve çoğunluk onun tarafına geçti.
Şeyh Raid, davasının haklılığına inanmış, samimi bir insan modelinin eşsiz örneğidir. Bu nedenle Faslı bir yahudi genç kızın, Türk gemisinden sağ salim kurtuluşundan sonra ondan etkilenerek islamı seçmesi hiç de şaşırtıcı gelmiyor.
Kahraman, sade ve yiğitçe duruşunun arkasında, ümmetin çoğunluğunun şeyh ile aynı safta durması ve gece-gündüz uğrunda mücadele verdiği Mescid-i Aksa davasında onunla aynı ideali paylaşması yatmaktadır. Mescid-i Aksa ve çevresine hakim olup Süleyman Mabedini inşaya dönük planlarını boşa çıkaran bu adama Siyonistler kin ve nefret duyuyorlar.
Başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal mekanlara koruyuculuk yapması ve mabed planlarını boşa çıkarması nedeniyle Siyonistlerin şeyhe kin duymaları anlaşılır bir durum. Siyonist çevrelerde ittifak halinde Ben Gurion’un bir sözü açık-gizli hep telaffuz edilir:
Kudüs olmadan İsrail’in bir anlamı yok. Mabed olmadan da Kudüs’ün bir anlamı yok.
Tüm bunlar şeyh hakkında her şeyi ifade etmiyor. Şeyh sadece Mescid-i Aksa’yı korumakla kalmadı. 1948 yılında işgal edilen topraklardaki Filistin hafızasını da korudu. 1970’lerden bugüne konuyla ilgisi bulunanlar, işgal güçlerinin izlediği “İsrailleştirme” politikasına karşı şeyhin nasıl mücadele verdiğini iyi bilirler. Rabbani liderliğin yönetiminde Hareket-i İslamiye ortaya çıkıp fikirlerini ve varlığını kökleştirmeseydi İsrailleştirme politikası neredeyse başarılı olacaktı.
Şeyh Raid Salah, işgal altındaki topraklarda İsrail vatandaşı olarak yaşayan kardeşlerinin Filistinli, Arap ve Müslüman kimliklerini diri tutmalarına büyük önem verdi. İsrail’in varlığını onaylayan uluslararası kararları tanımasıyla birlikte Filistin Kurtuluş Örgütü’nün onları siyonistlerin insafına terketmesi, bu insanları ciddi bir bunalıma sokmuştu. Şeyh, büyük çabalar göstererek onları tekrar davalarına kazandırdı.
İsrail Meclisi Knesset’e girmeyi reddi, işgale yönelmiş başka bir tokat oldu. Bunun ne demek olduğunu işgalciler iyi biliyorlardı. Bu nedenle Şeyh ve adamlarını hiçbir zaman resmen tanımaya yanaşmadılar. Tanıyamazlardı da. Şeyh haklıydı. Bir Arabın İsrail Meclisine girmesinden doğacak faydanın, verdiği büyük zararın yanında devede kulak kaldığı pratikte yeteri kadar kanıtlanmıştı.
Şeyh, tüm bunların yanında Hamas hareketinde ve tüm direniş sathında, kardeşlerine bir baba tavrıyla yaklaşırdı. Her türlü desteği vermeye çalışırdı. Kendisini ve hareketini hedef almalarının bir sebebi de buydu.
Gerek zindanda gerekse dışarıda olsun, Şeyh Raid Salah, işgalcilerin gırtlağına saplanmış bir diken olmaya devam edecek. “Mescid-i Aksa tehlike altındadır. Kudüs tehlike altındadır” diye haykıran çığlığı hep yankılanacak. Şairin dediği gibi:
İnna Bakun
Ma bakıye ez-zağter ve’z-zeytun
…..
Geriye kalan biziz
Geriye kalan kekik ve zeytin
İşgalcilerin kulakları bu çığlıktan sağır olacak ve yataklarında rahatları kaçacak. Hele bu çığlığın sadası gönüllerde ve zihinlerde yankısını bulur da liderlerinin ve bayraklarının yüzünü kara çıkarmayacak, koşullar ne olursa olsun o bayrağı dalgalandıracak yüzbinlerce yiğit arz-ı endam ederse.
*Ürdünlü ünlü gazeteci-yazar.
Bu makale Süleyman Şahin tarafından Timeturk.com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara