Erdoğan kadınlarla STK'larla görüştü
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan demokratik açılım kapsamında sivil toplum örgütlerinin kadın temsilcileriyle biraraya geldi. Başbakan açılımın yavaşladığı yorumlarını reddetti.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-07-18 19:05:00
Başbakanlık İstanbul Ofisi'ndeki toplantı, saat 14.20'de Erdoğan'ın gelmesiyle başladı.
Erdoğan, salondaki konuklarının ellerini teker teker sıkarak ''hoş geldiniz'' dedi. Erdoğan ile gelen kızı Sümeyye Erdoğan da konuklarla teker teker tokalaştı.
Toplantıda, Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, İçişleri Bakanı Beşir Atalay da hazır bulunuyor.
Toplantıya, aralarında TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner ile Caroline Koç'un da bulunduğu çok sayıda sivil toplum örgütünün kadın temsilcileri katılıyor.
Başbakan Erdoğan açıklamaları şöyleydi:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, doğruyu, hakikati bulmak için, milletin sıkıntılarını hafifletmek için, konuşulmayan konuşulsun, yazılmayan yazılsın, eleştirilmeyen eleştirilsin istediklerini belirterek, ''Her sorunu masaya yatıralım, her meseleyi konuşalım, tartışalım, müzakere edelim, istişare edelim istiyoruz'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Demokratik açılım süreci ve Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'' kapsamında, sivil toplum kuruluşlarının kadın temsilcileriyle Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde, bir araya geldi.
Buradaki konuşmasına davete gelenlere teşekkür ederek başlayan Erdoğan, Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nin bu salonunda bir süredir toplumun çeşitli kesimleriyle son derece verimli toplantılar gerçekleştirdiklerini söyledi.
20 Şubatta tanınmış ses sanatçılarıyla biraraya geldiklerini, 20 Martta sinema ve sahne oyuncularıyla buluştuklarını, 17 Nisanda yazar ve düşünürlerle, 5 Haziranda da spor dünyasının gerek federasyon başkanları gerekse sporda aktif rol almış oyuncularla benzeri toplantılar yaptıklarını hatırlatan Erdoğan, bu salon dışında çeşitli tarihlerde Romen vatandaşlarla, Alevi vatandaşlarla, inanç gruplarının temsilcileriyle istişareler gerçekleştirdiklerini, radyocular ve internet medyası mensuplarıyla da görüştüklerini belirtti.
Erdoğan, gerçekleştirdikleri bu toplantıların zaman zaman eleştirilere maruz kaldığını vurgulayan Erdoğan, siyasetçilerden, medyadan veya diğer farklı kesimlerden bazılarının bu buluşmaları hafife alan, çok farklı dalga geçenler olduğunu ifade etti.
Ben bu eleştiriler üzerinde durmayacağını kaydeden Erdoğan, daveti kabul edenlerden birçok kişiden, ''İlk kez bir Hükümet bizi muhatap alıyor, ilk kez bir başbakan bizim görüşlerimizi dinliyor, devlet ilk kez bizim halimizi, hatırımızı soruyor, sorunlarımıza kulak veriyor'' şeklinde son derece olumlu tepkiler aldıklarını vurguladı.
Başbakan Erdoğan, milyonlarca insana sesiyle, müziğiyle hitap eden, milyonların kalbinde kendisine yer edinen bir sanatçının, elbette ülkenin önemli meseleleri hakkında söyleyecek sözü olduğunu vurgulayarak, bunun eleştirilecek bir yanı olmadığını, ancak bunu yapanların bulunduğunu kaydetti.
Sinema sanatçılarının, sahne sanatçılarının elbette milli meseleler hakkında önemli fikirleri bulunduğunu ifade eden Erdoğan, yazdıkları yazılarla, romanlarla, şiirlerle, hikayelerle, makalelerle kitleleri etkileyen yazarların, mütefekkirlerimizin (düşünür, fikir adamı), elbette kendilerinin göremediği hususları gördüklerini vurguladı.
''SORUNLARIN ÜZERİ ÖRTÜLDÜ''
Recep Tayyip Erdoğan, tribünleri coşturan, yüzbinlerce taraftarı arkasından sürükleyen spor adamlarının da elbette ülkeyi ilgilendiren önemli sorunlarla ilgili kanaatleri, görüşleri bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bizim toplumumuz çok hızlı değişiyor ve yeniliklere çok hızlı uyum sağlıyor. Bilimin, teknolojinin hızla ilerlediği, küreselleşmenin yadsınamaz bir gerçeğe dönüştüğü, dünyanın hızlı değişim yaşadığı bir ortamda, inanın, bizim halkımız da bu değişimi gayet iyi görüyor, hissediyor ve bu değişime hızla ayak uyduruyor. Toplum böylesine değişirken siyasetçinin siyasal iletişim stratejilerinin değişmemesi asla kabul edilemez. Türkiye'de gerek siyaset kurumu, gerekse yerleşik medyanın büyük bir bölümü dünyadaki, ülkedeki, bu toplumdaki değişimi iyi okuyamadığı için yıllarca köhnemiş statükoyu savundu durdu, mevcudu korumayı başarı olarak gördü. 30 yıl, 40 yıl, 50 yıl önceki korkularla, tehditlerle, tehdit algılarıyla tereddütlerle bugünü de yarını da inşa edemeyiz.
Bu ülkede nice isimler sakıncalı görüldü, sakıncalı ilan edildi. Milletin gönlünde yer tutan bu isimleri, beğeniriz beğenmeyiz siyaset kurumu da yerleşik medya da görmek istemedi. Siyaset kurumu ve medya, toplumun da dünyanın da çok gerisinde kaldı. Nice sorunlar mayınlı arazi olarak görüldü. Zaman zaman bizler de bu bu mayınlı arazilere düştük. Kimse o sorunların yanına yaklaşmadı. Milleti bizar eden, milleti ciddi şekilde olumsuz etkileyen o sorunların üzerine gidilmedi, tersine sorunların üzeri örtüldü. Öyle ki bu ülkede yıllar boyunca nice kavramlar, nice kelimeler tabulaştırıldı hatta düpedüz yasak ilan edildi. Bunlar özgürce yazılamadı çizilemedi eleştirilemedi.''
''TABULARI YIKMANIN MÜCADELESİNİ VERDİK''
Başbakan Erdoğan, bugün, siyasetçilerin, bürokrasinin, medyanın dokunmaya, yazmaya, konuşmaya cesaret edemediği bir çok kavramın, birçok ismin ve birçok sorunun, köy kahvelerinde, mahalle kahvelerinde, samimi sohbetlerde hiç sakıncasız, hiç tereddütsüz konuştuğunu söyledi.
Recep Tayyip Erdoğan, şöyle konuştu:
''İşte Hükümet olarak biz, bu tabuları yıkmanın bu yasakları kaldırmanın mücadelesini verdik ve veriyoruz. Bu ülkede doğruyu, hakikati bulmak için, milletimizin sıkıntılarını hafifletmek için konuşulmayan konuşulsun, yazılmayan yazılsın, eleştirilmeyen eleştirilsin istiyoruz. Her sorunu masaya yatıralım, her meseleyi konuşalım, tartışalım, müzakere edelim, istişare edelim istiyoruz. Her insanın bir fikri olduğuna, bu fikrin de son derece değerli olduğuna inanıyor ve ulaşabildiğimiz, görüşebildiğimiz herkese ulaşıp, görüşlerini, eleştirilerini, katkılarını almak istiyoruz. Çünkü inanıyoruz ki insan kutsaldır, insanın hakları, özgürlükleri, fikirleri, değerleri de kutsaldır.''
''ANNELİĞİN SİYASETİ YOKTUR, ANNELİĞİN İDEOLOJİSİ YOKTUR, ANNELİĞİN SAĞCILIĞI, SOLCULUĞU YOKTUR''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, anneliğin ''siyaseti, ideolojisi, sağcılığı, solculuğu'' bulunmadığını ifade ederek, ''Elini yüreğine koymuş, boynunu yana eğmiş, dağ gibi olduğu yere çökmüş bir kadının ağıtlarını bastıracak hiçbir siyasi, hiçbir etkili söz yoktur'' dedi.
Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde sivil toplum kuruluşlarının kadın temsilcileri ile yaptığı toplantıda konuşan Erdoğan, Diyarbakırlı Sakine Arat'ın hayat hikayesine dikkati çekti. Erdoğan, Arat'ın, 18 yaşında evlendirildiğini, üç oğlunu terör örgütüne kaptırdığını ve bir kızının ağabeylerinin acısına dayanamayarak kendi canına kıydığını, bir başka oğlunun da trafik kazasında hayatını kaybettiğini anlattı.
Erdoğan, Diyarbakırlı Sakine Ana'nın, ''Biz yüzyıllardır birlikte yaşıyoruz. Birbirimizden kız aldık, kız verdik. Aynı kanı taşıyoruz. Bir Kürt annesiyim ama bir şehit haberi duyduğumda yüreğim parçalanıyor. Askerler de bizim evlatlarımız. Bu ülkeyi yöneten küçük büyük herkese sesleniyorum; 'evladınız gözünüzün önünde öldürülürse ne yaparsınız?' dediğini ifade ederek, bu soruyu herkesin kendisine sorması gerektiğini dile getirdi.
Diğer yandan, asker oğlunu Diyarbakır'ın Lice ilçesinde şehit veren Bitlisli Matlube Güngör'ün de sözlerine atıfta bulunan Erdoğan, Güngör'ün ''Hepimiz kardeşiz. Allah hiç kimseye bu acıyı yaşatmasın. Bizim canımız, ciğerimiz yandı, başkalarınınki yanmasın. Her türlü fedakarlığa katlandım, çok zaman aç kaldım, açıkta kaldım. Daha gençliğinin baharında oğlumu vatani görevini yapması için askere gönderdim. Onu Lice'de şehit ettiler. oğlumun bana bir daha anne diyemeyecek olması beni kahrediyor. Ama bir şehit annesi olmaktan da gurur duyuyorum...'' dediğini söyledi.
Demokratik açılımla ilgili partisinin Grup Toplantısında ifade ettiği duyguları yineleyen Erdoğan, şöyle devam etti:
''Anneliğin siyaseti yoktur, anneliğin ideolojisi yoktur, anneliğin sağcılığı, solculuğu yoktur. Biz erkekler, empati kurmakta güçlük çekebiliriz ama siz hanımefendilerin, ülkemin kadınlarının, ülkemin annelerinin yüreklerindeki sızıyı, kalplerindeki acıyı en sıcak şekilde hissettiğinizi biliyorum. Gencecik evladını yitiren bir babanın acısı, evet büyüktür ama yüreğinden bir parçayı kaybeden, canından can giden bir annenin tarifi mümkün olmayan acısı çok daha büyüktür. Elini yüreğine koymuş, boynunu yana eğmiş, dağ gibi olduğu yere çökmüş bir kadının ağıtlarını bastıracak hiçbir siyasi söz, hiçbir etkili söz yoktur.''
KADINLARIN GÜCÜ
Recep Tayyip Erdoğan, 3 çocuğunu teröre kaptırmış Sakine Hanım'ın Diyarbakır'dan ''Gelin kucaklaşalım'' diye seslendiğini, evladını vatanına şehit vermiş Matlube hanımın, o büyük acıya rağmen ''vatan sağ olsun'' dediğini ifade ederek, onların yüreklerindeki sızı kadar yüreklerindeki cesaretin de kahramanlığın da en az o kadar büyük olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, ''Ben bu sorunun, bu sorunun en büyük mağduru, en büyük mazlumu kadınlar inisiyatif yüklendiğinde daha kolay ve daha hızlı çözüleceğine yürekten inanıyorum. Sizin sözleriniz, sizin sesiniz kurşun vızıltılarını bastıracak, kurşunlardan çok daha büyük etki yapacak, ölümleri durdurup gençleri yaşatacak güce ve kudrete sahip'' dedi.
Salonda her kesimden kadınların bulunduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu salonda Türkiye'nin aydınlık, umut dolu geleceği var. Türkiye'nin acılarını dindirmek, akan kanı durdurmak, annelerin, kadınların gözyaşını silmek noktasında burada bulunan ve bulunmayan, bizim de unutmuş olduklarımız olabilir, tüm kadınların son derece etkili olabileceğine eminim. Böyle kapsamlı ve tarihsel bir sorunun, tek başına güvenlik tedbirleriyle, tek başına bir siyasi partinin, bir hükümetin çabalarıyla nihai çözüme kavuşamayacağı açıktır.
İş dünyasının, üniversite camiasının, medyanın, sivil toplum örgütlerinin, özellikle ve özellikle kadınların, kadın kuruluşlarının dışarıda kaldığı bir sürecin başarıya ulaşması asla ve asla mümkün değildir. İşte onun için sizlerden, sesinizi yükseltmenizi, yanlışa güçlü bir şekilde dur demenizi, akan kana, akan gözyaşına karşı çıkmanızı, gençleri yaşatmak için yüreğinizi ortaya koymanızı istirham ediyorum.
Buradan, sizler aracılığıyla ülkemin tüm kadınlarına da seslenmek istiyorum. Yaşanan acı hepimizin ortak acısı. Yitip giden çocuklar hepimizin çocukları. Ne olur, çocuklarımıza sahip çıkalım, gençlerimize sahip çıkalım, istikbalimize sahip çıkalım. Bunu, kadınlar başarabilir, başaracaktır. Arjantin'in, İrlanda'nın, Pakistan'ın, İsrail'in kadınları, anneleri bunu nasıl başardıysa, başarıyorsa, benim ülkemin kadınları da seslerini yükselterek bunu başaracaktır. Çözüm sürecinin hız kazanması toplumsal psikolojinin çözüme daha fazla destek olmasıyla mümkün. Biz sesimizi o kadar yüksek çıkarmalıyız ki süreci sabote etmek isteyenlerin seslerini bastırsın, çözüm iradesi kendisini hissettirsin, psikolojik ortam daha önemli adımların atılmasına imkan sağlasın.''
''BU ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ, HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN GENİŞLETİLMESİ, DEMOKRATİK STANDARTLARIN YÜKSELTİLMESİ NOKTASINDA TÜRKİYE İÇİN ADETA BİR DÖNÜM NOKTASI OLACAKTIR''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bu Anayasa değişikliği, hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, demokratik standartların yükseltilmesi noktasında Türkiye için adeta bir dönüm noktası olacaktır'' dedi.
Erdoğan, Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'ndeki toplantıda yaptığı konuşmada, Hükümet olarak, kadın sorunlarına en başından itibaren büyük bir ciddiyetle ve samimiyetle eğildiklerini belirtti.
Başbakan Erdoğan, kadınların, çağdaş, müreffeh, öz güvenli, güçlü bireyler olarak, sosyal, siyasal ve ekonomik hayatta yerini alabilmesi için Anayasa'dan, Türk Ceza Kanunu'na, İş Kanunu'ndan, eğitim, sağlık ve sosyal yardımlaşma uygulamalarına kadar bir dizi yasal düzenleme ve uygulamanın hayata geçtiğini ifade etti.
Erdoğan, 2002'den bu güne bir dizi düzenleme ile başta Anayasa olmak üzere, mevzuatta kadınların daha fazla görünür kılındığını, Anayasada ''kadın-erkek eşitliğinde'' devletin sorumluluğunun ilk kez 2004 yılında tanındığını, Türk Ceza Kanunu'nda töre saikiyle işlenen suçların, kişiye bağlı suçlar kapsamına alınarak, cezaların ağırlaştırıldığın, İş Kanunu'nda ''eşit işe eşit ücret'' ilkesi getirildiğini anlattı.
Belediyeler Kanunu'nda ''sığınma evi'' açma sorumluluğunun tanımlandığını da belirten Erdoğan, ''sığınma'' ifadesinden hoşlanmadığını ve kadın örgütlerinin temsilcileriyle ''sığınma'' yerine daha şık bir ifade bulmayı istediğini söyledi.
Erdoğan, aile mahkemeleri kurulduğunu, eğitim, sağlık ve sosyal yardımlaşmada devrim niteliğinde ve sosyal devlet ilkesini pekiştiren düzenlemelerle uygulamalara imza atıldığını anlatarak, 2008 yılında yapılan düzenlemeyle kadın ve genç istihdamını 5 yıl süreyle kademeli olarak desteklediklerini, dünyada yaşanan krize rağmen kadın istihdam oranının ilk birkaç ayda dahi yüzde 3 oranında arttığını kaydetti.
''Kadın İstihdamı Üst Kurulunun'' kurulmasını sağlayan Başbakanlık Genelgesi'ni, 25 Mayısta yayınlandıklarını anımsatan Erdoğan, bu genelgenin, kadın-erkek fırsat eşitliğini sağlama noktasında tarihi bir belge olma özelliğini taşıdığını söyledi.
''Biz, kadının annelik vasfının, modern, eğitimli, iş ve sosyal hayatın içindeki dinamik yapısına alternatif olmadığını düşünüyoruz'' diyen Erdoğan, Parlamentodaki kadın oranının ilk kez bu dönemde bugüne kadar olanın en üst seviyesine çıktığını da dile getirdi.
Yerel seçimlerde de kadın temsiline yönelik titizlikle hareket edildiğini anlatan Erdoğan, ''Kısacası, kadınlarla birlikte siyaset yapıyor, kadın haklarının, kadın sorunlarının erkekler eliyle değil, bizzat kadınlar eliyle takip edilmesi noktasında her türlü zemini hazırlıyoruz'' dedi.
12 EYLÜLDEKİ REFERANDUM
12 Eylülde oylanacak Anayasa Değişikliği paketinin önemli unsurlarından birinin de kadınlara yönelik pozitif ayrımcılığın güçlendirilmesi olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Referanduma sunulan düzenleme ile 'bireysel hak ve özgürlükler' noktasında, kadınların güçlü bireyler olarak toplumdaki hak ettikleri yeri alabilmeleri için pozitif ayrımcılık içeren tüm düzenlemeler anayasal teminat altına alınıyor. Aynı şekilde çocuklar, yaşlılar, özürlüler dul, yetim, malul ve gazilerin haklarını da anayasal güvence altına alıyoruz. Anayasa değişikliğinin dördüncü maddesiyle ilk defa anayasal düzeyde çocukların her türlü istismar ve şiddete karşı korunması için devlet güvencesini getiriyoruz.
Anayasa değişikliği süreci, muhalefet partilerinin uzlaşmaz tutumları nedeniyle ne yazık ki bugüne kadar sadece siyasi polemiklerle gündeme geldi. Nitekim, anayasa değişikliğinin içeriğine yönelik olarak, siyasi partilerin elle tutulur hiçbir eleştiri ya da öneri getiremediklerini eminim sizler de görüyorsunuz.''
Özellikle müzakereler sürecince muhalefetin zaman kazanmaya yönelik çabalarının bulunduğunu da belirten Erdoğan, ''Biz bunun, bir partinin anayasa paketi değil, bunun, tamamıyla bir millet projesini olduğunu söyledik. Biz, 12 Eylül tarihine kadar, siyasi polemiklerden uzak şekilde değişikliğin Türkiye'ye neler getireceğini, günlük yaşamımızı nasıl değiştireceğini anlatacağız. Değişiklik paketi, altını çizerek ifade ediyorum, sadece Hükümetin, sadece benim partimin, belli kişilerin, belli zümrelerin taleplerini karşılayacak bir paket asla değildir'' diye konuştu.
12 Eylül 1982 tarihinden itibaren 28 yıldır tekrar tekrar tartışılan meseleleri dikkate aldıklarını, toplumun her kesimiyle istişareler yaptıklarını, bugüne kadar anayasa değişiklikleriyle ilgili yazılanlara baktıklarını, beklentilere kulak verdiklerini, en acil, en hayati düzenlemeleri içeren bir paket hazırladıklarını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu Anayasa değişikliği, hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, demokratik standartların yükseltilmesi noktasında Türkiye için adeta bir dönüm noktası olacaktır. Bizim milletimiz her zaman değişimden yana, her zaman özgürlüklerden yana olmuştur. Özellikle kadınlarımızın, hem doğrudan kendilerini ilgilendiren hem de ülkeyi yakından ilgilendiren bu değişiklik paketine inanıyorum ki gerekli desteği vereceklerdir.''
Başbakan Erdoğan, toplantıya katılanlara teşekkür ederek, ''Burada ortaya koyacağınız görüş ve önerilerin, Türkiye'nin demokratikleşmesine, hak ve özgürlüklerin daha da gelişmesine, milli birliğimizin, kardeşliğimizin daha da pekişmesine eşsiz katkılar sağlayacağına inanıyorum'' dedi.
-BU ÜLKEDE YAKLAŞIK 30 YILDIR DEVAM EDEN TERÖRÜN BİR PAZARI, SEKTÖRÜ, PİYASASI OLUŞMUŞTUR VE TERÖRÜN BİTMESİNDEN, KARDEŞLİĞİN PEKİŞMESİNDEN DOLAYI RANTLARINI KAYBEDECEK KESİM BUGÜN CİDDİ BİR RAHATSIZLIK İÇİNDEDİR''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bu ülkede yaklaşık 30 yıldır devam eden terörün bir pazarı, sektörü, piyasası oluşmuştur ve terörün bitmesinden, kardeşliğin pekişmesinden dolayı rantlarını kaybedecek kesim bugün ciddi bir rahatsızlık içindedir'' dedi.
Sivil toplum kuruluşlarının kadın temsilcileriyle Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde bir araya gelen Erdoğan, insanı, haklarından koparmanın, değerlerinden ve fikirlerinden ayrı düşürmenin, özgürlüğünden mahrum bırakmanın, bir bütün olarak insanlığı ortadan kaldırmak olacağını söyledi.
Millet nezdinde çoktan oluşmuş diyalog ve istişare kültürünün, birbirine saygı temelinde yapıcı eleştiri kültürünün artık siyaset kurumuna da hakim olmasını dilediklerini ve bunun cesur adımlarını attıklarını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu Hükümeti, diyalogdan, uzlaşıdan, mutabakattan, özellikle de eleştiriden kaçınan, hazzetmeyen bir hükümet olarak göstermek, açık söylüyorum, çok ağır bir haksızlıktır. Evet. Zaman zaman sesimiz yükselmiştir, öfkemiz kabarmıştır, isyanımız dile gelmiştir. Ancak bunlar, yapıcı değil, yıkıcı eleştiriler, hatta hakaretler karşısında ister istemez verdiğimiz tepkilerdir. Altını çizerek söylüyorum, demokrasi sınırları içinde, demokratik bir kültür içinde verilmiş tepkilerdir.''
Recep Tayyip Erdoğan, haksızlığa, hukuksuzluğa karşı, millete yönelik taarruzlara karşı seslerini yükseltiklerini kaydederek, kapılarını bize defaatle kapatmış olanların kapılarını tekrar tekrar çalmaktan da kaçınmadıklarını vurguladı.
En az kapısını çaldığının kapısını, en az 3 kez çaldığını ifade eden Erdoğan, ''ama kapısı çalınanın, en ağır hakaretleri yapmaya devam ettiğini'' söyledi.
Erdoğan, en ağır hakaretleri yapanlara, en seviyesiz üslubu kullananlara dahi kapılarını açık tutmaktan kaçınmadıklarını dile getirerek, ülkeyi ve milleti ilgilendiren her meselede diyalogdan, istişareden, görüş alışverişinden kaçmadıklarını, kaçınmadıklarını kaydetti.
''Bu ülkenin Başbakanı, Necip Fazıl Kısakürek ile Nazım Hikmet Ran'ı aynı cümle içinde yan yana kullanmıştır ve kıyamet kopmamıştır'' diyen Erdoğan, Neşet Ertaş ile Şivan Perver'in bu ülkenin ortak hissiyatını yansıttığını söylediklerinde de ülkenin gerilmediğini, tam tersine çok ciddi bir rahatlama yaşadığını ve çok ciddi şekilde umutların arttığını bildirdi.
Başbakan Erdoğan, ''Dersim'in, Sivas'ın, Kahramanmaraş'ın, Gazi Mahallesi'nin, Başbağlar'ın yürekleri yanan annelerini andığımız için, onların acısını paylaştığımızı ifade ettiğimiz için bu ülkenin temeli filan sarsılmamıştır. 1 Mayıs tatil ilan edilmiştir, gerekli şartlar oluştuğu için Taksim Meydanı 1 Mayıs gösterilerine açılmıştır. Bunları bu iktidar yapmıştır. Korkulanların hiçbiri de olmamıştır'' şeklinde konuştu.
Devlet televizyonunun bir kanalı 24 saat Kürtçe yayına başladığı için bu ülkenin bölünmediğini vurgulayan Erdoğan, ''Ama biz bunu dile getirdiğimiz, konuştuğumuz zaman 'aman bölünür, aman şöyle olur, aman böyle olur' demişlerdi'' dedi.
Erdoğan, yarım saat yayın düşünülürken ''Ne olacak?'' diye soranların 24 saat yayına geçildikten sonra ne olduğunu gördüklerini kaydetti.
''SÜRECİ SABOTE ETMEYE ÇALIŞMASI ÇOK MANİDARDIR''
Anayasada yaptıkları değişikliklerin ve yasal düzenlemelerin, birilerinin iddia ettiği gibi, birilerinin korkuttuğu gibi, rejimi sarsmadığını, tam tersine devlet ile milletin kaynaşmasını, kucaklaşmasını daha samimi bir atmosfere taşıdığını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Topluma, millete empoze edilen korkuların, tehditlerin ne kadar sanal, ne kadar asılsız, ne kadar boş olduğu tüm bu ve buna benzer girişimlerimiz neticesinde ortaya çıkmıştır. Bugün, son derece insafsız şekilde, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin terörü azdırdığını, terörü cesaretlendirdiğini, ülkeyi ayrışmaya, bölünmeye götürdüğünü iddia eden zihniyet, işte dün, açlıktan bahseden zihniyetlerden farklı değildir.
Birileri 'terör örgütü muhatap alınıyor' diye demokratik açılımı taşa tutarken, tam karşı kutuptaki birilerinin de 'terör örgütünü imha etmeye çalışıyorlar' diye süreci sabote etmeye çalışması çok manidardır. Terörden beslenen bu iki karşı kutbun, çözümsüzlük için paralel çaba göstermesi, aynı anda Hükümeti topa tutması çok manidardır. Çok açık konuşuyorum değerli hanımefendiler... Bu ülkede yaklaşık 30 yıldır devam eden terörün bir pazarı, sektörü, piyasası oluşmuştur ve terörün bitmesinden, kardeşliğin pekişmesinden dolayı rantlarını kaybedecek kesim bugün ciddi bir rahatsızlık içindedir.''
Son yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye'ye ekonomik külfeti 450 milyar doları bulduğuna işaret eden Erdoğan, terör örgütünün uluslararası bağlantıları, silah, uyuşturucu, insan kaçakçılığı, kara para aklama gibi insanlık dışı ticaretteki etkin rolünün, terörün sadece ulusal değil, bir uluslararası piyasasının da oluşmasına zemin hazırladığını anlattı.
''SİLAH TÜCCARLARININ KAZANMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ''
''Sadece ekonomik değil, siyasi olarak da terörden, terör eylemlerinden nemalanan, buradan kendisine rant sağlayan bir zihniyet teşekkül ettiğini'' üzülerek ifade ettiğini kaydeden Erdoğan, ''Dağdaki gençlerin ölümünü bir siyasi propaganda malzemesi olarak kullananlar, şehitlerimizi kendi siyasi hırslarına alet edenler, elbette ki terörün azalmasını, bitmesini içlerine sindiremeyeceklerdir, Normalleşmeyi, kucaklaşmayı kabul edemeyeceklerdir, hazmedemeyeceklerdir'' şeklinde konuştu.
Sorunları bu boyutlara getirenin, bu seviyelere taşıyanın, sorunları inkar politikaları olduğunu savunan Erdoğan, en başta bu inkar politikalarına son verdiklerini dile getirerek, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesinin bu anlamda son derece büyük isabet kaydettiğini bildirdi.
Başbakan Erdoğan, bugün Doğu ve Güneydoğu'daki vatandaşları tahrik edenlerin, istismar zeminlerinin, altlarından kayıp gittiğini görmenin telaşı içinde olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
''Bugün ülkenin batısını, kuzeyini, güneyini tahrik edenler, onlar da istismar zeminlerinin altlarından kayıp gittiğini görmenin telaşı içindeler. Onların zehir zemberek açıklamalarına, provokasyonlarına, çocukları dahi, şehitleri dahi istismar eden ilkesiz politikalarına karşı biz bu süreci devam ettiriyoruz. Türkiye'nin başka seçeneği yok değerli arkadaşlarım... Bu işi çözmek, kardeşliğimizi yüceltmek ve bin yıldır olduğu gibi bir kez daha bir ve beraber olmaktan başka bir alternatif yok. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi bunun adımını atmıştır, bu noktada önemli başarı sağlamıştır ve biz bu projeyi ülkemiz adına, topyekün milletimiz adına sonuna kadar götürmekte kararlıyız.
Bir kez daha silah tüccarlarının kazanmasına izin vermeyeceğiz. Bir kez daha istismar politikalarından beslenenlerin kazanmasına izin vermeyeceğiz. Bir kez daha terörden, istikrarsızlıktan, huzursuzluktan nemalananların kazanmasına izin vermeyeceğiz. Bu ülkede gençlerin ölümüne, annelerin ağlamasına, kan ve gözyaşının sel olup akmasına artık daha fazla tahammülümüz yok ve bunu sona erdirinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.''
''OK YAYDAN FIRLAMIŞTIR''
Açılımın durduğu, içinin boş olduğu veya yavaşladığı gibi yorumların da gerçeği yansıtmadığını vurgulamak istediğini dile getiren Erdoğan, ''Açılım boşsa, içini doldurmak isteyenlere sesleniyorum lütfen bize içini dolduracak malzeme verin. Sadece 'açılım boş' demekle bir şey kazanamazsınız. Eğer verilecek bir şey varsa, lütfen verin. Bugüne kadar bize gelen bir şey yok'' dedi.
Yüzlerce yıl içinde oluşmuş meseleleri bir gecede çözmenin mümkün olmadığına işaret eden Erdoğan, bu olayın sadece terör olaylarını uzaktan seyretmekle ya da teorisyenin ortaya koyacağı önerilerle çözülemeyeceğini, teorik-pratik buluşmasının sağlanması gerektirdiğini belirtti.
Erdoğan, bugüne kadar terörle mücadele eden ülkelerin hiçbirinde, terörün kökünün tamamıyla kazınamadığını ifade ederek, ''Ne IRA, ne ETA da bu halledilmiştir ne de Sri Lanka'da şurada burada...'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, bir adanın içerisindeki gerillalarla mücadele etmenin zor olmadığını ama ülkenin her yerine metastaz yapmış kanser gibi bulaşması halinde bunun çok daha farklı hale geldiğini anlatarak, bu olayın sadece güvenlik boyutu bulunmadığını, aynı zamanda sosyolojik, psikolojik, ekonomik ve diplomatik boyutlarının bulunduğunu söyledi.
Bütün boyutlarıyla bu olayın üzerine gittiklerini kaydeden Erdoğan, kimsenin akşamdan sabaha netice beklememesi gerektiğini ifade etti.
Yakın, orta ve uzun vadeli bir program belirlediklerini ve bu programın şu anda planladıkları takvim çerçevesinde işlediğini dile getiren Erdoğan, daha önce de ifade ettiği gibi inkar politikalarına son verilmesinin bile tek başına Milli Birlik ve Kardeşlik Projesinin yüzde 70- 80 oranında başarıyla neticelenmesini sağladığını bildirdi.
Başbakan Erdoğan, ''Psikolojik bariyerler kaldırılmıştır, çözüm iradesi ortaya konmuştur, çözümün mümkün olduğu anlaşılmıştır. Yani ok yaydan fırlamıştır ve artık bu iş çözüm yolundadır. Demokratikleşmeden hiç kimse korkmamalıdır. Türkiye'nin gelişmesi ve büyümesi, daha fazla demokratikleşmesine bağlıdır'' şeklinde konuştu.
AA
SON VİDEO HABER
Haber Ara