İmam Şafii ve Gazze
Büyük İmam Şafii r.h’in şiirinde dilediği gibi Allah o topraklara ve zulüm altındaki tüm halklara ki bu listeye her gün maalesef yeni birileri ekleniyor; rahmetini göndermesini diliyoruz.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-06-16 13:55:00
Bir süredir Gazze ile yatıp Gazze ile kalkıyoruz… Öyle ki, ana muhalefet Partisinin değişen liderine zorlama parlatma yarım kaldığı, başlamadan bittiği yetmediği gibi, Anayasa değişikliği bile yeteri kadar konuşulamadı…
Sevgili Peygamberimizin dedesi, Haşim bin Abdimenaf’ın kabrinin bulunduğu Gazze, İmam Şafi’nin de doğum yeridir. Her ne kadar Kureyş’li bir aileye mensup olsa da aynı zamanda şair olan büyük İmam Gazze’ye olan sevgisini yazdığı şu şiirle ortaya koymuştur.
“Ne kadar özledim Gazze topraklarını
İstemeden uzaklaştım, artık gizlemem boşuna
Allah rahmetini göndersin o topraklara ki
Uzanıp sürebilsem elimi
Gözlerime sürme çekerdim
Dindirebilmek için özlemi”
İmam Şafi’nin uzanıp elini sürebilse, gözlerine sürme çekeceği topraklara rahmet dilediği duasına, bizde bu günden âminler diyoruz. Gerçektende o toprakların uzun zamandır, rahmete ve huzura çok ihtiyacı var…
Biliyorsunuz, bu 1946-47 den beri gösterime girmiş uzun metrajlı bir film. BM ler kurulu 1947 de Filistin topraklarının haksız bir şekilde bölünmesine hükmedince, 1948 de bağımsız İsrail Devleti kuruluşunu ilan ediyor… Tabi o yıllarda ne Türkiye de, ne de diğer İslam ülkelerinde, BM e hukuk dışı bir işgali nasıl onaylarsınız diye dünyaya haykıracak bir Tayyib Erdoğan yok… Zulüm ve karanlık güçler bildiği gibi at oynatmaya başlıyor…
Bizdeki “Kendime bir yer edim; gör sana neler edim” atasözünün canlandırılması gibi etap etap uygulanan bir işgal, katliamlar bir dizi karanlık işlere dünya seyirci kalıyor. Bir dizi karanlık işler diyorum, zira bunca katliam, abluka ve ambargo için evvelinde birçok fitne tohumları ekilmeli ki, zulüm kendine hareket kabiliyeti bulabilsin… Dünya haksızlığa seyirci ya da sessiz kalabilsin…
Biz yıllardır Gazze’yi haber bültenlerinde, tanklara taş atan çocuklar ve otamatik silahlarla taranmış cansız bedenler, zulmün şiddeti karşısında kendinden geçerek haykıran annelerle izledik… Çocuklar, kadınlar tamam ama peki Filistin’in erkekleri neredeydi? Ekilen fitne tohumları meyvesini veriyordu ve onların bir kısmı iç savaş ve çatışma halinde idi…
Çok uzun yıllar Filistin ile ismi özdeşleşmiş, günahı ve sevabı ile çok dalgalı bir Yaser Arafat dönemi geçirdi bu topraklar. Ardından el Fetih ve Hamas kendi çekişmelerini bir tarafa bırakıp etkili bir savunma yapamadılar. Zira savunmadan, bir istiklal savaşından çok, İsrail’in ezici teknolojik üstünlüğünün de etkisi ile it dalaşı şeklinde taş atan ve karşılığında taranan bombalanan çocuklar ve masum halkın can hıraş görüntüleri geldi ekranlara… Dikkat edin, nerede bir dramda çocuk figürü kullanılıyorsa orada bir suiistimal ve karanlık işler var demektir. Zira çocuk ailenin kutsalıdır ve vicdanları harekete geçirmek için kullanılacak bir argüman değildir. Çocuğa taş attırarak mücadele yapılamaz, hak aranamaz. Bizde istiklal savaşı geçirdik ama çocuklarımızı silahlı düşman askerlerini kışkırtıp çatışma için kullanmadık. Her türlü yokluk ve çaresizlik karşısında bu halk, canını dişine takıp, organize olarak kurtuluş savaşı verdi.
Mamafih şimdilerde bizde başladı. Yine vicdanları kanatarak bir iç çatışma karışıklık, kargaşa isteniyor ki, bizde de doğuda ‘taş atan çocuk’ figürü gösterime girdi… Bu konuda millet olarak da hükümet olarak da sağduyuyu elden bırakmadan ama çok akılcı bir tavırla yaklaşım gerekmektedir.
Gazze’de halkın açlık sınırında olduğu, hastaların ilaç bulamadığı ve içme suyunun olmadığı haberleri üzerine insan ister istemez soruyor, peki ama yapılan bunca yardım acaba gerçekte Gazze halkına ulaşıyor mu?
2009 da en son fosfor bombalarından sonra Birleşik Arap Emirliği bir milyar $ daha sonra da Suudi Arabistan bir milyar $ bağışta bulunmuştu. Türkiye’den çok çeşitli kaynaklardan giden nakdi ve ayni yardımların da tutarının bundan az olduğunu sanmıyorum. Bir buçuk nüfuslu Gazze için bu rakamlar hiç değilse bir rahatlama yaratmalıydı.
Böylece, dünyanın üçüncü büyük ordusu olan silahlı kuvvetlerimizin otuz yılı aşkın bir süredir bir avuç PKK yı bir türlü bitiremediği gibi, Filistin-Gazze savaşının da bitmesi, birilerinin işine gelmediği görüşü netlik kazanıyor. Nitekim her ne kadar yalanlansa da, Mahmud Abbas’ın abluka kalkarsa, Hamas güçlenir, diyerek Obama’yı ikaz ettiği, haber sitelerinde yer aldı.
Mavi Marmara Türk halkının ne ilk ne de son yardımıdır. Ancak götürdüğü insani yardım Gazze halkına ulaşıp ulaşmadığı konusu netlik kazanmasa da, Gazze’yi toplama kampına çeviren İsrail zulmünü dünyaya deşifre ederek tarihe geçmiştir.
Büyük İmam Şafi r.h’in şiirinde dilediği gibi Allah o topraklara ve zulüm altındaki tüm halklara ki bu listeye her gün maalesef yeni birileri ekleniyor; rahmetini göndermesini diliyoruz.
Haber Ara