Filistinlilerin yeni kahramanı: Erdoğan
Dünya basınında Türkiye ile ilgili yorumlar yer almaya devam ediyor. Batı basını Erdoğan'ın Filistinlilerin yeni kahramın olduğunu kaydetti.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-06-13 17:42:00
Erdoğan... Tüm Arap Liderlerinden Daha Cesur
Başbakan Erdoğan ve vatandaşları Filistinlilerin yeni kahramanları. Özellikle Hamas kendisini güçlenmiş hissediyor.
Talal Abu Dayyah, Türk bayraklarını dükkânının önüne dışarıya koydu: Büyük olanı ev duvarları için, orta büyüklükteki yanında taşımak, küçüğü yazı masası için. Bir çeşit de arabaya yapıştırmak için bulunuyor. Gazze'nin merkezindeki "PLO Flag Shop"un sahibi, "Son 35 yılda geçen hafta olduğu kadar çok Türk bayrağı satmamıştım." diyor.
Abu Dayyah dükkânına geri dönüyor. "Çok hoş bir malım var. Üzerinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın resmî olan tişört. Hükûmetimiz, bundan hemen 500 tane ısmarladı. Erdoğan tüm Arap liderlerinin hepsinden daha cesur. Bizi sadece sözlerle değil, eylemleriyle de destekliyor." Dokuz Türk'ün, Gazze Şeridi'ne uygulanan ambargoya karşı geçen pazartesi günü İsrail'in dayanışma filosuna saldırısında "Filistinliler için" ölmesi, dükkân sahibini etkiliyor. "Bizim ve onların kanı birdir."
Abu Dayyah, bu kan kardeşliğinden dolayı, şu ana kadar 10.000 Türk bayrağı sattığını ifade ediyor. Gerçi bu muhtemelen abartılı ancak beyaz hilalli kırmızı bayrak, Gazze Şeridi'nde daha önce olmadığı kadar çok yaygın. Yardım gemilerinin inşaat malzemesi, tekerlekli sandalye ve tıbbi malzeme ile ulaşmayı hedefledikleri limanda karşılama çadırı yas çadırına dönüştü ve Türk bayraklarıyla süslendi. Filistin gemileri Türk bayrakları dalgalandırıyor, balıkçı aile Al-Baker en büyük botuna "Erdoğan" adını verdi.
Hamas, Türkiye'nin yakınlığından daha az etkilenmiş değil. Hamas'ın kurucularından ve Başbakan İsmail Haniya'nın danışmanı Ahmed Yusuf, "Kimse Erdoğan gibi konuşmaya cesaret edemiyor. Erdoğan, tüm Arap ve Müslüman dünyasının liderliğini üstlenmeli." diyor. Zira Erdoğan, Türkiye'nin yıllardır sıkı dostu olan Yahudi devletine sadece "katil" demekle kalmıyor, onu devlet terörüyle de suçluyor. Aynı zamanda Hamas'ın yeni bir meşruiyet kazanmasına da yardım ediyor. Erdoğan, kısa süre önce Hamas'ı AB, ABD ve İsrail'den farklı olarak terör örgütü olarak değil, Filistin direncinin bir parçası olarak gördüğünü vurguladı.
Yusuf, "Erdoğan bizi anlıyor." diyor. AK Parti de Hamas için bir model. Yusuf, "Kendimizi Erdoğan modeline yakın hissediyoruz. Taliban'dan çok daha fazla Erdoğan'ız." diyor. Hamas ve Türk hükûmeti arasındaki gönül bağı, Filistin Özerk Bölgesi (PA) ve onun Başkanı Mahmut Abbas'a büyük endişe veriyor. Ramallah'ta, Türkiye'nin PA'nın otoritesini yok ettiğinden korkuluyor.
Ancak Başkan Mahmut Abbas'ın El Fetih'i resmî olarak Gazze Şeridi'nin kapatılması ya da Erdoğan'ın desteğine karşı görüş belirtmesi zor. El Fetih'in üst düzey bir yetkilisi olan Zakariya al-Agha, "Hepimiz aynı gemideyiz. Ambargo halka karşı, Hamas'a değil." diyor. 68 yaşındaki siyasetçi coşkulu değil. Türk bayrağı da yok. Yorgun görünen Fetih yetkilisinin duvarında Yaser Arafat ve Başkan Abbas'ın portreleri asılı -Gazze şehrinde oldukça seyrekleşen bir görüntü-.
Al-Agha, geçen haftanın olaylarının Hamas ve Fetih'i yeniden yakınlaştırmasını umuyor: "Bu, uzlaşma için ilk adım olabilir." Erdoğan'ın Hamas'a karşı iyi ilişkilerini, iki düşman grup arasında ara buluculuk yapmak amacıyla kullanabileceği de şimdiden konuşuluyor.
Hamas şu anda sadece yardım gemilerinin devamını değil, Erdoğan'ın Gazze Şeridi'ne gelmesini de bekliyor. Arap medyası bu yönde planları öğrenmiş olduğunu yazıyor. Böyle bir durumda Gazze Şehri hiç şüphe yok ki kırmızı görünecektir. İzole sahil şeridine bu kadar üst düzey bir ziyaret uzun süreden beri gerçekleşmemişti. Siyasi yönelimi olmayan Khan Yunis'ten 56 yaşındaki küçük, dişsiz adam Mahmud Sorob, "Erdoğan'ı televizyonda gördüğümde mutlu oluyorum." diyor. Sahilde, Türk kurbanlar için bir yas çadırı kurmuş." Eğer şahsen gelirse bu benim için en büyük olay olur." diyor.
Sorob tutkulu bir Türkiye taraftarı. Karısı ve on iki çocuğuyla deniz kenarında fakir bir teneke evde oturuyor. Denize girenlere gölgelik ve şemsiye kiralayarak geçinmeye çalışıyor. "Erdoğan gelirse onu evime davet edeceğim. Bir inek keseceğim ve büyük bir kutlama düzenleyeceğim." diyor. Bir hediye de düşünmüş. İsim değişikliği için başvurmuş. Üç oğlu, Hasan, Muhammed ve Halid yerine Recep, Tayyip ve Erdoğan adını alacaklar.
EL KUDS EL ARABİ: BÜYÜK VE ONURLU TÜRKİYE
Londra'da Arapça olarak yayımlanan el Kuds el Arabi gazetesinin internet sayfasında, Muhammed Salih el Musfir imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan yorumun özet çevirisi şöyledir:
Açık denizlerde ilerlemekte olan Türk "Mavi Marmara" gemisinin kaçırılma olayından sonra dünya başkentlerinde her şey değişti; bütün dünya başkent ve kentlerinin meydan ve sokakları öfkeli insanlarla dolup taştı. Halklarının yanında duran ve yeni korsanların davranışlarından öfkelenen endişeli hükûmetler... Korsan İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesen hükûmetler... Arap başkentleri dışında her yerde her şey değişti.
Aslında Arapların evleri öfkeyle dolu... Başkentlerimizin sokakları insanlarını beklemekte. Mücahitler ve şehit olmaya hazır olanlar ise İsrail ve Şarm el Şeyh hükûmeti tarafından abluka altında alınan Gazze halkına ulaşmamaları ve insani yardım ulaştırmamaları için gemideki kardeşlerini öldürenlerden intikam almalarını engelleyenlere saldırmak amacıyla sıfır saatini beklemekte. Abluka altında bulunanların tek suçu, Batı'nın oyun kurallarına uygun ve demokratik bir şekilde kendilerini yönetenleri, onur ve haklarını koruyanları seçmeleridir.
Tel Aviv'deki terör hükûmeti, kendisinin açık denizde işlediği bu korkunç cinayeti bütün dünya tarafından unutulacağı üzerine bahis yürütüyor.
Yeni korsanların lideri Netanyahu ve korsanlar çetesi, yaptıklarının meşru olduğunu, yaptıklarının kendilerini savunmaktan ibaret olduğunu ve gemilerin silahlı teröristler taşıdığını ileri sürerek dünyayı meşgul etmek istiyorlar. Bütün bunlar, dünyayı bir süreliğine meşgul etmek için ve daha sonra bu dosyanın (gemide dökülen kanlara rağmen) rafa kaldırılması için yapılıyor.
Siyonistler, "asrın korsanlarıdır" ve bunların gerçeği çıkarları doğrultusunda değiştirme yetenekleri bulunmaktadır. Silahsız, sivil ve uluslararası sulardaki gemilere hava ve deniz kuvvetleriyle saldırdırıyorla ancak bunu bir savunma mekanizması olarak nitelendiriyorlar!
Gazze üzerindeki ablukayı kırmak için her taraftan gelen konvoyların sayısı çoğalıyor, Gazze halkına yardım ulaştırmak için insanlar şehit oluyor. Ancak buna rağmen Mısır'ın, Gazze'deki halkımıza yönelik tutumu değişmiyor.
THE SYDNEY MORNİNG HERALD: TÜRKİYE VE İSRAİL'İN ARASI AÇILIRKEN ARAP SOKAKLARININ DİNAMİKLERİ DEĞİŞİYOR
Avustralya'da yayımlanan The Sydney Morning Herald gazetesinde, Paul McGeough imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yer alan İstanbul çıkışlı yorumun çevirisi şöyledir:
Türkiye Gazze'ye "İhtiyacı Olan Her Şeyi" Sağlayacağını Söylüyor
Arap rejimleri aylaklık ederken diğerleri aceleyle İsrail'in geçen hafta Özgür Gazze gemisine yüzüne gözüne bulaştırdığı saldırısı sonrasında Gazze kuşatması için bir şeyler yapmak üzere ön plana çıkmak için hareket ederek onları utandırıyor.
Uluslararası bir koro, Gazze'ye ablukayı hafifletmek ya da kaldırmak için feryat ediyor. Türkiye Gazze'ye "ihtiyacı olan her şeyi" sağlayacağını söylüyor. Avrupa Birliği, İsrailliler için değil, uluslararası gözlemciler için Gazze'ye giren kamyon ve gemileri denetlemeleri yönünde bir plan tasarlıyor.
Ablukanın yönetimi bölgede baş aşağı edilen tek şey değil. Türkiye ve İsrail arasındaki tarihî bağların görünen çöküşü, Washington ve Ankara -New York'taki Dış İlişkiler Konseyinden Steven Cook müttefiklerin stratejik rakiplere dönüştüğünü söylüyor- arasındaki 60 yıllık dostluğun dinamiğindeki değişimi vurguluyor.
Cook, "Sözde Washington ve Ankara aynı hedefi paylaşıyorlar –İsrail ve Filistinliler arasında barış; istikrarlı, birleşmiş bir Irak; nükleer silahları olmayan bir İran; Afganistan'da istikrar ve Batı'ya yönelmiş bir Suriye." diye yazıyor. "(Yine de onlar) gerçekte tüm bu sorunların karşıt uçlarındalar."
Türk Başbakanı Recep Erdoğan'ın Filistin olayının kahramanı olarak ortaya çıkması, diğer oyuncular için de hayatı daha karmaşık yapıyor çünkü diplomasinin gelgitleriyle bir oyuncunun hissesi yükselirse diğerlerininkinin beklemede kalması ya da düşmesi gerekir; Mısır ve Ürdün, muhtemelen Suudi Arabistan ve İran için böyle.
Türkiye ve İsrail ilişkilerine yönelen tehdit tarihin uçurumundan sert bir düşüştür. 1948'de Ankara yeni İsrail Devleti'ni tanıyan ilk Müslüman başkentti. Soğuk Savaş dönemindeki kazanç ortaklıkları 1990'larda, İsrailli pilotların Türk hava sahasında eğitildiği ve Türkiye'nin İsrail'in askeri teknolojisinden faydalandığı askerî bir ittifaka dönüştü.
O düşüş, İsrail'in 2008 Aralık ayında Gazze'ye yaptığı 1300 Filistinlinin öldürüldüğü ve 13 İsraillinin öldüğü acımasız saldırı sonrasında başladı. İsrail savaştan önceki yıl güneydoğu İsrail'de neredeyse 3000 roketin ateşlendiğini söylüyor.
Gazze Savaşı esnasında Erdoğan, Türkiye'nin Filistinlilerin insan haklarının ihlalini unutmayacağı uyarısını yaptı. Arap liderler sıkça benzer tabirleri dile getirirken bu genelde yapmacıklık olurdu ama Erdoğan'da öyle değil.
Görünüşe göre, İsrail bölgedeki "en iyi dostunu" kaybetti. Türkiye'nin uzun süreli müttefiki İsrail'i yakıcı eleştirisi, Washington ve dünyanın geri kalanının Ankara'yı Tahran ve Şam delileriyle aynı bohçaya koymasını başaramayacak çünkü Türkiye onların da uzun süreli müttefiki: NATO'nun bir üyesi; AB üyeliği için ve bugünlerde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliği için ciddi bir savaşçı.
Analistler, Erdoğan'ın daha sert İslamcı Refah Partisinden 1990'larda ayrılarak ortaya çıkan Adalet ve Kalkınma Partisini iyi niyetli ve radikallerle ilgilenmek üzere daha iyi konumlanmış ılımlı demokratik bir ses olarak görüyorlar.
Bazı Amerikalı analistler Türkiye'yi, Washington'un dost görünümlü düşmanı olarak adlandırdılar. Brezilya tarafından yardım edilen Erdoğan, geçenlerde yurt dışına gönderilecek düşük dereceli zenginleştirilmiş uranyum stokunun bir kısmını zenginleştirmek üzere almak için İran'la bir anlaşma yaparak Washington'un yeni BM yaptırımlarıyla Tahran'ı kısıtlama çabasını zora soktu.
Erdoğan Hamas'ı terörist değil özgürlük savaşçıları olarak kabul ediyor. Türkiye'nin Afganistan'da birlikleri var. O, Washington'un Suriye'yi İran'dan uzaklaştırmak için cezbedeceği kapı aralığı olabilir.
Ankara uluslararası ve bölgesel meşruiyetini büyük etkiyle kullanıyor, hatta ne o ne de İran, Arap devleti olmadıkları için Arap komşularını kontrol etmeyi hiç ummamışlardı. Bununla birlikte Sünni Müslüman bir millet olarak Türkiye'nin, çoğunlukla Sünni olan bölgede her zaman Şii İran'dan daha fazla inanılırlığı olacak.
Eski bir İngiliz istihbarat çalışanı ve Beyrut'taki Çatışmalar Forumu düşünce kuruluşunun Başkanı olan Alastair Cook gemi krizini, Orta Doğu gücünün değişen stratejik dengesinde olası önemli bir adım olarak görüyor.
"Filistin sorunu kademeli olarak (Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ve) Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Aziz al-Saud'un ellerinden çıkıyor." dedi. "Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad'la birlikte İran ve Türkiye'nin liderleri, değişim rüzgârlarının farkındalar."
Analist Abdul Wahab Badrakhan, Türkiye'nin politikalarını sözde "Arap sokağı" için yeni bir hayat çizgisi olarak tanımladı. Badrakhan, "Türkiye önemli bir boşluğu doldurmaya geldi.Çünkü İsrail'e karşı durmada Mısır'ın rolü yok; Suudi Arabistan'ınki sınırlı ve Suriye kendi başına hareket edemiyor." dedi.
Lübnanlı yorumcu Rami Khouri başka bir yapısal tabaka gördü. "Modernlik ve laiklik bağlamında –gerçek milliyetçilik, demokratik yönetimle ve İslami değerlerle birleşmiş- bağımsızlık çağı neredeyse yüzyıl önce doğduğundan beri Türkiye her Arap ülkesini ve İran'ı bertaraf eden aziz hedefe daha yakın.
Araplar arasında kim bu Türk modelini benimsemeye talip olabilir?
Bir kitap için 2007 yılında önde gelen Hamaslılarla röportaj yaptığımda, Filistin hükûmeti olarak hangi ülkeye öyküneceklerine dair sorulardan titizlikle kaçındılar. Onlardan biri, şimdi Gazze'deki Hamas hükûmetinin Dışişleri Bakan Yardımcısı Ahmet Yusuf, Kudüs'de yayımlanan bir haftasonu gazetesinde bu soruyu gecikmeli olarak cevapladı.
İslami bir hükûmet için Yusuf, Afganistan'daki Taliban'ın dışlayıcı şiddetine karşı Türkiye'nin uzlaşmacı yaklaşımını yeğledi.
BYEGM
SON VİDEO HABER
Haber Ara