Dolar

34,8750

Euro

36,7040

Altın

3.037,15

Bist

10.132,32

Şahitler İsrail’in yalanını ortaya koyuyor

İsrail’in geçtiğimiz Pazartesi sabahı saldırdığı Özgürlük Filosu’nun yolcularından serbest bırakılıp ülkelerine gönderilenler tek tek İsrail’in katliamına şahitlik ediyor.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-06-03 07:47:00

Şahitler İsrail’in yalanını ortaya koyuyor
Varol Sarıyüce / Timeturk

Gazze’ye uygulanan ambargoyu kırmak ve Gazze halkını kucaklayarak “bakın biz sizinleyiz, sizi yalnız bırakmayacağız” diyebilmek için bir araya gelip, tonlarca yük yardımla yola dökülen Özgürlük Filosu yolcularının hayallerini İsrail silahları kana buladı. İsrail, dünyanın gözleri önünde bir katliam işlemekle kalmadı. Dahası attığı yalanlarla su yüzüne çıkmaya çalıştı. Ancak salındıktan sonra ülkelerine gönderilen, birbirlerinin dilini bilmeyen bu dayanışmacıların birbirlerinden binlerce kilometre uzaklıkta verdikleri ifadelerin tutarlılığı İsrail’in çirkin yüzünü dünyaya göstermeye yetti. İşte Özgürlük Filosu yolcularından bazılarının tanıklığı:

Gazze’ye doğru yol alan Özgürlük Filosu yolcusu dayanışmacıların ve gazetecilerin hepsi de gemilerdekilerin, kendilerine karşı çeşitli silahlar kullanan İsrail güçlerine karşı şiddet kullanmadığı yönünde şahitliklerini ortaya koydu.

El-Cezire Televizyonu kameramanı Isam Za’tır, dayanışmacıların kendilerine saldıran İsrail güçlerine karşı bıçak kullandığını yalanladı. Za’tır şöyle dedi: “Filoyu organize edenler, İsrailli askerler tarafından saldırı anında karşı koymak için kullandıkları yönünde suçlanmamak için özellikle plastik yemek edevatları kullanılmasına dikkat etti.”

Rotayı değiştirmeye hazırdık

Belçika vatandaşı olan ve dün serbest bırakılan Za’tır Brüksel’de yaptığı şahitlik esnasında şöyle devam etti: “Organizatörler, İsrail kuvvetleri saldırdığı taktirde rotaların değiştirilmesi yönünde karar almıştı. Ancak İsrail güçlerinin helikopterle gemilerine inmeleri üzerine şok oldular.”

Za’tır dayanışmacıların hiçbirinin elinde silah olmadığını, aksine İsrail kuvvetlerinin yolcuların üzerine ses, gaz bombaları ile göz yaşartıcı bombalar attığını, plastik ve gerçek kurşun sıktığını söyledi. El-Cezire kameramanı, kamerasına el koymadan önce İsrailli askerlerin kamerayı düşürmek için önce elektrikli bir sopa kullandığını sonra da kasıtlı olarak eline vurduklarını belirtti.

Za’tır, soruşturma esnasında kendilerine ‘El-Cezire ekibi’ üyelerinin siyasi eğilimlerinin ne yönde olduğu gibi konvoyla hiç ilgisi olmayan sorular sorduğuna dikkat çekti. Kendisine ailesinin Lübnan’da tam olarak nerede oturduğunu sorduktan sonra da İsrail askerlerinin vurarak kırdığı elini, gemide düşmesi neticesinde kırdığına dair bir kağıt imzalattılar.

Marmara Gemisinin baş mühendisinin eşi ise oğlu ile İstanbul’a döndükten sonra yaptığı açıklamada İsrailli askerlerin dayanışmacıların üzerine ses, gaz bombaları ile göz yaşartıcı bomba attığını ifade etti. Yoğun kurşun seslerini duyması üzerine yolcu kamaralarından birine sığındığını belirten dayanışmacı daha sonra kendisini İsrailli askerlere teslim ettiğini, yapılan soruşturmanın ardından serbest bırakıldığını dile getirdi. İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında Nilüfer Ören, İsrail kuvvetlerinin yolculara karşı şiddet ve kuvvet uyguladığını vurguladı.

Zorla imza

Salındıktan sonra İsrail hava yollarıyla Atina’ya gönderilen 6 Yunan aktivist de bir basın toplantısı düzenleyerek İsrail güçlerinin kendilerine karşı uyguladığı terörü anlattı.

Düzenledikleri basın toplantısında konuşan Özgür Akdeniz Gemisi ekibinden Michalis Grigoropolous şöyle dedi: İsrail deniz kuvvetlerinden ağır silahlarla donatılmış yaklaşık 20 asker gemileri bastı. Çok miktarda göz yaşartıcı bomba attılar. Sonra ekip üyelerini geminin bir köşesinde toplayıp silahları da göğüslerine dayadılar.” Dayanışmacı İsraillilerin kendilerine karşı muamelesinin aşırı derece düşmanca ve kışkırtıcı olduğunu vurguladı.

Grigoropolous’un ifadesine göre İsrailliler uzun saatler boyunca yolculara avukat ya da dış işlerinden birileriyle görüşme izni vermedi. Böylece dış dünya ile ilişkileri kesildi. Ayrıca kendilerinden İbranice yazılmış; tercümesi bulunmayan kağıtlara imza atmalarını istediler.

Yunan aktivist İsraillilerin kendilerine karşı tasarruflarını psikolojik savaşa benzetti. Zira eğer konuşur ve bir şey isteyecek olurlarsa başlarına iş açacakları yönünde tehdit edildiler. Yolcular aynı şekilde hayatlarının büyük tehlike altında olduğuna dair de defalarca tehdit edildi. Daha sonra kampın içinde bazıları ayrı kısımlara götürüldü. Uyuyup rahat edememeleri için yüzlerine çok güçlü ışık vuruldu.

Diğer bir Yunan dayanışmacı “Yer Mühendisleri Örgütü’nden Thanassis Petroinais ise İsraillilerin gemide yer alan doktorlara yaralılara müdahale etme izni vermediğini, tıbbi malzemelerin bulunduğu kısmı ele geçirdiğini ancak yaralıların kendilerinin doktor olduğunu iddia eden maskeli kimseler tarafından tedavi edilmeyi kabul etmediğini açıkladı. Petroinais, dayanışmacıların bu şahıslara karşı direniş gösterdiğini söyledi.

İmza atmayanlara işkence

Petroianis, İsraillilerin dayanışmacılardan yaptıklarından ötürü pişman olduklarının ve özür dilediklerinin ifade edildiği dilekçelere imza atmalarını istediğini, aralarından bazılarının elektrikli sopalarla darbe almalarına ve vücutlarına yakın mesafeden plastik mermi fırlatılmasına karşın bu dilekçelere imza atmayı kabul etmediğini belirtti.

Chris Papadhucustopolous konvoyun Gazze’ye ulaşamamasından ötürü duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Ancak aynı zamanda İsrail’in gerçek yüzünü tüm dünyanın görmesine vesile olduğuna inandığını belirtti. Dayanışmacı, ünlü aktivistlerden Vagylys Pisaias ve Paul Larodi’nin büyük işkencelere maruz kaldığını söyledi.

Papadhucustopolous, Pisaias’ın parmak izi vermeyi ve kendisine soruşturma yapılmasını reddettiğini, tutuklamanın aslen kanuna aykırı olduğunu söylediğini, bunun üzerine de İsrailli askerlerin kendisine vurduğunu ve çok ağır işkence yaptığını açıkladı. Dayanışmacı, Amerikalı aktivist Larodi’nin ise ellerinin ve ayaklarının İsrailli askerler tarafından bağlandığını ve çıplak bir şekilde terk edildiğini belirtti. Dayanışmacının ifadesine göre çektiği acının şiddetinden bağıran Larodi’ye daha sonra sakinleştirici iğne atıldı.

Dimitris Yelalis, İsrail askerlerinin çeyrek saat içinde gemideki her şeyi yerle bir ettiğini, bazılarının hiçbir direniş göstermemesine karşın bütün yolculara vurduklarını, aynı şekilde kaptana da tüfeğin arkasıyla darbe indirdiklerini söyledi. Yelalis, El-Cezire muhabirinin aldığı darbe sonucu uzun saatler boyunca bilincini kaybettiğine işaret etti.

İsrail’in söyledikleri yalan

Öte yandan Özgürlük Filosu yolcularından biri olan ABD’nin Irak eski büyükelçisi Edward Peck de İsrail’in işlediği suçları örtmek için ortaya iddialar atmasının normal olduğunu şu sözleriyle dile getirdi: “Tabi ki saldırıyı aktivistlerin başlattığını, silahlı olduklarını, her birinin terörist olduğunu söyleyecekler. Bu, daima yalan propagandalar yapan İsrail’den beklenen bir şeydir.”

Peck şöyle devam etti: “İsrail güçleri, uluslararası sularda Özgürlük Filosu’na saldırdı. Aktivistlere saldırıyı başlatan onlar oldu. İsrailli askerler aktivistlerin herhangi bir saldırısına maruz kalmadı. Aksine İsrailli askerler, gemiye inmelerinden önce kurşun sıkmaya başladı. Göz yaşartıcı bomba attılar. Gerçek ve plastik mermilerle yolculara kurşun sıktılar.”

Peck, İsrail’in ‘aktivistler silah taşıyordu’ iddialarına ise şöyle cevap verdi: “Bu yalan. Gemide bulunanların hepsi sivildi. Hiçbirinde İsrail askerlerine zarar verecek türden eşya da niyette bulunmuyordu. Amaçları sadece Gazze’deki kuşatılmış, aç halka gıda malzemelerini ulaştırabilmek, onlara yardım edebilmekti.”

Peck, diğer yolcular gibi kendisine de gemiler henüz uluslararası sularda olduğu ve hiçbir ihlal söz konusu olmadığı halde İsrail bölgesi sularına kanunsuzca girdiği suçlaması yöneltildiğini, yargılanma ya da ülkeden acilen sınır dışı edilme seçeneklerinin sunulduğunu söyledi.

Peck kendisinin sınır dışı edilmeyi seçtiğini, Uluslararası Toplum’dan Gazze halkının yaşadığı trajedinin gerçeğini ve İsrail’in yalanlarını ortaya koymasını talep ettiğini ifade ederek şöyle dedi: “İsrail, Gazze halkının kötü olduğunu tekrar ede ede gerçeğin aksine yalanını yaymayı alışkanlık haline getirdi. Oysa hakikatte Gazzelilerin değil İsrail’in kötü olduğu ortaya çıktı.”

Doğru söylüyorsa ispatlasın

İsrail Kiniset’inden Arap milletvekili Haneyn El-Zagbi de serbest bırakıldıktan sonra Yeşil Hat dahilinde düzenlediği basın toplantısında Edward Peck’in ve diğer yolcuların şahitliğini doğrular ifadeler kullandı. E-Zagbi, kendilerine hiçbir uyarı yapılmadığını, İsrailli askerlerin gemi güvertesine inmeden on dakika önce aktivistlere ateş açtığını, aralarından ikisinin anında şehit düştüğünü, ardından askeri helikopterlerinden gemi güvertesine indiklerini, yolcuların üzerine su fırlattıklarını, daha sonra gazeteciler, hemşire ve bazı organizatörler dışındaki yolcuların geminin güvertesinden kamaralara sokulduğunu açıkladı.

El-Zagbi, üst güvertede üç ceset gördüğünü, onların ardından iki kişinin de ağır yaralandığını ancak İsrail güçlerinin bu ağır yaralılar için yapılan yardım çağrılarını duymazdan geldiğini ve neticede bu iki dayanışmacının da şehit düştüğünü belirtti.

Milletvekili dayanışmacı sözlerini şöyle sürdürdü: “İsrail’in ana sorunu konvoy değil. Onun temel sorunu Gazze’ye ambargonun kırılması. Hedefi kuşatmanın devam etmesi olduğu sürece konvoya karşı işlediği bu katliamın yanında daha başka küçük katliamlar işlemek için de gerekçesi olacaktır.”

El-Zagbi sözlerini şöyle tamamladı: “Askeri güçlerin hedefi Gazze’ye kuşatmayı kırmak için yapılacak girişimleri caydırmaktı. Saldırı daha önceden planlanmıştı. İsrail Ordusu öldürmek için girdi. Eğer bize saldıracaklarını önceden bilseydik yönümüzü değiştirirdik. İsrail bugün, dünya kamuoyunu kandırmak için hikayeler sunmaya başladı. Eğer doğru söylüyorsa gemideki yolcuların nasıl şehit düştüğü ve yaralandığı görüntülerini yayınlasın ve doğru söylediğini ispatlasın.”

İsrail’in azgınlığını artıran ABD'dir

Müslüman Kardeşler Cemaati’nden Mısır Parlamentosu üyesi Hazım Faruk da İsrail’in Özgürlük Filosu dayanışmacılarına saldırısının bir şahidi olarak gördüklerini anlattı. Faruk, İsrail’in böylesine vahşi bir saldırı gerçekleştireceğini kimsenin tahmin etmediğini, bu saldırının insanlıkla hiçbir ilgisinin olmadığını, Özgürlük Filosu gemilerinin güvertelerinde sivil insanlara gerçek ve plastik mermilerle saldırırken, hiçbir kanun ve normu gözetmeksizin arbede çıkarırken aynı vahşi hayvanlar gibi olduklarını söyledi.

İsrail’in saldırısını “barbarlık” olarak nitelendiren Faruk, gemideki silahsız sivil yolcuların tek suçunun Gazze’ye uygulanan ambargonun kırılmasını istemeleri olduğunu, İsrail askerlerinin göz yaşartıcı bomba kullanması, şehit ve yaralılara müdahale etmelerini engellemesini şaşkınlıkla karşıladıklarını ifade etti.

Faruk, bu katliam karşısında başta ABD’nin suskunluğu olmak üzere uluslararası bitap sessizliği de kınadı. Amerika’nın Siyonist varlık tarafından işlenen bu vahşi suçların soruşturulmasını reddetmesinin İsrail’in sınırları aşmasında, uluslararası kanunları çiğnemesinde baş sebep olduğunu belirtti.

Mısırlı milletvekili İsrail’in iddia ettiği gibi dayanışmacıların ellerinde silah ya da sopa olduğu iddialarını da yalanladı. Tüm bu yaşananların uluslararası kanunların, sözleşmelerin, insan haklarının çiğnenmesi anlamı taşıdığı, korsanlık ve teröristlik örneği oluşturduğunu söyleyen Faruk şöyle sordu: “Bundan sonra bir barış girişiminden nasıl söz edebilirler? Bahsettikleri hangi barış girişimi?” Ardından da Aşdod Limanı’nda kendilerini bazı tutucu Yahudilerin karşıladığını, sanki sivillere karşı yapılan bir katliamın karşısında değil de bir partideymiş gibi sevinç gösterileri yaptıklarını, tatlı dağıttıklarını vurguladı.

Faruk, gemidekilerin tümüne selamlarını, Türk halkına da taziyelerini sundu. Yanı başında eşi şehit düşen Türk bayanın Gazze’ye bir hediye sunduğunu söylediğine işaret etti.

İsrail gözdağı verdi

Serbest bırakılan Mısır Halk Meclisi’nin Müslüman Kardeşler Cemaati’nden üyesi Muhammed Baltacı da El-Cezire televizyonuna yaptığı açıklamada şöyle dedi: “İsrail’in ihlallerine karşı suskun kalınmamalıdır. Hükümetlerin yapmaktan aciz kaldığını halklar yapabilir. İsrail’in bu barbarca uygulamaları karşısında Özgürlük Filosu onurlu bir örnekti.”

Baltacı şahitliği sırasında şöyle devam etti: “Olanlar barbarca, vahşice işlenmiş suç teşkil eden eylemlerdir.” Ardından İsrail askerlerinin aşırı kuvvet kullanmasını, kurşun sıkmasını, göz yaşartıcı bomba, sprey ve tabanca kullanmasını kınayarak: “Tüm bunlara karşın Siyonist basın, barbarlıklarını temize çıkarmak için aktivistlerin İsrailli askerlere karşı bıçak kullandığı yönünde haberler yayıyor” dedi.

Baltacı ifadesinde son olarak şunları söyledi: “İsrail bu saldırı ile dünyaya şu mesajı vermek istemiştir: Her kim Gazze’de kuşatılmış Filistin halkıyla yardımlaşmaya çalışırsa sonu Özgürlük Filosu’ndakilerin sonu gibi olacaktır.” Dayanışmacı Baltacı İsrail’in bu mesajı verebilmek için aşırı kuvvet kullanmaya kalktığına dikkat çekti.

Bundan önce Amerika’nın itirazı nedeniyle Güvenlik Konseyi tarafından yayınlanan bildiride İsrail’e açık bir kınama yöneltilmemişse de Netenyahu hükümeti bu sefer ne olursa olsun cezadan kaçamayacak. Bu, İsrail gazetelerinin eleştirilerinden de Türkiye başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarından da açıkça anlaşılmaktadır.

Haber Ara