Vicdan Gemisi
Peki Mavi Marmara’yı hangi gediğe, yapamadıklarımızın hangi boşluğuna yerleştirirsek orada işte ben yerimi buldum diyecektir.. Zehra Kardan'ın yazısı:
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-06-02 17:58:00
Zihnimiz hemen de tarihten bir yaprağa atıf yaparak anlamlandırmaya çalışır değil mi şimdilik yaşadıklarımızı. Nesneyi değerli kılan şey biraz da onun insanda bıraktıkları veya tarih sayfasında hangi paydaşı ile bir arada bulunduğudur.
Birkaç gündür allak bullak olduğumuz siyasi söylemler, diplomasi trafiği, son dakika bindirmeleri, açıklamalar, beyanatlar, medya takibi, endişe, şüphe, ikna, karşı savlar, coşku, ümit vb. karmaşası, kaosu ve sislerinden somut olarak elde kalan bir nesnenin açık sulardaki silüeti kendisini öylesine belirgin kılıyor ve her geçen dakika anlam ve önemini berraklaştırıyor ki sanırım bu nesne bizim biraz da Vicdan Gemisi dememizi hak eden Mavi Marmara’dır. Peki Mavi Marmara’yı hangi gediğe, yapamadıklarımızın hangi boşluğuna yerleştirirsek orada işte ben yerimi buldum diyecektir ya da illa da çağrışımların örgüsü rasyonel bir çizgi mi takip etmelidir? Edebiyatçılar zihinlerinin eşsiz deryalarından onu Arthur Rimbaud’un Esrik Gemi’si veya Yahya Kemal’in Sessiz Gemi’si arasında bir yerlere çekebilirler fakat Mavi Marmara sanırım 19. yüzyılın efsane gemisi Mahmudiye Kalyonu’nun yanında demirlemekten daha mutlu olacaktır.
Mahmudiye Kalyonu bir savaş gemisidir fakat halk kültürü onu kendi sularında efsane olarak manidar bir şekilde yüzdürmesini bilmiştir ki sanırım bu çağrışım sadece öznel bir algı değildir. Masal masaldır, rivayet rivayet, nostalji nostalji. Ama yine de canım ne alaka diyerek okumaktan haz duyarız bunları.
Kalyon, başta Mühendis Mehmet Efendi ve Mimar Mehmet Kalfa’nın dehalarının bir göstergesi olmak üzere tamamen Türk işçiliği ve yerli teknik olanaklarla tasarlanarak, Kasımpaşa Tersanesi’nde yapımı tamamlanmış, 201 metre uzunluğunda, 56 metre eninde, ambar ve güvertelerine 128 top yerleştirilmiş bir savaş gemisidir.
Denize indirildiği 1829 yılından 1874’te emekli oluncaya değin bir dönem dünyanın en büyük gemisi olmuş, hayatı boyunca ise daima dünyanın en büyük üç gemisinin içinde yer almıştır. 31 Aralık1828 tarihinde Sultan II. Mahmut olmak üzere yoğun halk kitlesinin coşkulu katılımı ile tekbir ve dualarla denize indirilmiştir. O zamanki bütün gemilerde olduğu gibi baş tarafında heybetli arslan figürü, süslü kameraları, bahçecikleri, devasa topları ve 1280 civarındaki personeli ile gerileme dönemini yaşayan Osmanlı tebaası için bir gurur kaynağı olmuş, yarım asra yakın bir zamanda dosta güven düşmana korku vermenin sembolü olmuştur.
Rivayet odur ki beynelmilel denge hesaplarının, artık ne yapsak hiçbir şey yapamayız retoriklerinin ve çöküş teorilerinin İstanbul’u kuşattığı bir ortamda fakat yine bir harp ilanı aşamasında, Mahmudiye Kalyonu Haliç’te demirlemişken gaipten gelen bir emirle birdenbire şevk ve aşka gelerek, kendi kendine demirlerini koparıp, köprülere doğru yol alarak denizlere açılmıştır.
Düşman limanlarının önüne geldiğinde kendiliğinden bir iskele bir sancağa dönmüş, her iki taraf topları ile aynı anda kaleleri dövmüştür. Mahmudiye Kalyonunda mübarek gecelerde yeşil sarıklı, ak sakallı bir takım insanların grandi direği altında abdest alıp, saf saf namaz kıldıklarını görenler olurmuş. Hatta Mahmudiye’nin Fetih Suresi’nin yazılı olduğu ipek ve altın yaldızlarla işlemeli sancağına hiçbir gülle isabet etmediği için düşman tarafı bu sancaktan birer tane de bize gönderin diye ısrar etmişler. Kurban Bayramlarında baş tarafından kan aktığı rivayeti çıkartılan Mahmudiye Kalyon’unun Abdülhamit zamanında feshedilip sökülürken tahtalarından kan damladığı da halk arasındaki söylentilerdenmiş.Böylece Mahmudiye Kalyonu Veli Gemi veya Gazi Gemi diye şöhret bulmuş. (Efsane Gemi Mahmudiye Kalyonu, Der. Hacer Bulgurcuoğlu, İstanbul, 2009). Öyle ki marşlara ilham olmuş, artık hiçbir tanıma sığmayan manevi heybeti ve coşkunluğu ile,
Aman da padişahım izin ver bize
İzin de vermez isen dök bizi denize
Mavi Marmara içindeki ortak vicdanın yaptıkları ve yapacakları ile şimdiden Mahmudiye gibi anlamlı bir simge olmayı hak ediyor. Yine bir İstanbul limanında başka hiçbir şeye ihtiyaç duymaksızın şevk ve aşka gelerek kendi kendine halatlarını koparıp, gidişi ve dönüşü ile vicdanlarımızda bir şeylere seslenerek. Görevini hakkıyla, velice ve gazi olarak yapmış olmanın gururuyla.
Zehra Kardan
SON VİDEO HABER
Haber Ara