Dolar

34,9481

Euro

36,7966

Altın

3.001,51

Bist

10.030,66

İsrail Gazze deniz savaşını da kaybetti

İsrail'in kaybetmekte olduğu 'ikinci Gazze savaşı', ilkine kıyasla çok daha maliyetli ve acı verici olabilir. En kaygı verici olanı da şu: Türkiye'yle ilişkilerde savaş noktasına tehlikeli bir biçimde yaklaştık.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-06-01 12:55:00

İsrail Gazze deniz savaşını da kaybetti
İsrail'in Haaretz gazetesi yazarı Bradley Burston, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren sivilleri öldürmesini "İsrail Gazze deniz savaşın da kaybetti" başlığıyla verdi;

Bir savaş insanlara kendileri hakkında korkunç gerçekleri anlatır. Başkanlarının dinlemenin bu kadar zor olmasının sebebi de budur. İlk Gazze savaşına dürüst bir biçimde bakmaktan kaçınmaya kararlıydık. Şimdi de, uluslararası sularda uluslararası insani yardım çalışanlarına ateş açtıktan sonra, ikinci Gazze savaşını yürütüyoruz ve kaybediyoruz. İkinci Gazze savaşı İsrail açısından ilkine kıyasla çok daha maliyetli ve acı verici olabilir.
İsrail ordusu ve siyasi liderleri 2008 sonunda Gazze’de savaşa girerken, Hamas’a bir ders vermeyi umuyordu. Başarılı da oldular. Hamas, İsrail’le savaşmanın en iyi yolunun, ona başladığı şeye devam etme izni vermek olduğunu öğrendi; yani kabadayılık etmesine, hata yapmasına, engellemelere başvurmasına ve kudurmasına izin vermek...

İsrail’in Vietnam’ı

Hamas’ın yanı sıra İran ve Hizbullah da, İsrail’in Hamas yönetimindeki Gazze’ye karşı ambargosunun Yahudi devletine karşı kullanabilecekleri en gelişmiş ve en güçlü silah olduğunu epey önce öğrenmişti. Burada, İsrail’deki bizlerse, dersi hâlâ almadık: Biz artık İsrail’i savunmuyoruz. Artık kuşatmayı savunuyoruz. Kuşatma, İsrail’in Vietnam’ı haline gelmekte.

Tabii ki bunun olabileceğini biliyorduk. Pazar günü ordu sözcüsü Gazze’ye doğru yol alan yardım filosundan İsrail’e karşı bir saldırıymış gibi söz etmeye başladığında, 1991’deki Körfez Savaşı’nda İsrail ordusunun sözcüsü olan milletvekili Nahman Shai en kötü kâbusunu anlattı; bu kâbus, filoya baskın yapan İsrail askerlerinin barış eylemcilerine, yardım çalışanlarına ve Nobel Ödülü sahiplerine ateş açma ihtimaliydi.

Bir zamanlar İsrail ordu sözcüsünün ofisini de yöneten Likud milletvekili Miri Regev pazartesi günü erken saatlerde, artık önemli olanın, basında çıkan olumsuz haberlerin ortadan kaldırılmalarını sağlam amacıyla hızla ele alınması olduğunu söyledi. Fakat bu haberler bir yere gitmiyor. Gemilerden biri adını, yedi yıl önce Gazze’de İsrail ordusunun bir buldozerini engellemeye çalışırken öldürülen Rachel Corrie’den alıyordu.

O günden bu yana Corrie’nin adı ve hikâyesi Filistin yanlısı eylemler için bir paratoner haline gelmiş durumda.
Belki de en kaygı verici olanı şu: Hayati önemdeki bölgesel bir güç (ki ona kulak verseydik ilk Gazze savaşının engellenmesine yardım edebilirdi) olan Türkiye’yle ilişkilerimizdeki adım adım sürdürülen bir delice bir yürüyüşle, bu ülkeyle fiilen bir savaş hali ilanına tehlikeli bir biçimde yaklaşmış durumdayız. İsrail’in Müslüman dünyayla ilişkilerini en iyi anlayan bakan olan Binyamin Ben-Eliezer, “Bu çok büyük bir olay olacak, özellikle de Türklerle” dedi.

Tekrar tekrar Gazzelilerle savaş halinde olmadığımızı açıklıyoruz. Bunu tekrar tekrar söylüyoruz, çünkü bizim kendimizin de buna inanmaya ihtiyacımız var ve çünkü yüreğimizin derinliklerinde inanmıyoruz. Bir zamanlar, kendilerimizi sadece savaş zamanında tanıdığımızı söyleyebilirdik. Artık öyle de değil. Artık hiçbir şey bilmiyoruz. Hamas ve İran’la görüşmekten kaçınmamızdaki bir diğer sorun da, onların bizi bizim kendimizi tanıdığımızdan daha iyi tanıması.

Lübnan savaşıyla ilgili bir şarkının da işaret ettiği gibi, şunu biliyorlar: Kendimizi hiçbir şekilde berrak bir biçimde göremediğimiz için, artık kendimizi durdurma yetisine de sahip değiliz.

İran gibi Hamas da, İsrail iç politikasının zehirliliğinin farkında ve bundan yararlanıyorlar. Şunu biliyorlar ki, umutsuzca kendi imajımızı korurken düşmanlarımıza (özellikle de Hamas’a) yardım yapılmasına yol açan ve onları rahat ettiren politikalarımızı değiştirmekten kaçınacağız; Gazze ablukası Hamas’ı tünel vergileriyle zenginleştirdi ve İsrail’e yönelik öfke sebebiyle de güçlendirdi.

Sağcılar haz duyuyordur

Şunu da söylemek gerek ki, pekçok sağcı ayyuka çıkmak üzere olan şeylerden sessizce haz duyacak. Kibirle, “Biz size söylemiştik” deyip şöyle devam edecekler: “Dünya ne yaparsak yapalım bizden nefret ediyor. Dolayısıyla sınırlarımızı inşa etmeye ve korumaya devam edebiliriz.” Meali şu: Batı Şeria’yla Doğu Küdüs’e yerleşmek ve Gazze ambargosunu kaldırmayı reddederek Hamas’ı güçlendirip nihayetinde kendimize zarar vermek.

Hamas, İran, İsrailler ve diyaspora gayet iyi biliyor ki, yaşananlar İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu için muazzam derecede önemli bir sınav. Netanyahu, İran’a ve İsrail halkına yönelttiği tehdide odaklanmasını
istediği dünyanın, artık İsrail’e ve Gazze halkına yönelttiği tehdide odaklandığını görmeli.

(İsrail gazetesi Haaretz, 31 Mayıs 2010)

Radikal

Haber Ara