"AKP'den kurtuluş süreci başladı"
Bir buçuk aylık bir süreden sonra grup toplantısında partililere seslenen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin hedefinde yine iktidar ve Başbakan Erdoğan vardı. Bahçeli AYM'yi de süreçle ilgili olarak üstü kapalı uyardı.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-05-25 17:16:00
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Karadon maden ocağında meydana gelen grizu patlaması sonucu 30 işçinin hayatını kaybetmesinin herkesi derinden üzdüğünü kaydetti.
Bu olayın nedenlerinin idari, teknik ve hukuki tüm boyutlarıyla araştırılarak sorumlularının ve sorun alanlarının ortaya çıkarılması gerektiğini ifade eden Bahçeli, ''Devlet, hakkın rahmetine kavuşan işçi kardeşlerimizin yakınlarının mağdur olmaması için her türlü tedbiri devreye sokmalıdır'' dedi.
Anayasa değişiklik paketinin kabulü sırasında, AK Parti'li milletvekillerinin ''birbirleriyle sarmaş dolaş olurken, dışarıda ağır sorunların milleti çaresizlik sarmalına mahkumiyete devam ettiğini'' savunan Bahçeli, ''Bu aşamadan sonra bundan önceki görüşleri ne olursa olsun herkes yapılacak referandumun sonucuna saygı duymak mecburiyetindedir'' diye konuştu.
CHP'nin Anayasa Mahkemesine başvurduğunu, bunun ''tıpkı AKP anayasa değişikliklerinin tek taraflı olarak onaylanması kadar meşru ve yasal olduğu'' görüşünü savunan Bahçeli, ''Ancak, bundan önceki girişimlerin sonuçlarına bakarsak, Anayasa Mahkemesine müracaatlardan karar aşamasına kadar geçen süreçlerin iktidar zihniyetine siyasi yığınak oluşturduğu görülecektir'' dedi.
Bahçeli, ''Anayasa Mahkemesinden çıkacak muhtemel bir iptal kararının neden olacağı yeni istismar sahaları ve kutuplaştırma vasıtaları, yaklaşan genel seçimlerin sonuçlarını etkileyecek gelişmeleri de başlatacağını'' dile getirdi.
Türkiye'nin uzun zamandır erken genel seçimin bütün şartlarını taşıdığını ileri süren Bahçeli, ''Bundan sonra siyasi gelişmelerin seyri nasıl olursa olsun AKP'den kurtuluş için geriye sayım başlamıştır. Kaçış yolu yoktur'' diye konuştu.
Anayasa görüşmeleri sırasında MHP'li milletvekillerinin doğru bildiğini, doğru üslupla ve doğru yöntemlerle sonuna kadar inançla savunduğunu anlatan Bahçeli, ''Her görüşmenin sonunda yapılan oylamada hür iradenizi ortaya koydunuz ve hiçbir fire vermeden 'hayır' kararınızı tarihin tanıklığına emanet ettiniz. Milletimiz için verdiğiniz mücadele, siyasetimizin geleceği için gösterdiğiniz kararlılık unutulmayacaktır. Hepinizle iftihar ediyorum. Hepinize partim ve şahsım adına teşekkür ediyorum'' dedi.
Bahçeli, şunları kaydetti:
''En zor anlarımızda bile duvar diplerinden sürünerek geçenlerin, yer altına sinerek bizi görmezden gelenlerin, şimdi darbe karşıtlığımızı ve acılarımızı kullanarak şerefli geçmişimize atıflarda bulunmaya çalışmaları tam bir iki yüzlülük ve alçaklıktır.
Elbette ki siyasete dışarıdan müdahalenin eleştirisinde, reddiyesinde ve hesaba çekilmesinde zaman aşımı veya tarihin akışı gibi bahaneleri benimsemeyiz. Ancak, otuz yıl önce nasıl büyük mağduriyetlere neden olduğunu yaşayarak bildiğimiz bir dönemi mahkum edeceğiz derken, Türkiyemizin ve büyük Türk milletinin geleceğini de AKP eliyle bölünmeye, çürümeye, parçalanmaya, ayrışmaya ve kargaşaya mahkûm edemeyiz.
Açılım denen yıkımdan vazgeçildiğine dair bir işaret görmeden, kimliklerin tahrikine yönelik ihanet arayışları son bulmadan, sözde tarihi sorgulama adına konulan tuzaklara düşemeyiz. Geçmişle hesaplaşacağız derken milletimizin geleceğini kaybedemeyiz. Kimse, milliyetçi hareketten bedeli ne olursa olsun böylesi bir oyunda figüran olmasını bekleyemez.''
İRAN İLE İLİŞKİLER
Dış politika konusunda da iktidara eleştiriler yönelten Bahçeli, ''AKP zihniyetinin Kıbrıs, Irak, Ermenistan, Yunanistan gibi alanlarda taviz üstüne taviz vererek veya vermeye hazır olduğunu ilan ederek yürüttüğü tek taraflı ilişki modelinin geldiği ve ulaştığı yer ortadadır'' diye konuştu.
Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Ekümenik Patrikhane tanımından rahatsızlık duymamak, Heybeliada Ruhban Okulunu açma teşebbüsleri, cemaati bile olmayan tarihi Ermeni kiliselerini onarıp ibadete ve ayine açma hevesleri, tarihi hadiselerde ecdadı faşizan olmakla suçlamak bu düşkünlüğün yapı taşlarıdır.
Buna şimdi de İran ile ilişkilerimiz dahil olmuş, Türkiye küresel gücün kendisine verdiği ev ödevini yapmaya soyunmuştur. Kısa vadede olumlu gibi görünmesine rağmen, orta ve uzun vadede İran ile ilişkilerimizi çıkmaza sokacak bu gelişmenin arkasındaki oyunu görmek lazımdır.
Elbette kalıcı ve güven verici bağımsız kararlarla, gereken hallerde arabulucu olmak, barış ve dostluğun devamında rol oynamak gerekebilir ve olmalıdır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, yine baştan beri ifade ettiğimiz başkent Ankara merkezli bir vizyonun kararlarımıza yön vermiş olmasıdır. Komşu bir ülkede üretim aşamasına yaklaşılmış nükleer silaha karşı çıkmak başka bir gerekçedir, bunu küresel gücün talebi ve baskısı ile yapmak başka bir sonuçtur.
İran'da henüz olgunlaşma sürecine giren nükleer silah aşamasını önlemeye diplomasiyle çabalamak ayrı bir gelişmedir, buna karşılık aynı mesafede olan İsrail'in sahip olduğu nükleer silahlara gözyummak farklı bir bakıştır.
Özellikle Irak'ın işgalinden sonraki gelişmelerin ABD üzerindeki tahribatı, Afganistan'da küresel gücün yaşadığı büyük zorluklar bu ülkenin İran üzerindeki yaptırımlarını zayıflatmış ve geciktirmiştir. Komşumuzdaki bir nükleer silahın varlığı tabidir ki bizim için de bir tehdit unsuru olacaktır. Ancak ABD'nin kaygısı ne Türk milleti ne de bölge güvenliğidir. Maksat mütecaviz bir İran'a karşı İsrail'e güvenlik kuşağı oluşturmaktır.''
AA
Haber Ara